İkinci Maksat:

Yüce Allah’ın cisim olmadığı Ehl-i Hakk’ın görüşüdür. Bazı cahiller O’nun cisim olduğunu düşünmüşler sonra da görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Buna göre Kerrâmiyye’nin bir kısmı şöyle demiştir: O cisimdir yani mevcuttur. Kerrâmiyye içinde başka bir grup ise O’nun cisim olduğunu yani kendi başına var olduğunu söylemiştir. Bu iki açıklamaya göre onlarla tartışma yalnızca isimlendirmede yani cisim lafzının Allah’a söylenip söylenmeyeceğindedir. İsmi söylemenin dayanağı ise dinin bildirmesidir. Oysa burada dinin bildirimi söz konusu değildir.

Mücessime ise şöyle demiştir: Allah gerçek anlamda bir cisimdir. Bu bağlamda O’nun et ve kandan birleşik olduğu söylenmiştir. Mesela Mukâtil b. Süleyman ve başkaları böyle demiştir. O’nun beyaz bir külçe gibi parıldayan bir nur olduğu ve kendi karışıyla yedi karış uzunluğu bulunduğu söylenmiştir. Mücessimeden bazıları aşırıya giderek O’nun insan biçiminde olduğunu söylemiştir. Bu bağlamda O’nun aşırı derecede kıvırcık saçlı tüysüz bir delikanlı olduğu söylendiği gibi saçı sakalı ağarmış bir yaşlı olduğu da söylenmiştir. Allah, sapkınların sözlerinden münezzehtir.

Bunların yanlışlığında dayanılacak delil şudur: Eğer O, cisim olsaydı mekânlı olurdu. Oysa bunun yanlışlığını birinci maksatta ortaya koymuştuk. Yine bu durumda O’nun bileşik ve hâdis olması gerekir. Çünkü her cisim böyledir. Yine O, cisim olsaydı cisimlerin ya bütün sıfatlarıyla ya da bir kısım sıfatlarıyla nitelenirdi. Bütün sıfatlarıyla nitelenmesi durumunda iki zıt bir araya gelir.

Bir kısım sıfatlarıyla nitelenmesi durumunda orada dışarıdan bir müreccih yoksa müreccihsiz tercih yahut O’nun zâtının söz konusu bir kısım sıfatla nitelenmek için başkasına muhtaç olması gerekir. Müreccihsiz tercihin gerekmesinin nedeni yüce Allah’ın zâtının o sıfatların tamamına nispetinin eşit olmasıdır. Yine O, cisim olması halinde sonlu olacak ve dolayısıyla belirli bir miktara ve hususi bir şekle sahip olacaktır.

Diğer cisimlerin değil de O’nun bu miktar ve şekle sahip olması ise müreccihsiz tercih olmaması için O’nun zâtının dışında bir tahsis ediciyle olur. Bu takdirde de O’nun söz konusu şekil ve miktarla nitelenmesi için başkasına muhtaç olması gerekir. Onların delili ise daha önce geçen şu istidlâldir: Her mevcut bedîhenin tanıklık ettiği üzere ya mekânlıdır ya da mekânlıya yerleşmiştir. İkincisi yüce Allah hakkında düşünülemez. Birincisi ise cisimdir. Yine kendi başına kâim olan her şey cisimdir. Bir diğer delil grubu ise O’nun cisim olduğuna delalet eden âyet ve hadislerdir. Bunların cevabı da orada verilen cevabın aynısıdır.

Seyyid Şerif Cürcani – Mevakıf Şerhi(Eş’ari Kelamı),cilt:3,syf:48

Türkiye Yazma Eserler

Muhammed Ali

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce