Hitler ve Mussolini Rejimlerine Olan Özenti
Mustafa Kemal’in aynı günlerde Başvekilliğini yapan “İsmet İnönü ile Partinin Genel Sekreterliğini yapan Recep Peker’in de Hitler ve Mussolini rejimlerine olan özentisi”(1) Türk rejimini otoriter bir yapıya kaydırmıştı.İsmet Paşa 1932 yılında İtalya’ya gittiğinde Parti Genel Sekreteri Recep Peker’i de yanında götürmüştü. “Peker, İtalya’da Faşist Parti’yi ziyaret ederek Partinin yapısı hakkında detaylı bilgiler almıştı(2)
1935 yılında Almanya’daki Nazi misalini izleyen CHP, parti ile devleti bu çerçevede birleştiren yasayı kabul etti. ‘Böylece Kemalistler,Türkiyede bir parti diktacılığını teşekkül yönünde son adımlarını da atmışlardı(3)
İtalyan Faşist Partisi nin kendi bünyesinde yaptığı düzenlemenin hemen ardından CHP Büyük Kurultayı’ nın da toplanıp benzer değişiklikler yapması son derece manidardır.(4)
Aynı günlerde üniversite gençliğinin de peşinden koşacağı millî bir ideoloji geliştirilir. “Faşizm, ilmi tarzlarla elden geçirilecek ve ortaya konulacak yeni sistemin adı Kemalizm olacaktı.”(5)
“İtalyanların faşizmi, Almanların nasyonal sosyalizmi nasıl varsa, Türklerin de artık Kemalizmi vardır.(6) “Devrin kurmaylarından Selim Sun, halkevlerinin yayın organı Ülkü’de faşist gençlik teşkilatlerini övmekte, bunların Türkiye için de model olabileceğini söylemektedir.”(7)
Esasen faşizm Ankara’nın ideolojik ihtiyaçlarına fazlasıyla elverişli görülüyordu. “Faşizmin cazibesi, Kemalistleri de bu yönde harekete teşvik ediyordu. Şu farkla ki, Ankara egemenleri Yugoslav tarzı diktatörlüğü, Roma ve Bertin tarzı diktatörlüğe tercih ediyorlardı(8)
“Ortaya mükemmel bir otarşi çıkmıştı. Kimse ağzını açamıyor, ancak kendisini hür zannediyordu.(9) Seçkinlerin çare olarak gördükleri “otoriter yapı, hızlı modernleşmenin zaruri bir şartı'(10) olarak görülüyordu.
Ahmet Ağaoğlu, Sabiha Sertel gibi devrin aydınlarının tüm ikazlarına rağmen “rejimin diktatörlüğe geçmesini kolaylaştıran”(11( tüm düzenlemeler yapılmış, ortaya bir başka benzerine rastlanılmayan “bir meclis diktatörlüğü rejimi”(12) çıkmıştı.
O günün Türk devlet yapısını tahlil eden yabancılar da aynı bilgilerle karşılaşmışlar, İcranın aşırı kuvveti ve “Cumhurbaşkanı’nın hiç bir demokraside rastlanmayacak ölçüde yetkilerine temas ederek Şeflik Devri’nin varlığına atıf yapmışlardı.(13)
Devrin bazı aydınları “icra gücüne bu kadar yetki vermenin ülke demokrasisi açısından sağlıklı olmayacağı şeklinde Mustafa Kemal’i ikaz etseler de”(14) bu ikazlar dikkate alınmamış ve mukadder akıbet ortaya çıkmıştı.
Kaynaklar;
(1)-Necdet Ekinci,Çok Partili Hayata Geçişte Dış Etkenler,syf;98
(2)-age,syf;109
(3)-Şükrü Karatepe,Tek Parti Devri,syf;55
(4)-AhmAd Faroz,Modern Türkiyenin Oluşumu,syf;81
(5)-Necdet Ekinci,age,syf;94
(6)-İsmet Bozdağ,Bir Çağın Perde Arkası,syf;62
(7)-Age,syf;93
(8)-Age,syf;114
(9)-Ahmad Feroz,age,sf;80
(10)-Engin Ardıç,Star Gazetesi,05.03.2003
(11)-Hakkı Uyar,Tek Parti Devri ve Chp,syf;313
(12)-Sabiha Sertel,Roman Gibi,syf;67
(13)-N.Yurtseven Ateş,Tc’nin Kuruluşu ve Tcf,syf;37
(14)-Arnold Toynbee,Bir Devletin Yeniden Doğuşu,syf;99-101