Allah İnsanın Şah Damarından Daha Yakındır
Kur’ân, Allah’ın adı ile başlayan ve son kelimesi nâs/insânlar ile biten bir kitaptır. Bu demektir ki Kur’ân, Allah ile insân arasında en anlamlı bir diyaloğun adıdır. Ama bu diyalog mutlu bir sonla değil, insâna önemli bir uyarı ile noktalanmaktadır. İşte Felâk ve Nâs sûreleri Kur’ân’ın bu son uyarısının işâretlerini taşımaktadır.
Ey insân! Son sûrelerime geldiğin şu anda her şeyin bittiğini, her şeyin güllük gülistanlık/tozpembe olduğunu sakın düşünme. İçinde taşıdığın nefsten de kendini güvende hissetme. Kıyâmet sabahına kadar usta bir sihirbaz olan nefsinin oyunlarından/üflemelerinden emin değilsin. O, hayrı da, şerri de senin aleyhinde kullanmakta o kadar yeteneklidir ki bunu kolay anlayamazsın. Bu konuda yapacağın en güzel duâ,“Ey Allahım! Gözümü açıp kapatıncaya kadar beni nefsime bırakma” olmalıdır. “Gerçek şu ki, insânı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.’’.
Yaratıcı ile yarattıkları arasındaki yakınlık, yaratılan ile nefsi arasındaki yakınlıktan daha önceliklidir. Çünkü yaratılanın ayakta kalması bizzat kendinden değildir, yaratıcısının kudreti iledir. Allâh kuluna şah damarından daha yakındır. Ama insân önce şah damarını bulmalı, yani Allah’ı uzaklarda değil, kendinde başlayıp kendinde biten bir yolda aramalıdır. Yûnus’un, “Bir ben var bende, bende içeri” deyişi bunun içindir.
Vahyin soluğu/nefesi/ışığı/nûru ile değil de nefsinin fısıltılarıyla yetinen insan, Kur’ân’a göre şah damarı kopmuş, aklî ve kalbî melekeleri dumura uğramış ölü bir insândır. Şah damarının beyin ve kalp arasında uzanması da “akıl-kalb” dengesini ortaya koyma adına çok anlamlıdır. “Biz insâna şah damarından daha yakınız” âyetinin bir başka anlamı da, “Biz insân üzerinde kudret yürütüp tesir meydana getirmede daha yakın, kendisine daha çok mâlik ve tasarruf sahibiyiz” demektir.
Necmettin Şahinler,İpler Kopmadan