Yorulmayan İlhamlar Uğruna

hakikat-500x345 Yorulmayan İlhamlar Uğruna

Düşünmek bir bakıma sormasını öğrenmektir. Ka­fanızdaki düşünceleri, eşyaya ve eşyanın ötesine soru yöneltecek bir tavra kavuşturursunuz, işte bu düşün­mektir. Metotlu şüphe, sormaktır. Bulanık şüphe, ce­vap fırsatı tüketilmiş soruların pıhtısıdır. Vakit bir pıh­tı vakti midir, siz şüpheye batmışsınızdır. Işığa götüren sorular vardır, şüpheye batıran sorular vardır.

Bilgin de soru soran bir adamdır. Eşyadan cevap ko­parmasını bilen adamdır.

Çocuğun ilk ağlayışı bir sorudur. Yaşamak için açılmış yepyeni bir sorudur. Dünyayı sora sora öğrenir ço­cuk.

Ezberletilmiş sorular da vardır. Belli cevaplar alın­sın diye ezberletilmiştir bu sorular.

Nesiller vardır ki, soruları da ezberletilmiştir, ce­vapları da. Kalıcı bir eser bırakmadan, kâğıt üstündeki nesiller gibi gelip geçer bu nesiller.

Soru, bir esere dönüşen soru, büyük bir emekle hak­kedilir. Hakkedilmeyen soruların cevabından korku­lur.

Eser de bir sorudur. Gelecek zamanın insanı verecektir bu sorunun cevabını.

Yazar, düşündüren adamdır. Düşünene, soru sorma­sında yardıma olandır.

İnsan vardır, geçtiği yere düşünce izi bırakır. Alınlarda derin düşünce izleri bırakır gider. Çok sonra fark edilir bıraktığı iz.

Bir vakit gelir, soru, düşünce de aşılır, cevap kendi­liğinden gelir.

Bir insanın, hayatında da bu böyledir, bir toplulu­ğun hayatında da.

İlham, düşünce ve ruh çilesi çeke çeke sorusuz cevap almağa hak kazanmış üstün insanın hakkettiği bir ba­ğıştır, İlâhî bir bağıştır.

Çağ vardır, ilham doludur, çağ vardır kısırdır.

Şimdi, Ortadoğu ülkeleri, ezber sorular döneminden araştırmalı soru dönemine geçiyor. Bir gün de gelecek ilham dönemine geçecek.

Gel, ey vücudunda peygamberlerden hatıralar taşı­yan toprakların ilhamı!

Bir gün gelecek, yalnız insana değil, nerdeyse taşa toprağa ilham gelecek.

İşte biz günlerden o günü, vakitlerden o vakti soru­yoruz.

Döktüğümüz soru terleri o ilham vakitleri içindir.

İnceleyin:  Diriliş

Analara, ilham vaktinin çocukları için bir ilham gel­sin diyedir.

Kafamızı çarptığımız cehennem yapılı amansız soru­lara katlanmamız, o ilham vaktinin hatın içindir.

Çekilen çile, ne dünya için, ne bir yudumluk hayat için; geleceklerin ufkunda ilahi siteyi canlandıracak ilhamlı düşünceler için.

Gölge ne düşünürse düşünsün, güneş kendi kavsini çizer, yolunu tamamlar.

Soru düşünceye çıkar, düşünce ilhamın önünde boyun eğer. Nasıl ki ilham da vahyin önünde boyun eğmiştir.

İlhamın vahye boyun eğdiği gibi, düşünceler gelen ilhama, sorular da ilhamlanmış düşüncelere boyun eğerse, değeri er hiyerarşisi böylece kurulursa, insan ve toplum, kalb sağlığı içinde, zaman ve tarih içinde, var olmanın alanına ayağını basmış demektir.

Batı sorudur, Soru, batıda hafakan haline varmıştır çağımızda. Çağımızda batının buhranı, biraz da ilham­dan uzak olmanın hafakanıdır.

Şimdi bu hafakan bütün dünyayı sarmıştır. İlhama yatkın doğu topraklan da şimdi ayni sorularla sarsılı­yor. Ama, bu soruların cevabı gelecek. Batılıya gelen cevaplar gibi değil, değişik cevaplar olarak gelecek.

Batıda soru düşünceye dönüşmekte, düşünceler de ufukta bir çizgi olarak kendi içine kıvrılmaktadır. Do­ğuda ufuk açıktır. Sorular kimi zaman düşüncelere, kimi zaman da düşünceleri de atlayarak ilhama çıkar.

Doğu, bilerek bilmeyerek cevabını ilhamdan ister.

Ve sorular biter, düşünce yorulur, ilham ne biter ne yorulur.

Sezai Karakoç-Günlük Yazılar 2

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir