Yavuz’un Kudüs’tekilere Tanıdığı Haklar ve Konuyla Alakalı Fermanı
Önemle tekrar ifade edelim ki, Kudüs, Hıristiyanlığın kaynağı ve merkezi sayılması nedeniyle çeşitli yıllarda, çeşitli Hıristiyan mezhepleri-ne ait patrikhane ve piskoposlukları içinde bulunduruyordu. Ayrıca, Kudüs ve çevresinde Hazret-i İsa’ya atfedilen bazı kutsal yerlerle, Meryem Ana ve diğer Hıristiyan azizlerine ait yerler ve binalar vardı. Bölge, İslam egemenliği altına girdikten sonra Hıristiyan topluluklarla bu kutsal yer ve binalar varlıklarını sürdürdüler. Kutsal yerlerin bakımı, korunması ve kullanılması değişik Hıristiyan mezheplere mensup topluluklara verildi. Kudüs, Osmanlı yönetimi altına girdikten sonra padişahlar, patrikhanenin ve Hristiyan toplumunun hak ve imtiyazlarını belirten çeşitli ferman-lar verdiler .
Aynı muameleyi 923/1517 yılında Kudüs’ü fetheden Yavuz da tek-rarlamış ve oradaki gayr-i Müslimlerin hakları zâyi olmasın diye bunu yazılı ferman haline getirmiştir. Bu ferman, hem gayr-i Müslimlerin haklarını belirterek tecavüzden koruması ve hem de haklarını kendilerine teker teker bildirerek, hadlerini tecavüzden onları alıkoyması açısından çok önemlidir. O zamanki Kudüs-ü Şerif Kadısı olan Muhammed tarafın-dan kaleme alınan bu ferman, Kudüs Ermeni patrikhanesi Hazine-i Ev-rak’ından, yine bir Ermeni olan Serkiz Karakoç tarafından aslı esas alına-rak istinsah edilmiştir . Ayrıca Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan Kilise Defterinde de bulunmaktadır.
Osmanlı padişahının Kudüs’ü ziyaret tarihinin kesin denilecek kadar açıktır. Yavuz, Şam’dan ayrıldıktan sonra 27 Aralık 1516’da Calculiye konağına gelmiş ve burada Han Yunus zaferinin haberini almıştır. Ertesi gün Remle’ye gelindi ve 28 / 30 Aralık tarihleri arasında burada oturul-du. Ordu, Remle’de kaldı ve 31 Aralık’da padişah, bir
kısım devlet adamı ve askerle Kudüs’e hareket etti. Kudüs ziyareti sırasında Yavuz’un yanın-da Yunus Paşa, Hüsam Paşa, Hafız Mehmet, Hasan Can, Molla İdris (İdris-i Bitlisi), Beylerbeyiler, Divan kâtipleri, Nişancı, Silahdar Ağalar ve kâtipleri, kazaskerler, Sağ ve Sol Ulufeciler, Sağ ve Sol Garipler, 1000 tüfekçi Yeniçeri ve 500 Sipahi vardı .
Fermana göre ise, konuyu şöyle özetlemek mümkündür: Yavuz Sul-tan Selim 25 Safer 923/1517 yılında Kudüs’teki Beytül-Makdis’e gelir. Ermeni Patriği Serkiz, diğer papazlar-la birlikte Sultan’a gelerek kendile-rine in’amda bulunmasını arzu ederler. Eskiden beri tasarruflarında bu-lunan kilise ve ma’bedleri yine kendilerinin tasarruf etmesi, Hz. Ömer ve Selâ-haddin Eyyubi’nin kendilerine verdiği ahidnâmeyi Yavuz’un da yeni-lemesini arzu etmişlerdir. Bunun üzerine; “eskiden beri tasarruf yetkisi-ne
sahip Ermeni râhiplerin, Kamame, Hz. İsa’nın doğduğu Beytüllahım mağarası, kuzeydeki kapının anahtarı, içeride kamame kapısındaki iki şamdan ve kandilleri, Büyük Kiliseleri, Mar Yakub, Deyr’üz-Zeytun, Habs’ül-Mesih kiliseleri, bunlara ait vakıflar, bağlar, bahçeler, aynı dine mensup Habeş, Kıptî ve Süryâni milletleri, bunların terekeleri ve benzeri hususlarda yine tasarrufa yetkili olduklarına karar verilmiştir. Bunlara kimse müdâhale edemeyecektir. Evlâdlarım, vezirler, sâlihler, kadılar, beylerbeyleri, sancakbeyleri, voyvodalar, subaşılar vesaireler bununla amel etsinler” diye emir vermiştir.
Yavuz Sultân Selim, Kudüs sahrasında iken, hem Ermeni taifesine ve hem de Rum Patriği Atalye’ye aynı muhtevada fermanlar vermiştir. Biz metne esas olarak Ermeni Patriğine verileni alacak ancak
Osmanlı’ca metin olarak Osmanlı Arşivindeki Rumlara verileni makalemize alacağız.
Şimdi de belgenin aslını verelim:
“1. Emr-i Şerifim mûcebince her kim bir gayrı şekle giderse ve bo-zarsa, Allah Te`âlânın kılıncına uğrasun.
2. Nişan-ı Şerif-i Alişân-ı Sâmî-i Sultâni Ve Tuğrây-i Garrây-ı Cihan Sitân-i Hâkân-î bil- Avn’ir-Rabbânî ve’l-men’ni’s-Sübhânî hükmü oldur ki ;
3. Bi avnillâhi Teâlâ ve Resûlihi, Kudüs-i Şerif’e gelüb mâh-i Safer-ül Hayr’ın 25. gününde feth-i bab olunub Ermeni tâifesine patrik olan Ser-kiz nâm râhib cümle ruhbân ile maa reâyâ ve berâyâ gelüb atâ ve in’âmımdan ricâ ve temen-nâ kılmışlardır. Kadimen meşrûtaları olub uhdelerinde olan ke-nise ve manastır ve sâir ziyâretleri ve içerüde ve taşrada vâki kenise ve ma’bedhâneleri kadimden zabt ve tasarruf ede-geldikleri minval üzre Ermeni tâifesine patrik olanlar zabt ve tasarruf eyleyeler.
4. Hazret-i Ömer (R.A.} Hazretlerinin olan Ahidnâme-i Hümayun ve merhûm melik Selâhaddin zamanından beri verilen evâmir-i şerifeler mûcebince zabt ve tasar-ruflarında olan Kamame ve Beytüllahım mağa-ra ve şimal ta-rafındaki kapu ve kenise-i kübrâları, Mar-Ya’kub ve Deyr’üz -Zeytun ve Habs’ül-Mesih ve Nablüs ve keniselerine tâbi’ hem-milletleri olan Habeş ve Kıbtî ve Süryanî milletleri, Mar Ya’kub kenisele-rinde mütemekkin olan Ermeni patrikleri tarafından zabt ve tasarruf olunup âher milelden min ba’d bir ferd müdâhele etdirilmemek babında bu Nişân-ı Hümâyûn-ı saâdet-makrûnımı verdim.
5. buyurdum ki; mûcebince amel olunup, zikrolunan Kenise-i Kübra-ları, Mar Yakub’da mütemekkin olan Ermeni Patrikleri içerüde ve taşra-da vâki olan keniseleri ve manastırlar ve sâir ziyâretgâhları ve kendüle-rine tabi milletleri ve yamakları olan Habeş ve Kıbtî ve Süryâni milletleri âyinleri üzre zabt ve tasarruf eyleyüp vâki olan umurlarına ve azl ve nasb ve sâir vakıflarına müteallik hususlarına ve mürd olan metropolid ve piskopos ve ruhban ve papaz ve yamaklarının ve sâir Ermeni tâiesi patriklerinin zabt ve tasarruflarında olan kenise ve manastır ve ma’bed ve sâir ziyaretlerinin ve kendülere tâbi hem milletlerine ve yamaklarına âher milelden min ba’d bir ferd müdâhele eylemeyüb ve Kamame orta-sında vâki olan türbesi ve Kudüs-i Şerif taşrasında Meryem Ana Makbe-resi ve Hazret-i İsa ( A.S.) doğduğu Beytüllahın mağara ve şimal tarafın-da olan kapunun miftahı ve içerüde Kamame kapısında iki şamdan ve kandilleri ve türbe kapısında ve içerisinde olan kandilleri ve yaktıkları şem ve buhurları ve kamame içinde âyinleri üzre nâr-ı şem’ zuhurunda kendülere tâbi olan hem milletleriyle türbe dâhiline girüb ve havalisinde devr etmeleri ve kapu içerüsinün zir ü bâlâsı ve iki penceresi ve içerüde olan ma’bed ve ziyâretleri ve su kuyusu ve Kamame havlusunda vâki Mar Yuhanna Keni-sesi ve taşrasında Mar-Yakub kurbünde vâki Habs’ül Mesih ve sâir manastırları ve makberelikleri ve medfenleri ve Beytülla-hın mağara kurbünde olan odaları ve misâfirhâneleri ve bağ ve bağçe ve zeytünlükleri ve bilcümle zikrolunan kenise ve ma-nastır ve ma’bed ve ziyâretgâhları ve kendülerine tâbi hem mil-letleri ve sâir emlâk ve tevâbi-i kadimeleri tayin olunduğu üzre Ermeni tâifesi ve patrikleri zabt ve tasarruf eyleyüb ve keniselerine ziyârete gelen Ermeni taifesi zem-zem tabir olunur su üzerine ve panayırlarına ve sâir ma’bed ve ziyaretle-rine vardıklarında ehl-i örf tâifesinden ve âherden min ba’d bir ferd dahl ve taarruz eylemeyüp ba’del-yevm vech-i meşrûh üzre verilen Nişân-ı Hümâyûn-ı saadet-makrûnum mûcebince amel olunub âher milletten bir ferdi müdâhele ettirmeyüb ol babda evlâd-ı emcâdımdan veyahud vüzerây-i izâmımdan ve sulehây-ı kirâ-mımdan ve kadılardan ve beğler-beği ve sancak beği ve mîr-i mîrân ve voyvodaları ve beytülmal ve kassâm adamları ve subaşıları ve zuamâ ve erbâb-ı tımar ve mutasarrı-fın-i emvâl ve sâir kapum kullarımdan ve gayriden muhassalâ vazî’ ve refî’ ve kebirden hiçbir ferd-i efrâd-ı âferideden kâne men kân vechen min’el-vücûh ve sebeben mine’l-esbâb dahl ve taarruz kılmayub tebdil ve tağyir eylemeyeler. Her kim dahl ve taarruz ve tebdîl ve tağyir eder ise, indellâhil-Melik-il-Mu’în zümre-i müc-rimîn ve a’dâd-ı âsiminden ma’dûd olalar.
6. Şöyle bileler, hükm-i kişver-ktişâ ve tuğrây-ı garrây-ı âlem-ârâ ile mücellâ ve müzeyyen görenler mazmûn-ı meymûnın muhakkak ve fahvây-i hümâyunun musaddak bilüb alâmet-i şerife itimad kılalar.
Kütibe fi sene selâsin ve işrîne ve tis’amie Sahray-ı Kudüs-i Şerif” .
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz