Kuran’ın Ana konuları

kuran-i-kerim-300x189 Kuran'ın Ana konuları

Kur’an’a baktığımda, onda olan şeylerin üç kısım olduğunu gördüm. Bi­rincisi, Allah’a övgü içeren ayetler, ikincisi hüküm içeren ayetler, üçüncüsü de bu hükümlere tabi olan, onları pekiştirilen ayetler ki bunlar da farklılık arzederler:

a– Teşvik etmek veya sakındırmak için fiillerin methedilmesi ya da yeril­mesi. Bu, hükümlerin pekiştirilmesi kabilindendir.

b- Kullar için büyük bir güzellik olan alemlerin Rabbinin Övgüsüne nail olmaya teşvik etmek için salih amel işleyenlerin övülmesi.

c- Büyük bir kusur olan Allah’ın azarlamasına muhatap olma durumun­dan kurtulmaları için gaflette bulunan asi kulların azarlanması. Bazıları ne­biler nebisi son peygamber Hz. Muhammecî (sa.v)’e şöyle dediler: “ey Mu-hammed, bana ver çünkü benim övmem güzeldir, yermem ise kusurdur. O ise “bu ancak Alemlerin Rabbi için geçerlidir”[60], buyurdu.

d- Allah’a itaat etme maslahatına kavuşmak için ahirette çeşitli sevaplar vaadetme.

e- Allah’a itaatsizlik etmekten korkutmak için ahirette çeşitli azaplar ile tehdid etme.

f- Dünyada çeşitli mükafatlar vaad etme. Çünkü insan fıtratı dünya ni­metlerini sever. Allah (cc) şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir”[61], “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” [62] Şu ayetlerde de yapılan ameller için dünyevî maslahatlar verileceği açıklanmıştır: “Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bu­lunan kimse, sanki candan bir dost olur”[63], “Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” [64] Bir fiil ile elde edilecek maslahatın açıklanması o fiili teşvik etme anlamına gelir.

g- Dünyada verilecek çeşitli cezalarla tehdit. Çünkü insanoğlu fıtraten dünyevî cezalardan, uhrevî cezalara oranla daha fazla korkmaya meyilli­dir. Allah (cc) şöyle buyurmuştur; “Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı”[65], “Hırsızlık yapan kadın ve erkeğin elini kesin”[66], “Zina yapan ka­dın ve erkeğin her birine yüz sopa vurun.” [67] Yine kimi ayetlerde bazı fiille­rin dünyevî mefsedetleri olduğu beyan edilmiştir: “Eşleriniz arasında ada­leti uygulayamamaktan korkarsanız bir eş alın, yahut da sahip olduğunuz cariyeler ile yetinin. Bu adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” [68] “Birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.” [69] Bir fiil ile meydana gelecek mefsedetin açıklanması, o fiilden sakındırma anlamına gelir.

h- Darb-ı meseller. Bunlar da iki kısımdır:

Birincisi, hayırlara teşvik kabilinden olanlar ki bunun da iki örneği vardır. Birinci örnek şu ayettir: “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediği­ne kat kat fazlasını verir.” [70] Ayet insanları bakmakla yükümlü olduğu kim­selerin nafakalarını vermeye yönlendirmek ve bağışta bulunmaya teşvik et­mek için gelmiştir.

İkinci misal ise şu ayettir: “Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi; gü­zel bir sözü, kökü yerde sabit, dallan gökte olan güzel bir ağaca benzetti. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir.” [71] Bu ayet kelime-i tevhidin söylenmesini teşvik için gelmiştir.

Darb-ı mesellerin ikincisi, kötülüklerden nefret ettirmek için olanlardır. Bunun da iki misali vardır: Birincisi şu ayettir: “O münafıkların durumu, ka­ranlık gecede ateş yakan kimse misalidir.” [72] Ayet münafıklıktan sakındır­mak için gelmiştir. İkinci ayet şudur: “Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkanı olmayan bir ağaca benzer.” [73] Ayet, şirk ifade eden sözden sakındırmak içindir.

İnceleyin:  Allah Teâlâ'nın Kelime-i Tevhidi Benzettiği Şeyler

i- Geçmiş peygamberlerin kıssaları; peygamberlerin kurtuluşa, kafirlerin ise helake erdiklerini anlatan kıssalar. Bu kıssalar da peygamberlere uymaya teşvik ve onlara karşı gelmekten sakındırmak için zikredilmiştir. Bazı fiiller­den ötürü ayetlerde geçen kınama ve azarlama da aynı şekilde bu fiillerden sakındırmak içindir.

j- Allah (cc)’m bizi yaratmasının büyük nimet olması. Bu tür ayetler iyi­lik ve nimetlerinden ötürü Allah’a şükretmemiz içindir. Bunların örnekle­ri çoktur:

 “Siz hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulak göz ve kalp verdi.” [74] İnsanların, hastalandığı ya da kaybettiği zaman nimet olduğunu hatırladıkları bu organlar insanlar şükretsinler diye zikredildi. Zaten ayetin sonunda “şükretsinler diye” ifadesiyle sebep açıkça beyan edilmiştir.

“Allah yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, Müslüman olmanız için üzerinize nimeti­ni tamamlıyor.” [75]

“O, Allah ki, emri gereğince içinde gemilerin yüzmesi ve lütfedip ver­diği rızkı aramanız için bir de şükredesiniz diye denizi size hazır hale ge­tirmiştir. “[76] Allah (cc)’ın şu sözü tüm bunlardan daha geneldir: “O, gökler­de ve yerde ne varsa hepsini kendi katından bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir.” [77]

Allah’ın nimet olarak zikrettiği her şey iki emir içermektedir; birincisi bunlara şükretmek, ikincisi bunlardan istifade etmenin mubah olması. Çün­kü bize yasaklanan ve haram kılman bir şeyle nimetlendirilmiş olmamız söz konusu olmaz.

Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de bize verdiği nimetler olarak; yiyecek, içecek, giyecek ve binecekler, eşler, meyveler, zinet ve süs eşyaları, mücevherlerden bahsetmiştir. Yine nimet olarak verdiği bizim için zaruret, ihtiyaç ve tamam­layıcı kabilinden olan şeyleri zikretmiştir. Bunların Kur’anda örneği çoktur. Mesela bir ayet maslahatların elde edilmesine yöneliktir; “Onlar da sizin için ısıtıcı şeyler ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz.” [78] Bir diğer ayet mefsedetlerin izalesine yöneliktir; “Sizi sıcaktan koruyacak el­biseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı.” [79]

Allah (cc)’ın zatını övmesinden, herhangi bir övgüden anlaşılacak şeyler anlaşılmaz. Bilakis bu, O’nun hükümlerini pekiştirmesidir. Mesela “O yaptı­ğınız her şeyi görür”[80] ayeti, itaate teşvik ve emirlerine karşı gelip itaatsizlik etmekten sakındırmak için zikredilmiştir. Yine “Sonra da nasıl davranacağı­nızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık”[81] aye­ti de aynı şekilde nazil olmuştur. Zira biz Allah’ın bizi gördüğünü ve her şe­yimizin farkında olduğunu düşününce, O’nun yasakladığı bir şeyi yaptığı­mızı ya da istediği bir şeyi yerine getirmediğimizi görmesinden haya ederiz.

“Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz, diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir'[82] ayeti de böyledir. Allah (cc) bu ayeti, her şeyi işittiği için övünmek üzere değil, “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, gören­dir'[83] ayetini inkar edenleri tehdit için indirmiştir.

Allah’ın işitme, görme, bilme, güç sahibi olma, irade etme sıfatları, teşvik ve sakındırma içindir. Kelam ve hayat sıfatları ise böyle değildir. Bu sıfatlar sadece övünme için zikredilmiştir. Hayat sıfatı şu ayetlerde geçmektedir: “O daima diridir. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur”[84] , “O’ndan başka ilah yok­tur, O diridir, kaimdir.” [85] Kelam sıfatı ise şu ayette zikredilmiştir: “O kim­seyle adaleti emreden bir olur mu?” [86] Ayetteki adaleti emreden ifadesiyle Allah (cc) kendi zatını kasdetmiştir.

İnceleyin:  Münazara Yapanların Sevap Aldığı Ve Almadığı Durumlar

Diğer canlılar da hayatta oldukları halde onların bu vasıfla övünmeleri söz konusu değilken Allah (cc)’ın bu vasıfla övünmesi nasıl mümkün olur, şeklindeki soruya şöyle cevap veririz: Allah (cc) ezelî, ebedî olma ve bir baş­kasından elde edilmemiş olma açılarından yalnızca zatına mahsus olan hayat sıfatıyla Övünmektedir. Bu özellikler açışından diğer hayat sıfatlarından farklı olunca bu sıfatla övünmek mümkün olur. Zira bu vasıflar sadece O’na aittir. Hayat sıfatıyla övünme ayrıca, O’nunla canlı olmayan’ölü’.putlar ara­sındaki farkı ortaya koymak içindir.

Yukarıda zikredilen ayette Allah (cc) kelam sıfatıyla övünmüştür. Zira ke­lam sıfatına sahip olanla, hiçbir şey beceremeyen efendisine yük olan dilsi­zin hali karşılaştırılmıştır. Yine adaleti emretmeyle konuşmaya engel olan dilsizlik karşılaştırılmıştır.

Buraya kadar zikrettiğimiz’maddelerin hepsi bir şeyi tekid ve tekrar et­menin, bir tek kere zikretmekten daha faydalı olduğunu göstermektedir: Bir şeyin emredilmiş olmasına tabi olarak zikrettiğimiz şeyler’onun tekrar edil­mesi, yine bir şeyin yasaklanmış olmasına tabi olarak zikrettiğimiz şeyler onun tekrar edilmesi anlamına gelir. Allah (cc) kullarından dilediklerine işit­tirir. O’nun hitabını anlayan kitabına tabi olan, Öğütlerim kabul eden ve ni­metlerine şükredenlere ne mutlu! O’nun nimetlerinin en üstünü Kitabını an­layıp hitabını kavrayabilmektir. Böylece kişi, lütfettiği nimetlerden ve yaptı­ğı iyiliklerden ötürü şükrederek Allah’a yakınlaşır. Kişinin şükrü, O’na itaat edip itaatsizlikten sakınmaktır. O’na olan şükürlerden .biri de; O’nu övme ve O’na yönelmektir.

Buraya kadar zikrettiklerim Kitap ve sünnette yer alan şeylerin çok bü­yük bir kısmı için geçerlidir. Bunların dışında çok az şey vardır.

İki farklı bölümle ilgili olan maslahat ve mefsedetler bu kitapta tekrar edilmiştir. Bir bölümde zikredilen ilgili maslahat ve mefsedetler daha sonra bir başka açıdan ilgili olduğu diğer bir bölümde yine zikredilmiştir. Bu şekil­de maslahat ve mefsedetlerin iki ayrı bölümde tekrar edilmeleri, iki farklı manaya delalet etmeler indendir.

Sonuç olarak; insan haklarının çok büyük bir bölümü can, mal ve namus­la ilgilidir. Resulullâh (sav) da veda haccında bu konuda üstüne basa basa vasiyette bulunmuştur: “İçinde bulunduğunuz bu gün, bu belde ve bu ay si­ze haram olduğu gibi kanlarınız, mallarınız, ve namuslarınız da haramdır.” Hz. Peygamber bu hususları o beldenin ve hac yapılan ayın haram oluşuna benzetti. Zira bunlar o toplumun en çok dikkat ettikleri yasaklardandır. Son­ra dinleyenlere bu söylediklerim diğer insanlara tebliğ etmelerini emretti: “Beni dinleyenler, söylediklerimi burada olmayanlara tebliğ etsinler.” Sonra Rabbine dönerek: “Ey Allah’ım tebliğ vazifemi yerine gerildim mi?” diye sordu. Ashab, evet diye karşılık verdi. O da “Şahit ol ya Rab!” dedi. Yani on­lara tebliğ ettiğime dair itiraflarına şahit ol ya-Rabbi! dedi.

İzzeddin Ibn Abdüsselam – Islami Hükümlerin Hikmet ve Esasları,syf.207-211

ilimdunyasi.com

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir