Hakiki Hürlük
Her düşkünlük bir mahkûmluktur: Kumar, içki, siyaset ve söz düşkünlüğü gibi. Fakat her tutku bir hâkimiyettir; Hakikat, ahlâk, siyaset, sanat tutkuları gibi. Tutkunluk ancak tatminle sona ermeyen sının olmayan hedeflere çevrilir. Çünkü zâten kendisi nihayetsiz bir arzudur. Ve ihtiras, cüz’î madde ve sınırlı bir konuya çevrildiği zaman bitmezlik vasfı kaybolarak düşkünlük halini alır. Ruh, düşkünlük halinde kendi âcizliğinin kölesidir. Heyecan halinde, çevrenin değişik tesirlerine bağlanır: onlarla başlar, onlarla biter. Arzuları öldürüp kendine cebrettiği zaman kendi içine kapanmaya mecbur olur, bütün kudret ve faaliyetini kaybeder. Ruh ancak tutkunluk halindedir ki faal ve yaratıcı olmuş, hem ortama karşı hürlüğünü kazanmış, hem de yeni bir gerçek olmuş, varlığın yeni bir görünüşü derecesine yükselmiştir. Çünkü tutku ve kişilik halinde ruh ne maddenin, ne cemiyetin kanunlarına bağlıdır, başlı başına bir âlemdir. Ve ancak kendi kaderine, kendi kanunlarına bağlıdır. Bu sebepten ruh, ihtiras ve kişilik halini aldığı zaman sonsuz tabiat içinde yeni bir gerçek ve oluş halindeki birliği tamamlayan bir unsur olur. Öylesine ki, tabiat tutku ile sırlarını insana açar ve birlik ancak ihtiras ile tamam olur. Onu kaldırınca tabiat karanlıkta kaldığı gibi, insan da dış kaderin kör kuvveti elinde ezilir. Hâkikî ilim ariflik(Gnosis)tir ve ariflik (1) birliğe ulaşarak, eşyanın kaderini ruhun kaderi ile tamamlayarak meydana gelir. Eşyayı bilmek, çokluğu incelemek eksik ve yüzde kalan ilimdir. Hakikî bilgi yalnız birliğin ilminde, yani arifliktedir.
Madem ki ruh bir gerçektir, öyle ise onu eşyayı görür gibi görmek lâzımdır. Madem ki hakikat birliktedir ve ruh birliği tamamlayan bir aynadır. 0 halde ruh en görünen, en açık olan hakikattir. Ruhu eşya gibi hakikat olarak görmek, bilinmeze ve sırlara asla kapılmamak, daima aydınlığa, açıklığa doğru gitmek demektir. Aydınlıktan kaçan, bilinmezden ve sırlardan medet umanlar hakikat için kaybolmuş olanlardır. Bütün âlem müphem enerji bulutlarından vazıh sistemlere, müphem bir hayat başlangıcından vazıh hayat şekillerine doğru gidiyor. Gelişme müphemden ve belirsizden açığa, belirliye ve aydınlığa doğru gitmek demektir.
Kaynak:
Hilmi Ziya Ülken-Aşk Ahlakı