Hadisleri Kabul Etmeyen Şüphecilerin Vesveselerine Reddiye

tumblr_mlb8uvtPMd1qm1x85o1_500 Hadisleri Kabul Etmeyen Şüphecilerin Vesveselerine Reddiye

Mealci geçinen hadis inkarcısı taifenin inkar edip reddetmek için Hadis olması yeterlidir.

Hadis Usulu alimlerince mutevatir sahih diye onaylanmasına rağmen, bu hadis inkarcıları “aklıma yatmıyor”, Allah böyle dermi, hiç peygamber böyle yapar mı?, adalet mi? diyerek sahih, mutevatir, Buhari, Muslim vs. olmasını önemsemeden reddetmektedirler.

Evet Rasulullahın aktardığı hadislerin sahihi olabildiği gibi , hasen veya zayıfı da bulunmaktadır. Bu gayri metluv yani kudsi hadis için de geçerlidir. Kudsi hadisde zayıf hadis olumu diye komple kudsi hadisler inkar edilmektedir.

Bunlara misal verecek olursak Hayri Kırbaşoğlu’nu verebiliriz.

Kendi düşüncelerini şöyle savunmaktadırlar:

” Hadis usulcüleri sanıldığının aksine kudsi hadisin haseni de olur, zayıfı da olur, uydurması da olur diyorlar Aslında bir bakıma izahı da mümkün değil. “Sünnet vahiy kaynaklıdır” diyenlere göre izah edilemez. (Altını çizdiğimiz ifadesindeki bizim düşüncemizdir. Bunlara göre sünnet vahiy kaynaklı değilmiş(!)). Çünkü o zaman sünnet vahiyse, hadis-i kudsî de vahiyse aralarında ne fark var? O da vahiy, bu da vahiy. O zaman daha büyük çelişkiye düşülür.

Ama bazıları bunun şöyle bir izahını yapmışlar Mesela bir örnek vereyim. Biz ne diyoruz«Yahu kardeşim, Cenab-ı Hak Kur’an’da namazı emrediyor» diyoruz. Bu ifade Kur’an’da yok. Ama bu sözüm doğru mu benim? Doğru Tartışılan konular ibadetle ilgili değil. Bütün mezhepler mesela namazın rekatları konusunda müttefiktirler. Tartışma akaidle ilgili konulardan çıkıyor. Akaidle ilgili konularda ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir insan sadece Kur’an’da belirtilen iman esaslarıyla yetinse tamamdır o Sünnetle, Kur’an’da belirtilmeyen bir iman akidesi oluşturulamaz(!)

_ Hz Peygamber’e Kur’an dışında bîr vahiy geliyor muydu? Yani vahy-i gayri metluv vaki mi? Kur’an dışında kendisine gaybın haberleri veriliyor muydu?

– Kıyamet alametleri, Fiten gibi hadisleri kastediyorsanız, hadisçiler tarafından bu tür hadisler şüpheyle karşılanmıştır. Salih Akdemir Bey’in bana aktardığına göre rahmetli Tayyib Okiç bu türden hadislerin bir çoğunun şüpheli olduğunu söylermiş. Şimdi hadiste bazı kıyamet alametlerinden bahsediliyor. Bunlar zaten Kur’an’da da var. Şayet siyasi ve sosyal hadiselerle ilgili gayb haberleri varsa bunlar uydurmadır. Efendim, diyor ki “Horasan’dan siyah bayraklılar çıkacak. Onlar çıktı mı siz onlara tabi olun”

Bu hadis kime işaret ediyor. Ebu Muslim Horasanî’ye Abbasiler hareketini başlatmıştır. Bayrakları da siyahtı. Emevilerin ki de beyazdı. Bunun Ebu Müslim Horasanî taraftarları tarafından uydurulduğu gayet açık ve net görülüyor. Zaten bunu hadisçiler uydurma olarak kabul etmişler. O halde bizim yapacağımız şudur:

1-Yaşayan sünneti bir tarafa bırakacak olursak bize kadar gelen rivayetler, sünnet veya hadis, bunlar bugün için zaten müteradif kabul ediliyor. Bunların içinde Hz. Peygamber modelini bize aktaran malzeme hiç yoktur diyebilir miyiz? Diyemeyiz

2- O halde mevcut kitaplardaki hadislerden gerçek Rasul modelini nasıl çıkarabiliriz? Bunu tartışabiliriz. Bu metodu da önemli olan bir metod dahilinde, bu metodun nasıl olacağını tartışabilmemiz. Bunu Kur’an’dan çıkartmamız gerekmez mi? Onu gelin tartışalım. Sen de ki; Kur’an, O desin ki; akıl Ama gelin tartışalım zaten Fazlurrahman’da böyle bir metod dahilinde, elimizdeki hadis malzemesinden peygamberin Sünnetini ortaya koyabiliriz diyor. Bu malzemelerin bir çoğunu ayıklayalayabiliriz.

Bunun için bir metod geliştirebiliriz. Elimizdeki rivayetlerden Kur’an esas alınarak bir model çıkarabiliriz. Sünnet delil olur mu, olmaz mı tartışmasından ziyade bugün gerçek sünnet nelerdir, bunu ortaya koymak için bir metod geliştirmeliyiz? Tabii ki bu metodun birinci maddesi sünnetin Kur’an’la uyum içerisinde olması. Onun dışında tarihi olaylarla çelişmemesi, bilimsel verilerle tezat arzetmemesi. Bazı hadisçiler öyle önemli şartlar ileri sürmüş ki, Mesela hadiste sokak üslubu gibi ifadeler varsa veya ifadesi düşükse bu hadis kabul edilmez. Bunu nasıl bileceğiz. Çok mükemmel Arapça bileceksin, Arap edebiyatının zevkine dahi varacaksın ki, peygamber bunu söyleyebilir mi, söyleyemez mi bileceksin….”

Hadis inkarıcları ,göründüğü gibi hadis usulu ilmine rağmen , o ilmin ve alimlerin aklını ve metodunu beğenmeyerek yeni metodlar çıkararak, aklına uygun olanların kabul edilmesini savunmaktadırlar.

İnceleyin:  İbn Arabi - Futuhat-ı Mekkiyye cild:12 'Kısa Notlar'

Halbuki 1400 senedir İslam aleminde bu taifeden başka, hadislere şüphe katan, şüpheyle yaklaşılmasını sağlayan, ilim ehline itibar etmeyen kimse çıkmış mıdır?

Bu nefsi itham bugüne kadar ki ehli sünnet akaidinin sıhhatini ve doğruluğunu zan altında bırakmaktadır.

Hadis usulu alimleri ve hadis usulu ilmine göre hadislerin “sağlamlık, güvenilirlik kaydı” ilimle verilmekte, kimsenin nefsine, ırkına, çıkarına kayırma gözetilmeden incelenip, bildirildiği için ittifakla kabul edilmekte, amel edilmektedir.

Beyhaki şu hadisi zikreder:
“Bizden işttiği hadisi işittiği gibi aynen rivayet edenin (c.c.) yüzünü ağartsın. Çünkü kendisine aktarılan bazı kimseler dinleyenden daha iyi beller”
(İbnu Mace Mukaddime: 18; Darimi Mukaddime: 24; Tirmizi: 2657; Musned: 1/427; Ebu Davud: 3660)

Beyhaki daha sonra Ebu Davud’un Ebu rafi’den rivayet ettiği hadisi zikreder: Rasulullah (sav) şöyle buyurdular:
“Sizden birinizi, koltuğuna yaslanmış olarak, kendisine emrettiğim veya nehyettiğim bir haber geldiğinde “bunu bilmiyoruz. Biz Kuran’da bulunduğumuz tabi oluruz” derken bulmayayım.”

İmam Şafii de şöyle der:

Bu hadis, onunla ilgili Kuran’da bir ayet bulamasalar bile muminlerin Rasulullah’tan (s.a.v) gelen emre uymayanları bildirip, buna uymanın zaruri olduğunu ortaya koymaktadır.

Beyhaki daha sonra yine Ebu Davud’dan, el-İrbat b. Sariye’den gelen hadisi zikreder:

O an beraberinde bulunan ashabı da bulunduğu halde (fethetmek üzere) Rasulullah (s.a.v) ile birlikte Hayber’e geldik. Hayber’in başındaki adam da azılı bir kafirdi. Rasulullah’ın (s.a.v) gelip şöyle dedi:

-Ya Muhammed! Eşeklerimizi boğazlayıp, ürünlerimizi yiyip, kadınlarımıza da vurma hakkınız varmı?

Bu söz üzerine Rasulullah (s.a.v) celallendi ve şöyle buyurdu:

-İbnu Avf! Atına atla git te (ashabıma cennete sadece müminlerin gireceğini ve) namaza toplanmalarını söyle.
Onlar da toplandılar. Rasulullah namazı kıldırdıktan sonra ayağa kalkıp şöyle hitap etti:

– Sizden biriniz koltuğuna yaslanıp, Allah sadece Kur’an’da haram kıldığı şeyleri yasaklamıştır diye düşünerek böyle mi zanneder? Dikket eden! Vallahi ben de bazı şeyleri emrettim ve anlattım. Bazı şeyleri de yasakladım. Benim emirlerim ve yasaklarım da yanı Kur’an gibidir, belki de daha önceliklidir. (Bilesiniz ki) Allah Teala sizlere, izin verilmedikçe zimmilerin evine girmezinizi, kadınlarına vurmanızı ve gerekli öşrü verdileri takdirde ürünlerini yemenizi yasaklamıştır.
(Ebu Davud:3050; Beyhaki Sunne: 9/204.)

Hadisleri Reddeden Bir Takım Kimselerin Delil Olarak Getirdikleri, Zayıf Şahısların Rivayete Olan “Sünnetin Kur’an’a Arz Edilmesi’ne Dair Ki Haberlerin Batıl Oluşu:

İmam Şafii şöyle der:

Rasulullah’tan gelen bazı hadisleri reddeden bir kimse bana şu hadisi delil olarak gösterdi:

“Benden size gelen haberi Kur’an’a arz edin. Onu uyuyorsa, onu ben demişimdir. Kur’an’a uymuyorsa onu ben demedim”

O kimseye şöyle dedim:

– Az çok rivayeti sahih olan hiçbir kimse bunu rivayet etmemiştir. Bu mechul bir kimseden gelen munkatı’ bir rivayetteri. Biz ise böyle rivayetleri herhangi bir konuda delil olarak kabul etmeyiz.

Beyhaki de şöyle der: İmam Şafii bu sözüyle Halid b. Ebi Kerime’nin Ebu Ca’fer tarikıyla Rasulullah’tan rivayet ettiği hadisi kastetmiştir.

Hadis şöyledir:

Rasululah yahudileri çağırır ve onlara sorular sorar. Onlarda anatırlar. Bu arada İsa’ya da iftirada bulunurlar. Bunun üzerine Rasulullah minbere çıkar ve insanlara hutbe irad eder:

“- Benden sonra hadisler yayılacaktır. Size Kur’an’a uygunu olarak gelen hadisler bendendir. Kur’an’a muhalif olarak sizlere gelen hadisler bendendir. Kur’an’a muhalif olarak sizlere gelen hadisler ise bana ait değildir”
(Mecmue’z Zevaid: 1/170)

Beyhaki bu rivayet için şöyle der:

Hadisler Kur’an’a ters düşmez. Bilakis Rasulullah’ın hadisleri, Allah Teala’nın ayetle am mı has mı, nasih mi mensuh mu kastettiğini açıklar. Akabinde Rasululah’ın sünetiyle ortaya koyduğu(ve açıkladığı) farzlar insanlara mecburi olur. Allah Rasulu’nün emirlerini kabul eden kimse, Allah’ın emirlerini kabul etmiş olur.

Beyhaki de der ki:
Bu hadis hepsi de zayıf olan başka tariklerle de rivayet edilmiştir.

İnceleyin:  İmam Şafii(r.a) Şiirlerinden Seçmeler

Beyhaki daha sonra İbnu Vehb, Amr b. el Haris, el Esteğ b. Muhammed b. Ebu Mansur tarikıyle şu hadisi rivayet eder:

Ebu Mansur’a ulaştığına göre Rasululah şöyle buyurmuştur:

“- Hadisler üç kısma ayrılır: Size benden gelen ve Allah’ın kitabında geçmesi sebebiyle bildiğiniz hadisleri kabul edin. Size benden gelen fakat Kur’an’da bulamadığınız ve yerini tesbit edemediğiniz hadisleri kabul etmeyin. Keza benden size gelen ve tüylerinizin diken diken olduğu, gönüllerinizin kırıldığı ve Kur’an’da onun aksini bulduğunuz bir rivayet gelince onu da reddedin”

Beyhaki der ki: Bu mechul bir kimseden gelen munkatı’ bir rivayettir.

Beyhaki daha sonra Asım b. Ebi’n Necud (Asım b. Ebi’n Necud. Yedi kurradan biri. Adı Asım b. Behdele el-Kufi’dir. Benu Esed’in mevla’sıdır. Kıraata güvenilirdir. Hadiste ise daha alt seviyededir. Saduk’tur), Zirr b. Hubeyş, Ali b. Ebi Talib tarikıyla şu rivayeti nakleder:

“-Benden sonra raviler olacak, hadislerimi rivayet edecekler. Rivayet ettikleri hadisleri Kur’an’a arz edin. Kur’an’a muvafıksa rivayet edin, Kur’an’a muvafık değilse onu almayın”

Beyhaki şöyle der: Darekutni demiştir ki:
– Bu hadiste vehm vardır. Doğrusu hadisin Asım tarikıyla Zeyd b. Ali’den munkatı’ olarak gelmiş olduğudur.

Beyhaki senedini de zikrederek Bişr b. Numeyr, Huseyin b. Abdillah tarikıyla onun bbasından onun da Ali’den naklettiği hadisi zikreder:
Rasulullah şöyle buyurmuşlardır:

– “Bazı insanlar olacak, benden hadis rivayet edecekler. Size bir kimse hadis rivayet ettiğinde bu Kur’an’a muvafıksa, onu ben dedim. Size bir kimse de hadis rivayet ettiğinde bu Kur’an’a muvafık değilse onu ben demedim”

Yine “Haberiniz olsun! Bana Kitap (Kur’an) ve onunla birlikte , onun gibisi (sünnet) verilmiştir.” (Ebu Davud(sünnet 5, imare 33) Tirmizi (ilim 10) Ahmed(2/367, 4/132) )

Sahih hadisi ve bir çok benzer rivayetler de, sünnetin Allah tarafından verilmiş bir vahiy olduğunu ifade eder.

Peygamber efendimiz, hadislerle amel etmeyecek olan kişilerin nasıl İn­sanlar olacaklarını bizlere tanıtmış ve bu gibi İnsanlardan uzak olmamızı be­yan etmiştir.

Bu hususta Ebu Rafi (Ebu Rafı Rasulullah’ın azadlı kölesi olup, İsmi Eslem’dir) Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış otururken, kendi­sine emrettiğimiz veya yasakladığımız hususlardan bir husus geldiğinde “biz bunu bilmiyoruz. Biz Allah’ın Kitabında ne bulduksa ona tabi oluruz” di­yen biri olarak görmeyeyim. ”

(Ebû Dâvûd, Kit. Sünnet, bab: 6 hn: 4605; Tirmizî, Kit. İlim, bab: 10 hn: 2663; îbn Mace, Kit. Mukaddime, bab: 13.
Ebû Dâvûd, Kit. Sünnet, bab: 6 hn: 4605; Tirmizî, Kit. İlim, bab: 10 hn: 2663; îbn Mace, Kit. Mukaddime, bab: 13)

Mikdam b. Mâdi Kerib ise Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiş­tir:

“Dikkat edin! Bana kitap, bir de onun kadarı (vahyi gayri metluv) veril­miştir. Yakında karnı tok olan ve koltuğuna yaslanan bir kişi:

“Siz sadece bu Kur’an’a sarılın. Siz onda neyin helal olduğunu görürseniz onu helal sa­yın ve neyin de haram olduğunu görürseniz onu haram sayın” diyecektir. Dik­kat edin! Ehlî eşeklerin etleri size helal değildir. Köpek dişi bulunan yırtı­cı hayvanların etleri de helal değildir.”

( Ebû Dâvûd, Kit. Sünnet bab: 6, hn: 4604; Tirmizî, Kit. İlim, bab: 10 hn: 2664; İbn Mace, Kit. Mukaddime, bab: 12; Müsned, İmam Ahmed, c. IV, sh. 131.00 )

Diğer bir rivayette şöyledir.

“Dik­kat edin olabilir ki, koltuğuna yaslanan bir kimseye benim hadisim ulaşır. O da der ki: “Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı bulunmaktadır. Onda neyin helal olduğunu görürsek onu helal sayarız. Neyin de haram olduğu­nu görürsek onu haram sayarız.” Dikkat edin. Allah’ın rasulunün haram kıldığı Allah’ın haram kıldığı gibidir. ”

(Tirmizî, Kit. ilim: bab: 10 hn: 2664 )

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir