Doğruya ulaşmak isteyerek Şeriatımızı araştıran şu taife, zengin olan | Müslümanlara zekatın farz olduğunu öğrendiklerinde onu da pek ziyade takdir ettiler. Nasıl etmesinler ki hemcinslerine muavenet keyfiyetini din rükünlerinden kılmanın iyilikleri ne derece âli ve ne kadar büyüktür.
Her sene fakirlere mallarının bir miktarını vermeleriyle zenginlerin in-sanlık şiarı sayılan şefkat ve merhamet eserleri görünüyor. Cimrilik rezil sıfatından soyunuyorlar. Verdikleri az miktar karşılığında pek çok mükafat da kazanıyorlar.
Tayin buyurulan vacip miktarı verenlerin malca noksanını mucip olmadığı hâlde şu dahi farz tamamıyla ifa olunduğu takdirde acizler ve miskinler fakirlikten ve mahrumiyetten kurtulmuş olurlar ve asla zaruret eseri görmezler:
Bu ibadette, hem zarureti def etme, hem de cimriliği ve tamahkarlığı izale etme maslahatlarından ibaret şu iki büyük kazanç gayet açıktan hasıl otur. Ayrıca bununla müminin hakiki nimet verici olan Bâri Teâlâ Hazretlerine muhabbet ve iştiyakı tebeyyün eder. Çünkü Allah’ın yüce rızasını kazanmak halisane maksadıyla bittabi sevgili olması lazım gelen ve hatta canın yongası konumunda bulunan malım harcayıp dağıtıyor.
İşte bu sırra binaen, mesela hibe yoluyla zekat vecibesini savuşturma hile-i şer’iyesini aramak caiz olmaz. Çünkü hile ile zekat vecibesini savuşturmak suretinde şu mühim menfaatlerden eser kalmaz. Fakiri zenginleştirecek mal onun elinde kalmayınca ihtiyaç ve zarureti zail olmadığı gibi, zenginin malı mülkünden çıkmadığı halde cimrilik ve tamahkarlık hastalığından nefsini temizleme maslahatı da hasıl olmayacağı aşikardır.
Ramazan Orucunun Hikmeti
Şu taife, senede bir ay Müslümanlar üzerine oruç farz kılınmasının, yani ramazan ayında gündüz orucu bozan üç şeyden uzak durmanın emredil- meşinin hikmetleri ve maslahatlarına da bir miktar vâkıf olduklarında yine takdir edip beğendiler. Hakikaten Halik Teâlânın emrine itaatle nefsini arzularından uzak tutan oruçlu, nefis terbiyesine nail oluyor. Çünkü evvelce kendine musallat olan nefsine aklını galip kılarak onu mahkumiyetine aldığında artık nefis Şeriatın haram kıldığı şeyleri yapmaktan heves ve ümidini tamamen keser.
Zira görür ki oruç vaktinde -kimsenin hukukuna tecavüz yok iken- faydalı olan yeme içmeyi ve meşru olan cinsel ilişkiyi oruçlu sırf Allah’ın emrine imtisal maksadıyla terk ediyor. Bu halde, rızası bulunmayan bir şahsin yiyeceklerini ve içeceklerini alması, yahut yukarıda işaret olunduğu üzere büyük kötülükler ve sonsuz mahzurlar doğuran zina gibi haramları işlemesi, aldı izale eden ve şerefi ihlal eden müskiratı kullanmaya cüret etmesi nasıl beklenir!
İşte orucun sair faydalan bir kenara bırakılsa bile, sadece nefis terbiyesi ve hal ıslahı faziletini semere vereceğini pek vazıh gören şu taife, mezkur semereyi orucun emredilmesi hususuna kafi addettiler.
Ve insaf ederek dediler ki: “Müslümanların oruç ayında bilhassa güneşin batışından biraz önceki halleri göz önüne alındığında, ilahi emre inkıyat babında nefislerini zapt etmek iktidarının o anda onlara ihsan buyurulmuş harika bir meziyet olduğunda şüpheye meydan kalmaz. Sofralar müheyya olarak nefis yemekler ve leziz içecekler gözleri önüne konuyor. Kendileri dahi son derece iştihaile sofra başına oturuyorlar da muayyen vakit girerek ilahi izin gelmesini bekliyorlar.
Eğer bunlardan birine, özellikle de paha biçilmez takva cevherine malik olanlara bütün dünya bahşolunacak olsa dahi mezkur vakitten bir dakika evvel o nefis yiyeceklerden bir zerre veya içeceklerden bir damla aldırmak kabil olamıyor**
Ecnebilerin bizi bu minval üzere sena etmelerine karşı, şekavet galebesi ve şehvet esareti hasebiyle bazı kimselerin bu bapta makul olmayan ve beklenilenin hilafı hallerinin ne kadar takbih ve nefsine şayan olacağı azıcık mülahaza ile anlaşılır.
Bu nimetin kadrini bilmeyip de oruç farizasını ifada lakayt ve dikkatsiz olan İslam müntesiplerinin kendilerini azim ve basiret sahibi adamlardan addetmeleri nasıl mümkün olabilir? Bunların aklı kıt, gayretsiz ve hatta midelerinin kölesi ve rezil şehvetlerinin esiri oldukları şüphe mi götürür? Oruç tutan bir kadın akıl mertebesinde bunlardan kat kat daha kuvvetli ve himmet ulviliğince pek yüce olup onun nefis şehametinden bunlar bir zerreye malik değillerken utanmadan kendilerini yine adam sınıfından sayıyorlar.
Orucun mühim faydalarından biri de oruçluya açlık elemi hissettirerek çoğu halleri açlık ile geçen fakirlerin ıstıraplarını mülahazaya vesile olmasıdır. Bu mülahaza ise kalp rikkati sağlayıp sadakayı çoğaltmaya vesile olur. Servet ve refaha nail olanlar oruç tutmayacak olsalar açlık ıstırabının neden ibaret olduğunu tasavvur edemezler ki o afete müptela bulunan bir dertliye şefkat eseri gösterebilsinler. Böyle olanlara muhtaç bulunan fakirlerle yetimlerin hali nice olur, tasavvur buyurulmalı.
Hüseyin Cisri – Risale-i Hamidiyye,sufi yay.
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…