İnsanına Hareket Ahlakını Aşılayamamış Bir Millet Mağluptur
Sade bir harpten muzaffer çıkmak bir milletin kurtuluşu demek değildir. Böyle bir hareket, sonsuzluğa çevrilmiş ve sonsuzluğa yönelten irade ile yapılmışsa kurtuluş getirir. Bazen esaret ve felaket dediğimiz hâllar, sonsuzluk iradesine teslimiyeti bize sağlayarak, bize hareket ahlâkını getirici oldukları takdirde, kurtarıcı oluyorlar. “Ölüden diriyi, diriden ölüyü” çıkaran kudret, sefaletlerimizden kurtuluşumuzu, bahtiyarlıklarımızdan ve en parlak emellerimizin gerçekleşmesinden de, gerçek musibetleri ve felaketlerimizin devasız olanlarını çıkartabiliyor.
Ancak şunu unutmayalım ki, felaketlerimizi kendimiz hazırlıyoruz. Harekete geçerken belli gayeler tasarlıyoruz ve hareketin bizzat kendisini bir vasıta halinde küçültüyoruz. Artık isterse davranışımız din için, devlet için veya ailemiz için olsun; bu Allah’ın unutulması demektir. Hareketlerimize Allah’ın iştiraki burada bitmiştir. Hesaplarımızı bu realitelerin en mahir muhasebe projeleri yapmasını bilenlerden öğrenerek yaptıktan sonra, ancak varacağımız muayyen gayeleri hedef tutarak yürütmeye başlıyoruz ve etraftan mahir bir kaptan arayıp buluyoruz.
“Bize kuvvet lazım, bu kaptan bu işi başaracak kadar kuvvetlidir” diyerek onunla yola çıkıyoruz. “Her harekette bir iman hareketi bulunduğunu” ve her hareketin sonsuzluğa doğru yöneltilmesi lüzumlu olduğunu unutarak bir müddet ilerledikten sonra fırtınaya tutulmamak ve gemiyi kayalara çarpmamak kabil midir?
Cemaat sevgisiyle dolup taşmayanın, servetinden cemaate hayır bekliyoruz. Ahlâksızdan ahlâk feyzi, fedakârlık nedir bilmeyenden Allah telkini, millet yerine ferdi varlığını heykelleştirme hırsında olandan cemiyete selamet müjdesi bekliyoruz, fertlerden ve zümrelerden…
İnsanına hareket ahlâkını aşılayamamış bir millet, hangi servetle ve hangi zaferlerle çılgınlaşmış olursa olsun, hakikatin ve hiç şaşmak bilmeyen gerçek akıbetlerin asla yanılmaz hakemliğiyle, mağluptur, perişandır ve şaşkındır. Böyle bir cemiyet fertlerinin hepsi de bedbaht, hepsi de muzdarip oldukları gibi, kâh bir vehimden zafer ifadesi çıkarırlar; kâh muzaffer olduklarına herkesten önce kendi hasta ve mefluç ruhlarını inandırmak için başkalarına saldırırlar. Kırarlar, devirirler. … Bir kere de sonsuzluğa götüren yol tıkandı mı şerirler, hakkı kollarıyla kararlarında, genç nesiller hayatın manasını zavallı bedenlerde, din satıcıları Allah’ı kendi seslerinde ararlar. Hoş veya boş vakit geçirmek emel olur.
Kaynak:
Nurettin Topçu-Yarınki Türkiye