“et-Terhîb an Salâti’r-Regâib”

namaz-rekatlari “et-Terhîb an Salâti’r-Regâib”

İzz b. Abdisselâm

Çev:Doç. Dr. Ramazan ALTINTAŞ

….

Regâib namazı aslı olmayan bir uydurma ve Hz. Peygambere yalan isnat etmektir. Bunun böyle olduğunu İbnü’l-Ferec el-Cevzî (ö.597/1200)zikretmiştir73.

Aynı şekilde, Ebû Bekr (Muhammed) et-Turtûşî (ö.525/1131)** şöyle demiştir:

‘Regâib namazı Beyt-i Makdis’te değil, hicretten 480 yıl sonra ortaya çıktı. Bununla beraber o birçok bakımdan şeriata muhalefettir. Şöyle ki, kimi âlimler bu namazı sadece kendisine has kılarkan, kimileri ise, hem âlime ve hem de câhile yaygınlaştırıyor. (Regâib namazını) sadece âlimlere özgü kılanlar iki çeşittir:

a)Âlim bir kimse bu namazı kıldığı zaman umûma, bunun sünnet olduğunu
vehmettirmiş olur ki, bunlar (âlimler) lisân-ı hâl ile Allah’ın Resûlüne yalan isnat etmiş olurlar. Lisân-ı hâl ise şüphesiz söz yerine geçer.

b)Bu işi yaptığında umûmun Resûlullah’a ‘bu namaz sünnetlerden bir sünnettir’demek sûretiyle yalan isnat etmelerine sebep olan âlimdir. Rasûlullah’a yalan isnat etmeye sebebiyet vermek ise câiz olmaz.

Regâib namazı kılmayı âlime de câhile de şâmil kılanlara gelince, bunlar birkaç
çeşittir:

1-Bid’at fiil, bid’atçıları ve uydurmacıları uydurma ve iftiralarında kuvvetlendirir.
Bâtıla teşvik ve ona yardım ise, şeriatta yasaklanmıştır. Bid’atların ve uydurmaların atılması ve terki, bid’at ve uydurmayı engeller. Kötü işleri engellemek şeriatın getirdiği ilkelerin en üstünüdür.

2-Şüphesiz bu namaz, namazda sükûn sünnetine bir muhalefettir. Çünkü bu namazda İhlâs Sûresi’nin 12 defa sayılması ve Kadîr Sûresi’nin sayılması vardır. Bu sayım genellikle bazı azâların (parmaklar gibi) hareket ettirilmesi olmadan mümkün olamaz.

Dolayısıyla bu azâların sükûnunu engellediğinden sünnete ters düşer.

3-Bu namaz, namazda kalbin huzuruna ve huşûuna, Allah’tan başka şey düşünmemesi, Allah’ın büyüklüğünü ve iclâlini düşünmesi, kıraatlerin ve zikirlerin manâlarına vakıf olma, sünnetlerine de aykırıdır. Namaz kılan kalbiyle sûrelerin sayısını düşündüğünde, O’nun namazda yapılmasını şeriatta şart koşmadığı bir işle Allah’tan yüz çevirmiş olur. Yüz çevirmekle O’ndan dönmek şer’an çirkin bir iş olursa, namazda esas olan
kalb ile Allah’a yönelmeyi ihlâl eden böyle bir iş haydi haydi çirkin bir iş sayılır.

4-Bu namaz nafileler konusundaki sünnete de muhaliftir. Nafilelerde sünnet olan ise nafilelerin evlerde kılınmasının, mescidlerde kılınmasından daha efdal olduğudur. Kusûf (ay tutulması) ve yağmur duâsı namazı gibi şeriatın istisna ettiği namazlar bunun dışındadır. Hz. Peygamber (a.s) : “Kişinin evinde kıldığı namaz (şeriatın emrettikleri hariç) mescitlerde kıldığı namazdan daha efdaldir,”74 buyurmuşlardır.

İnceleyin:  Nur İsminin Bir Cilvesi

5-Regâib namazı, nafilelerde teklik ilkesine de aykırıdır. Şeriatın bu genel ilkeden istisna ettikleri hariç, nafilelerde sünnet olan tekliktir. Rasûlullah’a yalanla isnat edilen bu bid’at ve uydurma Rasûlullah’tan değildir.

6-Bu namaz aynı şekilde iftarda acelecilik sünnetine de muhaliftir. Zira Hz. Peygamber (s.a.v): “Ümmetim, iftarda acele etmek ve sahuru sonraya bırakmak
(geciktirmekteki) hayırdan vaz geçmezler,”75 buyurmuştur.

7-Yine bu namazda, namaza girmeden önce kalbi, rahatsız edici meşgalelerden uzaklaştırma sünnetine de muhalefet vardır. Bu namaz açlık ve susuzluk gibi haller üzerine denk gelir, belki de şiddetli sıcak olan günlere de gelebilir. Meşrû namazlar ise giderilmesi mümkün olan meşgûliyetler üzerine kılınmaz.

8-Regâib namazının iki secdesi mekruhtur. Şeriat özel bir sebebi olmayan tek secdeyle Allah’a yakınlaşmayı getirmemiştir. Allah’a yakınlığın kendisine özgü sebep, şart, vakit ve rükunları vardır ki, bunlar olmadan Allah’a yakınlaşmak doğru olmaz. Aynı şekilde şartlarına ve sebeplerine riayet edilmeden gerçekleştirilen, Arafat’ta vakfe, Müzdelife’yi ziyaret, şeytan taşlama, Safa ile Merve arasında sa’y ile de Allah’a yakınlaşılmaz. İşte bunun gibi, kendisine has özel bir sebebi olması müstesna, tek secde ile de Allah’a yakınlaşılamaz. Her vakit kılınan namaz ve tutulan orucun Allah’a yakınlaşmayı sağlamaması gibi.. Kaldı ki câhiller şuursuzca yaptıkları bid’at bir işle elbette Allah’a yaklaşmazlar.

9-Regâib namazındaki iki secde meşrû olsa da bu, açıktan veya içten secdelerdeki tesbihatı sayma işiyle meşguliyetten dolayı secdedeki huşû ve hudû’ sünnetine muhaliftir.

10-Hz. Peygamber (a.s) : “Geceler içerisinde Cuma gecesini seçip sadece onda namaz kılmayın. Yine aynı şekilde, sizden birinizin tuttuğu bir oruç olması hali müstesna, günler içerisinde sadece Cuma günlerini oruçlu geçirmeyin,”76 buyurmuştur.

Bu hadis’i Müslim b. Haccâc Sahîhi’nde rivâyet etmiştir.

11-Bu namazda, Hz. Peygamberin seçtiği secde zikirlerine de muhalefet vardır. Hz. Peygamber (a.s) : “Yüce olan rabbinin ismini zikret”77 âyeti nâzil olduğunda, “bunu secdelerinizde okuyun”78 buyurmuştur.

“Subbûhün ve Kuddûsün” hadisine gelince ,eğer bu hadis sahih ise sadece bunu okumak, “Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ” okumamak doğru olmaz. O ümmetine böyle bir vazife yüklememiştir.Malumdur ki Hz. Peygamber bizi iki zikirle vazifelendirmiştir. “Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ” sözünde, “Subbûhün ve Kuddûsün” sözünde olmayan bir hamd ve senâ vardır.

İşte bütün bu saydıklarımızla, dinin sembolü olan âlimlerimiz, Müslümanların önderleri, sahabe, tabiûn ve tebeu’t-tabiîn, dinî konularda eserler verenler, insanlara farzları ve sünnetleri öğretmekteki olanca hırslarına rağmen Regâib namazının bid’atlığına hükmetmişlerdir. Hiçbir âlimden bu namaz hakkında konuştuğu, kitabında bu namaz hakkında bilgi yazdığı, onların bulundukları meclislerde bunun kendilerine arzedildiği nakledilmemiştir.

İnceleyin:  Allah Cennet’e veya Cehenneme Gideceğimizi Biliyorsa Bizi Niçin İmtihan Ediyor?

Böyle bir sünnetten dinin sembolleri olan, müminlerin asılları bulunan âlimlerimizin habersiz olması âdet değildir. Ki o âlimler bütün hükümlerde, farzlar ve sünnetler konusunda, haram-helâl hususunda kendilerine müracaat edilen insanlardır. Böyle bir namazı, Hz. Peygamberin kendilerinden bir gurubu gördüğü, kıyamet kopana dek haktan ayrılmayacak olan Mağrib ehli kılmamıştır.

Aynı şekilde İskenderiyeli’ler de sünnete bağlılıklarından dolayı böyle bir iş yapmamışlardır. Ne zaman ki bu namazın Hz. Peygambere iftira edilerek ortaya çıkarılmış bid’atlerden olduğu gerçeği ortaya çıktı, sultan Melik el-Kâmil (ö.628/1249), Mısır diyarında bu namazı kılmayı yasakladı.

Müslümanların işlerini üzerine alıp, bid’atları ortadan kaldırmaya ve sünnetleri ihyaya çalışana ne mutlu!. Hiç
kimsenin, Hz. Peygamberden nakledilen şu, “namaz emredilenlerin en hayırlısıdır”79 hadisi ile bu görüşlerimizin aksine delil getirmeye hakkı yoktur. Çünkü bu sadece meşrû namazlara has bir ifadedir.”

Kaynaklar:

73 Bkz. İbnü’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec, el-Mevzû’ât, (nşr. Abdurrahmân Muh. Osmân), Kâhire, 1966, II, 207-208.

** İbn Ebî Rendaka et-Turtûşî, asıl adı Ebû Bekr Muhammed b. El-Velîd b. Muhammed b. Halef b. Süleymân b.Eyyûb el-Fihrî olup et-Turtûşî diye tanınır. Hadis ve Fıkıh alanında şöhret bulmuş olan et-Turtûşî hicrî 450’de (m. 1060) Endülüs’te doğar ve hicrî 525’de (m. 1130) İskenderiye’de vefat eder. Tefsir, Fıkıh ve Gezi notları
gibi alanlarda pek çok eseri vardır. Bkz. İbn Farhûn, İbrahim b. Nûreddîn, ed-Dîbâcu’l-Müzheb fî Ma’rifeti A’yâni’l-Ulemâi’l-Mezheb, Beyrut, 1996, s. 371-373.

74 İbn Mâce, Sünen, İkâme 198 Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 242, 342.

75 Tirmizî, Sünen, Savm 13; İbn Mâce, Sünen, Sıyâm 24; Dârimî, Sünen, Savm 11.

76 Müslim, Sahîh, Sıyâm 148; Ebû Dâvud, Sünen, Savm 50; Tirmizî, Sünen, Savm 41; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 288; II, 265,399, 407.

77 A’lâ 87/1.

78 Ebû Dâvud, Sünen, Salâh 147; İbn Mâce, Sünen, İkâme 30; Dârimî, Sünen, Salâh 69; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, IV, 155.

79 Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, Beyrut, 1988, II, 30.

Tam metin için bkn;http://dergipark.gov.tr/cuifd/issue/4306/257492

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir