Övme ve Tezkiyede Edep

f945ac3f752c2fe0f55b10e7f8c901c6_2016_kasim_yuzaki1-697-c Övme ve Tezkiyede Edep

Bu âyet-i kerime ile yüce Allah’ın: “0 halde kendinizi temize çıkarmayın, Övmeyin” (en-Necm, 53/32) âyeti, kişinin kendi diliyle kendisini temize çı­karmaktan, övmekten uzak durmasını asıl temiz ve temizlenmiş olanın fille­ri güzel olup, yüce Allah’ın temize çıkardığı kimse olduğunu bildirmesini ge­rektirmektedir. O halde insanın kendi kendisini temize çıkarıp tezkiye etme­sine itibar olunmaz. Asıl muteber olan, yüce Allah’ın o kimseyi tezkiye et­miş olmasıdır.

Müslim’in Sahihi’nde Muhammed b. Amr b. Ata’dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Ben kızıma Berre (iyilikte bulunan) adını verdim. Ebû Sele-me’nin kızı Zeynep bana dediki: Rasulullalı (sav) bu ismi kullanmayı yasak­lamıştı. Bana Berre adı verilmişti. Rasulullalı (sav) da şöyle buyurmuştu: “Ken­dinizi temize çıkarmayın, övmeyin. Allah, aranızdan kimin iyilik ehli oldu­ğunu en iyi bilendir.” Bu sefer ona: Peki bu kıza ne ad verelim? diye sordu­lar. O da: “Ona Zeynep adını veriniz” dîye buyurdu.

Böylelikle Kitap da, Sünnet de, insanın kendi kendisini tezkiye etmesinin yasaklandığına delâlet etmektedir. Şu Mısır diyarında çoğalmış ve yaygınlık kazanmış bulunan ve insanların, tezkiye anlamım veren niteliklerle kendi­lerini nitelendirmeleri de bu türdendir. Meselâ, Zekiyüddin, Muhyiddin ve bu­na benzer sıfatlar ve isimler kullanmaları böyledir. Ancak, bu isimleri taşıyan­ların yaptıkları çirkinlikler çoğalınca, bu niteliklerin asıl anlamlan ile ilgile­ri kalmadı ve hiçbir şey ifade etmez oldular.

Başkasının Tezkiyesi ve Övmesi:

Başkasının bir diğerini tezkiye edip övmesine gelince, Buharî’de Ebu Bekre’den şöyle bir hadis nakledilmektedir: Peygamber (sav)’ın huzurunda bir adamdan sözedildi. Bir kişi de ondan hayırla sozetti. Bunun üzerine Pey­gamber (sav) şöyle buyurdu: “Yazık sana, arkadaşının boynunu kestin -bu­nu defalarca tekrarladı-. Sizden herhangi bir kimse eğer mutlaka (birisini) öve-cekse, o takdirde onun böyle olduğu görüşünde ise, sanırım o şöyle şöyle­dir desin. Onu hesaba çekecek olan Allah’tır Ve Allah’a rağmende kimseyi tezkiyeye kalkışmasın.”

İnceleyin:  Gençler neyi nasıl okumalı?

Böylelikle Hz. Peygamber, kişide bulunmayan niteliklerle başkasını övme­yi ve bunun sonucunda o kişinin kendisini beğenmesine ve büyüklenmesi-ne sebep teşkil etmeyi yasaklamakta ve gerçekten de kendisinin bu konum­da olduğunu zannedip, bu halin o kişiyi ameli kaybedip daha da faziletli iş­lerde bulunmayı terketmeye itecek noktaya getirmesini yasaklamıştır.

Bundan dolayı Peygamber (sav): “Yazık sana, kardeşinin boynunu kestin” diye buyurmuştur. Bir başka hadiste ise, birisini sahip olmadıkları vasıflar­la nitelendirmeleri üzerine: “Adamın belini kopardınız” diye buyurmuştur

Hz. Peygamberin: “Övenlerin yüzüne toprak saçınız” hadisini ilim adamları buna göre tevil etmişler ve bununla başkalarını yüzlerine karşı hak olmayan surette ve onlarda bulunmayan niteliklerle övenlerin kastedildiği­ni belirtmişlerdir. Onlar böylece, bu övgülerini övdükleri kimseden birşey ye­meye ve-kendisiyle fitneye düşürdükleri bir araç haline gelirmiş olurlar.

Kişiyi gerçekten sahip bulunduğu güzel fiilleri ve övülmeye değer özellik­leri dolayısıyla bu ve benzer işleri yapması İçin, insanları da benzer husus­larda ona uymaları için bir teşvik olmak üzere övmeye gelince, bu şekilde öven kişi (yasaklanan övücü) meddah durumunda değildir. O kişi hakkın­da söylediği güzel sözleriyle, onu övmek durumunda olmamış olsa dahi bu böyledir. Bu da niyetlere bağlı bir şeydir.

Yüce “Allah ise kimin ifsad edici olduğunu, kimin ıslah edici olduğunu en iyi bilendir” (el-Bakara, 2/220). Peygamber (sav) şiirde, hutbelerde, kar­şılıklı konuşmalarda yüzüne karşı övülmüş olduğu halde, bu şekilde öven­lerin yüzüne toprak saçmış da değildtr, bunu emretmiş de değildir. Ebû Ta-lib’in (Hz. Peygamber hakkında söylediği) bu beyitinde olduğu gibi;

“Yüzü suyu hürmetine bulutun yağmuru istenen beyaz tenlidir o. Yetimleri görüp gözeten, dulların sığınağıdır o.”

Aynı şekilde, el-Abbas’ın ve Hassan’ın şiirlerinde onu övmeleri de bu ka­bildendir. Yine Kâ’b b. Züheyr de onu övmüştür. Bizzat kendisi de ashabı­nı övmüş ve şöyle buyurmuştun “Sizler tama edilecek şeyler oldu mu sayı­ca azsınız, fakat başkalarını dehşete düşüren şeyler oldu mu da çoğalırsınız”.

İnceleyin:  Allah’ı Bilmek: Bilgi-İrade-Sevgi İlişkisi

Hz. Peygamberin sahih hadîsteki: “Hıristiyanların Meryemoğîu İsa’yı olma­dık şekilde övdükleri gibi siz de beni övüp ta’zim etmeyiniz. Bunun yerine; Allah’ın kulu ve Rasulü deyiniz” hadisine gelince; bunun da anlamı şudur: Hıristiyanların îsa’y1 sahip olmadığı niteliklerle nitelendirdikleri gibi, siz de beni övmek arzusuyla bende bulunmayan niteliklerle nitelendirmeyiniz. Onlar, böyle yaparak Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu diye nîsbet ettiler ve bundan do­layı kâfir oldular ve saptılar. İşte bu, şunu gerektirmektedir: Bir kimse, her­hangi bir işi sınırından yukarıya yükseltip, onda olmadık şekilde haddini, öl­çüsünü aşacak olursa, o haddi aşan günahkâr bir kimsedir. Çünkü böyle bir şey, herhangi bir kimse hakkında caiz olsaydı, elbetteki, bütün insanlar arasında herkesten çok buna Rasulullah (sav’ın) kendisi layık olurdu.

İmam Kurtubi el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an,cilt:5

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir