Zulüm
Zulüm, başkalarının hürriyetlerini, yaşama hürriyetine varıncaya kadar, kendi üstün kuvvetine dayanarak ellerinden alma iradesidir. Hiç kimse hürriyetinden karşılıksız vazgeçmez. İstemeyerek verilen karşılık da zulmü ortadan kaldırmaz. Galile, “Dünya güneşin etrafında dönüyor” dediği için zamanın hâkimleri onu ölüm cezasına çarptırdılar. Bu, düşünme hürriyetine karşı en büyük zulümdü. Sonradan Galile’nin, hayatını kurtarmak için bu sözünü geri alması, zâlim mahkemeye sunulmuş bir karşılıktı Hakikat adamı, hayatı uğruna hürriyetini feda etti. Lâkin buna sebep de zâlimintehdidi idi. Zulüm ortadan kalkmış olmadı belki ikileşti. Bu hal gösteriyor ki toplum içinde hiçbir insan mutlak hürriyete, yani her istediğini yapma hürriyetine sahip değildir. Her ferdin hürriyeti başkalarının hürriyetiyle çatışabilir. Vatandaş ve insan olarak herbirimizin başta gelen ödevi, vatandaşlarımızın ve başka insanların hürriyetlerini yaşatabilmeleri için çalışmak ve bunun için gerekirse kendi hürriyetimizden feda etmektir; onların hür olması için, kendi hürriyetimizi yine kendi irademizle kısıtlamaktır.
İrademizin hür isteklerine karşı koyan kuvvetler birtakım engellerdir. Bu engeller bizde korku doğurarak irademiz tarafından aşılamaz olunca insan bu engellerin esiri oluyor ve onlara yaranmaya çalışıyor. Cemiyet içinde hür iradesini kullanamayan korkakların bu yaranma davranışına dalkavukluk ve riyakârlık denir. Bu engelleri aşarak onlara esir olmayan cesur insanlar, hazlarıyla menfaatlerinden fedakârlık yapmış olsalar bile, daima insanlık tarafından takdir ve hayranlıkla karşılanmışlardır. Bedene ve maddî varlıklara ait engeller önünde eğilmeyip onları aşanlar madde alanında cesaretleriyle tanınmıştırlar. Harpte kahramanlık gösterenler bunların başında gelmektedir. Ruhî ve mânevi alanda engelleri aşabilenlerse medenî cesarete sahip olarak tanınırlar ki, bunun değeri maddî cesaretin değerinden çok büyüktür. İnsanlığın tarihinde zâlimlere karşı başkaldıran kahraman ruhlar bunların örneğidir.
Kaynak:
Nurettin Topçu – Ahlak