Mezhep Bid’at mı?
Özellikle bazı heyecanlı tipler sık sık “Mezhebler bid’attir, sonradan ortaya çıkmış türedi kurumlardır. Resulullah (a.s) zamanında yoktu” şarkısını söylerler. Bu söyleme göre sahabe toplumunda herkes kendisi Kitab ve Sünnetten hüküm çıkarıyor, kimse kimseyi taklid etmiyor. Dolayısıyla imam da, onu takip eden de yoktu. Yani tüm sahabe müctehid idi. Bu söylemleri özellikle ilahiyat fakültelerinde hatta hazırlık sınıflarında çokça dile getirirler ve her talebenin bizzat ictihad etmesini vurgularlar. Bu yaldızlı sinsi sözler genç kesime çok da hoş geliyor. Kıraat ve ilmihal öğretimi seviyesindeki genç bunları duyunca heyecanla kendisini müctehid görmeye başlıyor. Durumu sahabe toplumuna götürerek bu söylem ne derece doğruymuş test edelim:
Yukarıdaki iddiaya göre on binlerce hatta yüzbinleri aşkın sahabenin tamamı müctehid idi, içlerinde hiç mukallid yoktu. Halbuki bu iddianın sahabe toplumuna uyan hiçbir tarafı yoktur. Herşeyden önce ALLAH Hz. Adem’den bu yana tüm ferdleri müctehid olan bir toplum yaratmamıştır. Tüm ferdleri aynı derecede olan bir toplum eşyanın tabiatına terstir. Bunu belirttikten sonra gelelim sahabe toplumundaki duruma: Sahabe toplumunun nüfusu ne kadardı? Veda hutbesini baz alarak bir tahminde bulunalım: Veda hutbesinde bulunanlar için 100 ila 140 bin tahminleri vardır.
Merhum Muhammed Hamidullah’ın nakline göre Veda haccına katılmayanlar katılanlardan daha fazlaydı. Buna göre nüfusu 250 ila 300 bin arasında tahmin edelim. Peki bu nüfusun ne kadarı ictihad etmiştir? Kaynaklar sahabe fukahasını ilk elde 7 kişi olarak sayar: Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Aişe, 3 Abdullah (İbn Mes’ûd,İbn Abbas,İbn Ömer) ve Zeyd b. Sabit. Ömründe tek ictihad bile olsa tüm ictihadda bulunan sahabe sayısı 20 tanesi hanımlardan olmak üzere 162’dir. Geri tarafı bu müctehidleri taklid etmişlerdir. Bu rakamlara göre sahabe toplumunda ictihad eden sahabe oranı yuvarlak hesap 1750 kişide 1 kişidir. Hatta adı geçen 7 kişiyi esas alırsak 40 binde 1 kişi civarında olur. Büyük çoğunluk teşkil eden sahabe bu az sayıdaki sahabe fakihlerinden soruyor ve onların dedikleriyle amel ediyorlardı. Demek ki sahabe toplumunda da imam/müctehid ve mukallid, ictihad ve çok büyük oranda taklid varmış.
Kimileri de “Ben şu kadar bin hadis biliyorum, kendim ictihad ederim” diyor. Bu kişiler şunu bilsinler ki hadis bilmek başka, ictihad etmek başka şeydir. Sahabenin hadiste 1 numarası Hz. Ebu Hureyre’dir ama Ebu Hureyre fıkıhta sonlarda yer alır. Hz. Ömer’den çok az hadis gelmiştir ama Hz. Ömer fıkıhta 1 numara arasındadır. İddia doğru olsaydı Ebu Hureyre fıkıhta da 1 numara olur, Hz. Ömer ise fıkıhta 1 numara olmazdı. Veda hutbesinde Peygamber Efendimiz (a.s) “Burada olanlar, olmayanlara (bu sözleri) duyursun. Muhtemeldir ki burada olmayanlar, olanlardan daha iyi anlamış olabilir” buyurmuştur. Bu söz çok açık ifade ediyor ki hadis ravisi hadisin ahkam yönünü müctehid kadar anlamamış olabilir. Öyleyse çok hadis bilmek çok ictihad etmeyi gerektirmemektedir. Buna sahabe toplumu şahiddir.
Şunu da ekleyelim: Sahabe hadisçileri (ravileri), sahabe fakihlerinin yaklaşık 10 katı daha fazladır. Yani sahabe toplumunda 1 fakihe karşı 10 hadisçi vardır. Bütün bunlar, sahabe toplumunda büyük oranda taklidin olduğunu hem de çok hadis bilmenin ictihad edebilmek olmadığını çok açık ifade etmektedir.
Son olarak: İctihad ve cihad İslam’ı ne kadar korudu ise taklid de o kadar korumuştur. Bilgisi olmayanın, İslam hakkında konuşmaması, bilene tabi olması İslam’ın fitnelerden korunması konusunda zarurettir. Alimlere ve mezheplere her kim düşmanlık yapıyorsa bilin ki onlar İslam’ı bozmak isteyenlere zemin hazırlıyorlar. Dua ve selam ile.
Prof. Dr. Orhan Çeker, Vahdet Gazetesi