Tövbe
Yılan cennete ki canlıların en güzeliydi. Deve şeklinde dört ayağı üzerinde yürüyen bir hayvandı. Üzerinde her türlü renk vardı. Şeytan ona sinsice, yavaş yavaş yaklaştı. Sonunda yılan ona uydu. O da yılanın ağzından içeri girdi başına yerleşerek Cennet’in kapısına geldi. Şöyle seslendi: Ey Adem ve Havvâ! “Rabbiniz sizi, şu ağacın meyvesini yemekten melek olursunuz veya sonsuzlaşırsınız diye menetti.”
Şeytan “Ben ancak size nasihat edenlerdenim” diye yemin etti. Kim ki o ağaçtan yerse asla ölmez. Hanginiz önce yerse diğerine musallat olacak.
Önce Havvâ o ağaçtan yedi ve Adem’e ye dedi.
O ise yazıklar olsun! Sen Allah’ın bu ağacı yasakladığını bilmiyor musun dedi.
Havvâ ise: Sen Allah’ın rahmetinin genişliğini bilmiyor musun, diye cevap verdi ve meyveyi yedi. Adem’e de yedirdi. İkisi de meyveden tadar tatmaz üzerlerindeki nurdan yapılmış ve üstünde altından, inci ve yakutla bezenmiş tâc bulunan elbiseleri düşüverdi. “Çirkin yerleri göründü. Cennet yapraklarından üst üste yamayıp üzerlerine örtmeye başladılar. İncir ağacına yöneldiler, yapraklarını birbirine yapıştırıp gizli yerlerini örtüyorlardı. Âdem Hindistan’a, Havvâ Cidde’ye, İblis Übülle’ye, yılan da İsfahan’a indi.
Adem günahına 100 sene ağladı. Gözünü Allah’dan utandığı için göğe kaldırmadı. Alkame demiştir ki: Eğer yeryüzü ahâlisinin gözyaşları bir araya gelse Adem’in gözyaşları daiha fazla gelirdi.’
Gaflette olanlar da akıl sahipleri de Adem’in bu hikayesinden ders alsın uyanık olsun. Bir günah sebebiyle melekler ona secde edip Allah’ın da makbul bir kulu olmasına rağmen cennetten çıkarıldı. Ya her zaman bir çok günahları işleyenin hâli ne olacak!? Sonra acıma ve lütuf rüzgarları esti, cömertlik ve merhamet dalgalan coştu. Adem’i dosdoğru yola ilette. “Adem Rabbinden birtakın ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü o tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır. Denilir ki Allah’ın şu âyeti de bu. anlamdadır: “Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlayıp bize merhamet etmezsen kaybedenlerden oluruz. Denilmiştir ki: Allah’ım sana hamd ederek seni ulularım, ismin yüce şânın büyüktür.
İbn Abbas’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Adem: “Rabbim, beni sen yaratmadın mı? deyince Cenâb-ı Hak: Evet, buyurdu. Adem: Sen bana kendi rûhundan ürürmedin mi ey Rabbim! dedi. Allah Teâlâ: Evet, buyurdu. Peki Yâ Rabbi, sen beni Cennetin’e de yerleştirmedin mi? Hak Teâlâ: “Evet” buyurunca, Adem: “Ey Rabbim, o halde ben tevbe eder, halimi düzeltirsem cennete dönerim” deyince. Hazreti Allah:”Evet dönersin” buyurdu. İşte şu anlattığımızda günahkârlara, bağışlayıcı ve her şeyin sahibi olan Allahın mağfiretine ulaşmaları için tevbe yolu gösterilmiştir.
………………
Anlatılır ki bir genç, vaizin konuşmasını dinlediği zaman titrer ve: Ey günahları örten Allah’ım, diye dua eder. Duasının sebebi sorulunca der ki: Ben bir zamanlar kadınların arasında onların kıyafetlerine bürünerek bulunuyordum. Bazı günler kadınlar meliklerin kızları için bir araya gelirlerdi. Bir gün meliklerden birinin kızının gerdanlığı çalındı. Kapıları kapattılar ve kadınları andılar. Aranmadık bir ben ve bir kadın kaldık. Korktum ve Allaha tevbe ettim. Tevbemde samimi idim ki gerdanlığı buldular. Bu gizli harama hatırlayınca Allah’a şükrettim. Her hatırlayışımda titrer ve derim: Ey Settar! O Allah ki kusurları örter ve gûnahları bağışlar.
Aziz Mahmud Hüdayi – Alemlerin Yaradılışı ve Hz Muhammed’in Zuhuru