Buharî, Müslim’in; Müslim Buharî’nin hadislerine güvenmemiş midir?
İslamoğlu’nun, konuşmalarına bakıldığında belli ki, Buharî ile bir alıp veremediği var. Özellikle Buharî’yi bertaraf etmek için yoğun çaba sarfediyor. Sahih senedli iftira olur mu derken Buharî’den örnek veriyor. Hatta bir münasebetle Buharî’nin, Sahih’ini kendisinin yazmadığını ileri sürüyor. Ona göre Buharî’den yıllar sonra yazılmış. Tabii ki, böyle olunca insanlar onun hadisleriyle oynamış intibaını veriyor. Buna cevap vermeye gerek yok! Malumdur ki, Buharî, kendi hayattayken eserinin kontrollerini yapmış ve kitap vucüda gelmiştir. Bundan daha da ilginci, hadis tarihi söz konusu olduğunda cehaletini ortaya koyan bir iddiadır. Şimdi ona bakalım:
Diyor ki: Sahih isimli eserler var. Bunların başında Buharî’nin Sahih’i gelir. Müslim’in, İbn Hibban’ın Sahihleri var. Ama bu sahihlik iddiası bu eserleri derleyen insanların içtihadıdır. Yani Buharî’nin Sahih’indeki hadislerin sahih olması, kendi kritelerine göredir. Müslim de öyle. Buharî’nin sika dediği ravilerden 420 küsürüne talebesi Müslim güvenilmez demiş ve onların hadislerini kitaplarına almamıştır. Talebesi Müslim’in güvenilir dediği 600 küsür raviye ise hocası Buharî güvenilmez demiştir. O zaman güvenilmenin kriteri ne? İctihadîdir. O halde bir hadisin sahih olması, ona sahih diyene göredir. Yoksa Efendimizin dudaklarından döküldüğü anlamına gelmez.
Şu bir gerçek ki, hadislerin sıhhati meselesi ictihadidir, bu doğrudur. Ama bu doğruyu Sahih hadis kitaplarının çok da bağlayıcı olmaması bağlamında söylemek şüpheleri artırmaktadır. Bu, Kur’an ve sünnetten hüküm çıkarmanın ictihadî olduğunu söylemeye benzer. Bunu demeye gerek var mıdır? Bunu bilmeyen mi vardır? Elbette ki, ictihad olacaktır. Bu durumda müctehidin dışındaki insanlar ya bu içtihada tabi olacak ya da kendileri de ictihad edecek seviyede iseler bağımsız ictihadda bulunacaklardır.
Hadîste de durum aynıdır. Ya bağımsız olarak hadislerin sıhhatini belirlemek suretiyle ictihad yapılacak ya da yapılamıyorsa bir muhaddisin içtihadına uyulacaktır. Bunu bir yana koyarak yukarıdaki iddiayı özetleyelim. Buna göre Müslim, Buharî nin 420 küsür ravisine; Buharı de Müslim’in 600 küsür ravisine güvenilmez demiştir. Eğer böyleyse iş vahim!!
Peki gerçekten öyle midir?
Meselenin aslı şudur: Müslim’de olmadığı halde Buharî’nin münferiden rivayette bulunduğu rical sayısı 430 küsürdür. Bunlardan haklı veya haksız, az veya çok haklarında tenkit söz konusu olan ravi sayısı 80’dir. Buharî’de olmadığı halde Müslim’in münferiden rivayette bulunduğu ravi sayısı ise 620’dir. Bunlardan haklarında tenkit bulunanı 160’dır. Haklarında tenkit olanlardan, Buharî’nin münferiden rivayette bulunduğu kişilerin çoğu, kendi hocalarıdır. Onları görmüş, onlarla oturmuş, hallerini bilmiş, hadislerine muttali olmuş, sahih rivayetlerini vehimli rivayetlerinden temyiz edebilmiştir. Halbuki, böyle ravilerden Müslim’in münferiden rivayette bulunduğu kişilerin çoğu tabiiler ve önceki dönemlerin insanlarıdır. Şüphesiz insan görüp tanıdığı hocasının hadisini, görmediği insanların rivayetlerinden daha iyi bilir. (Kemal Sandıkçı, Sahih-i Buhari Üzerine Yap,lan Çalışmalar, s. 16.)
Şimdi buradan şu sonuçlar çıkar:
1. Bir kere Buharî ve Müslim mukayese yapılmakta; buradan da hangisinin daha üstün olduğu ortaya çıkarılmak istenmektedir. Buna göre Buharî’de şöyle böyle hakkında tenkit bulunan ravi sayısının Müslim’inkinden az olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu da tabii ki, Buharî’nin ravi açısından Müslim’den üstün olduğunu gösterir.
2. Verilen rakamlar da meselenin anlaşılmadığını gösterir. 420 küsür rakamı Müslim’in rivayet etmeyip olmayıp sadece Buharî’nin rivayette bulunduğu ravi sayısıdır. Bunlardan 80’i haklı veya haksız hakkında laf edilmiştir. Yani eleştirilen ravi sayısı 420 değildir. 600 küsür rakamı da Buharî’de olmayıp sadece Müslim’in nakilde bulunduğu ravi sayısıdır. Bunlardan tenkide konu olan ravi sayısı da 160’dır. Yani eleştirilen ravi sayısı 600 değil, 160’dır.
3. Bunlardan daha önemlisi ise yukarıdaki ifadelerin Buharî ve Müslim in birbirlerinin ravilerine güvenilmez demekle ilgisinin bulunmadığıdır. Müslim, Buharî’nin 420 ravisine, hatta 80 ravisine güvenilmez dememiştir. 420 raviden mak-sad, sadece Buharî’de olan, Müslim’de olmayan ravi sayısıdır. Aynı şekilde Buharî, Müslim’in 600 ravisine, hatta 160 ravisine güvenilmez dememiştir. 600 raviden maksad, sadece Müslim’de olan, Buharî’de olmayan ravi sayısıdır. Şimdi sadece Buharî’de var diye 420 raviye güvenilmez denilebilir mi?
Aynı şekilde sadece Müslim’de var diye 600 raviye güvenilmez denilebilir mi? Böyle şey olabilir mi? Buharî’nin eleştirilen 80 ravisini de Müslim değil, cerh- ta’dil alimleri eleştirmiştir. Meseleyi böyle ortaya koymak gerekir. Evet, Buharî’de de Müslim’de de tenkide uğrayan raviler vardır. Bunu Buharî ve Müslim’in de dahil olduğu cerh-ta’dil alimleri yapmıştır. Bu durum aslında ne kadar objektif olunduğunu gösterir.
Buharî’de dahi olsa raviler tenkit edilebilmektedir. Bir de “güvenilmez” ifadesi de problemlidir. Sanki “güvenilmez” ise hadisi alınmayacak adam iması verilmektedir. “Güvenilir”in teknik tabiri sikadır. Bir ravi sika değilse, saduk olabilir, ki, hadisi alınabilir ya da zayıf olabilir ki, bunun da hadisi yazılabilir, yani destek almaya müsait demektir. Buharî ve Müslim’in ravileri de böyledir. İçlerinde yalancı veya çok zayıf olan ravi yoktur.
Prof.Dr.Yavuz Köktaş – Modern Zamanlarda Hadisi Savunmak,syf:216-218