Yeryüzünde Hükümdarın Varlığındaki Hikmet

 indir-1-2 Yeryüzünde Hükümdarın Varlığındaki Hikmetet-Turtûşî

Dostlar bilmelisiniz ki, yeryüzünde hükümdarın bulunmasında Al­lah Teâlâ’nın yüce bir hikmeti ve kulları üzerine bereketli bir nimeti var­dır. Çünkü Rabbimiz kulların özüne adalet ve insaf huyunu yerleşmiştir.

İnsanlar yöneticisiz kaldıkları zaman sudaki balıklar, misaline dönerler ki büyük ve iri olanlar hafif ve küçük olanları yutar. Onların hükümdarı olmayınca, işleri düzene girmez. Hayatlarını doğru düzgün sürdüremezle zevk alamazlar yaşamaktan. Dolayısıyla bazı kadim filozoflar şöyle derler “Yeryüzünden hükümdar kalksa Allah’la ilgili bir şey kalmazdı.” Bir otorite sahibinin hükümranlığı Allah Teâlâ’nın varlığına işaret eden alâmetlerden sayılabilir. Şöyle ki: Bir müdebbir olmaksızın evrenin ahengi nasıl imkansız ise, yeryüzünde de bir başkan, yönetici, hükümdar olmaksızın işler intizam içinde yürümez. Bir belde de iki hükümdar olunca nasıl istikamet kalmayın düzensizlik hâkim olursa, âlemin tümü de Allah’ın yetkisi ve gücü altında düzenini koruyabilir.

Ali b. Ebi Talip şöyle buyurur: “İki büyük hadise vardır ki biri ancak tek­likle diğeri ise danışma ve ortaklıkla mümkündür. Bunlardan biri hüküm­darlık, diğeri rey’dir. Hükümdarlık paylaşıldığında, iş nasıl rayından çıkar­sa, kişi kendi görüşünü diretir ve hiç kimseyle ortak olmazsa aynı şekilde istikametten sapar.”

Tebaasına zulmeden sultan ve hükümdarsız tebaa bir eve benzer ki or­tasında bir kandil yanmakta, çevresinde insanlar oturup kendi işlerini gör­mektedirler. Ansızın kandil sönünce herkes elini işinden çeker, yaptıkları uğraşılar yarıda kalır. Zararlı hayvanlar harekete geçer, zehirli yılanlar tıslar, akrep yuvasından çıkar, koca koca fareler deliklerden su gibi akar, yılanlar çatlaklardan sudur eder, hırsız numaralarını ortaya döker, pireler onca kü­çüklüğüne rağmen insanlara aman verdirmez, üretilen faydalar ziyan olur, yapılan her şey zarara dönüşür. Ama sultan tebaasına âdil davranır, ülke­sinde sözü geçer biri haline gelirse menfaati herkese dokunur, kan damarın­da kalır çıkmaz, mahremler çiğnenmez, çarşılar ma’mûr, mallar korunmuş, köprü ve benzeri ammeye hizmet veren yerler sağlam, erdemli ve günahsız canlılar mutlu; şerliler, fuhuş ehlinden olanlar ve fasıklar zelil olur.

İnceleyin:  Türkiye Selçukluları - III. Alâeddîn Keykubâd’ın Saltanatı Dönemi

Fakat yetki kargaşası doğunca fesad herkesin üzerine karabulut gibi çöker. Yöne­ticinin, baskısı bir kefeye, yönetilenlerin gaileler içinde kalışı birbirlerine zulmedişi, her saat her gün oluk gibi kan akıtılışı, otorite işinin tamamen anarşiye dönüşü ayrı bir kefeye konsa; bir saatlik bu karmaşa düzeni, bir senelik baskıcı ve otoriter düzenden daha kötüdür, daha ağırdır. Nasıl hayır diyebilirsiniz ki! Hükümdarın zayıflamasıyla içlerinde şer ateşi yananlar ha­rekete geçecek, utanmazlar münafıkça etrafa dağılacak, hırsızlık, yağmalama ve gasp eylemleri artacaktır. Fudayl der ki: “Altmış senelik baskıcı düzen bir senelik karmaşa ve fitne düzeninden hayırlıdır.”

Hükümdarın zevalini hiç kimse istemez. Ama aldatmış cahiller ve her türlü mahzurlu şeyin işlenme­sini isteyen fasıklar hariç. Yönetim altındaki herkesin Allah’a hükümdarın salahı için dua etmesi gerekir. Yönetilenler muhakkak sultana öğütte bulun­malı, yola gelmesi için hayır dua etmelidirler. Çünkü insanların ve belde­lerin salahı ancak hükümdarın salahıyla, yine onların fesadı da hükümda­rın fesadıyla olmaktadır. Bilginler şöyle derler: Eğer hükümdarın işleri size düzenlik, esenlik, birlik ve adalet getirmişse Allah’a şükredin, hamdi bolca yapın. Eğer istemediğiniz şeyleri getirmiş ise bunu günahlarınıza yorun. Gü­nah işlediğiniz için kerih gördüğünüz şeylerin başınıza geldiğini düşünün. Başındaki işlerin çokluğu, memleketi dört bir yandan koruyabilmenin güç­lüğü, düşmanlarla mücadele etmek, öğüt verenlerin azlığı, tamahkâr ve sap­kınların çokluğundan ötürü sultanın bazı hataları sâdır olmuştur deyip onu mazur görün.

Tâc kitabında geçmektedir. Şöyle diyor müellif: “İnsanlığın dertleri küçüktür, fakat hükümdarların dertleri büyüktür. Hükümdarın gön­lü büyük problemlerle, tebaanın zihni minik şeylerle doludur. Cahil bahane bulduğunda kendisine mazeretini hemen yapıştırır hatası için. Fakat sultan taşıdığı onca güçlüğe rağmen hiçbir zaman mağdur görülmez. Bu yüzden Allah sevdiği hükümdara yardım eder, ona doğru yolu gösterir ve aziz kılar. Arap bilginleri şöyle demişlerdir: “Hiçbir yeri vatan edinme! Ancak güçlü ve sözü geçer bir hükümdarın, adil bir hâkimin, işlek bir pazarın, işini iyi bilen bir doktorun, bol su akıtan bir nehrin mevcut olduğu ülkeye yerleş!”
Turtûşî 1995. Sirâcü’l-mülûk, Tercüme: Said Aykut, İstanbul: İnsan Yayınları, s. 123-124.

İnceleyin:  Ertelenmiş gecikmeler

Alev Alatlı – Bize Yön Veren Metinler,cild:2

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir