Kategoriler: Genel

Yaratıcılık ‘Özelliğimizi’ Kaybettik

-Hocam, özellikle bireydeki o yaratıcı kudreti ortaya çı­karma tespitiniz çok önemli. Şimdi şunu sorayım… İslam bilim­leri tarihini, Müslümanların bilimler tarihindeki yerini öğrenmiş olmamız, toplumsal olarak nasıl bir karşılık bulur? Düşünce dün­yamızda, kültür dünyamızda nasıl bir sonuç doğurur?

Sezgin: Biz mütemadiyen bir yol bulmaya çalışıyoruz. Aslın­da yol bulmaya çalışmak fena bir şey değil. Fakat hareket nokta­sı suna kapılıyoruz, başkalarını taklit ediyoruz. Ve böyle yol alıyo­ruz. En büyük noksanımız, “yaratıcılık” özelliğimizi kaybetmiş olr mamızdır.

Yaratıcılığımızı kaybediyoruz ve sonra bu yeteneğimizi geliş­tirmek yerine, mütemadiyen başkalarından körü körüne bir şeyler almakla yetiniyoruz. Ben başkalarından, yabancılardan alınması­nın düşmanı değilim. Bilakis alınmasının zaruretine inanıyorum. Fakat aşağılık duygusuna kapılmadan ve şuurlu bir şekilde, bu al­manın mahiyetini bilerek almalıyız. Tabii bunu her fert bilemez. Ama bir cemiyetin fikir adamları, yol tayin ederler. Başkaları da bu yolda giderler. Bizde bu tip yol gösterici insanlar çıkmıyor. Dola­yısıyla bu yol da çizilmedi.

Çizilmediği için biz mütemadiyen öylesine yol alıyoruz. Tam da bu noktada aktüel bir olaydan bahsedeceğim size… Bugünler­de siz Türkleri -Türkiye’de olduğunuz için siz Türkleri diyorum- en çok meşgul eden mesele nedir? Ergenekon meselesi. Ben de Almanya’dan kısmen takip ediyorum. Her gün kız kardeşimle te­lefonla konuşuyorum, “Türkiye’de gündem nedir? anlat bana” di­yorum. Bana Ergenekon u anlatıyor. “Bırak şimdi onu, bana baş­ka şeyler anlat” diyorum. Dönüp dolaşıyor konu yine Ergenekon a geliyor. Türkleri bu kadar meşgul eden bu hadiseye, bu fenome­ne bilimler tarihçisi olarak bakmaya, bunu izah etmeye çalışıyo­rum ve şöyle izah ediyorum: Müslümanlarda 400 yıldan beri baş­layan yol arama hastalığı gelişigüzel yapıldığı için herkes muhte­lif istikametlere gidiyor. Bir dairenin ortasını merkez kabul ediniz. O merkezden insanlar farklı yönlere dağılıyorlar. Tuhafınıza gi­decektir, yadırgayacaksınızdır belki ama ben o adamların hepsine acıyorum. O adamcağız bir üniversite rektörü olmuş bir yol arıyor, bugün hapishanede. İki orgeneral, bu memlekette ne kadar işler yapabilirlerdi, şimdi hapishanedeler. Falanca gazeteci

hapishane­de… Belki bazı insanlar buna sevinebilirler ama ben gerçekten çok üzülüyorum. Bu hale düşmelerinin sebebinin, yanlış yol tercih et­mekten kaynaklandığını düşünüyorum.

Turan: Peki, yol arayışında yanlış yola düşmemizin nedeni ne? Yanlış metotlarla hareket ediyor olmak mı? Yoksa doğruları gös­terebilecek kültürel bir alt yapı yoksunluğu mu? Siz ılasıl görüyor­sunuz?

Sezgin: insanlar bilmemenin kurbanı oluyorlar. İslam dün­yasını büyük bir topluluk olarak telakki edelim. Ve ne olursa ol­sun Türkiye İslam dünyasının, medeniyetinin, bir parçasıdır. Türkiye’yi İslam dünyasından tecrit edemezsiniz, koparamazsı­nız. Bazıları bunu yadırgasâlar da bu böyledir. Herkes mütema­diyen bir yerlere tutunmaya çalışıyor. Ama bunun altında büyük bir bilgisizlik var. Yol ararken mensubu olduğumuz medeniyetin çok zararlı olduğunu, sanki orada hiç bir şey olmadığını düşüne­rek arıyoruz. 12. yüzyılda yaşamış meşhur bir İslam mutasavvıfı Feridun Attar, Simurg diye bir kuştan bahseder. Simurg hakika­ti aramaya çıkar ve bir iki sene dolaşır, tekrar yerine döner. Ama yolculuğu sırasında başına bir sürü hadise gelir. Başka ^uşlarla boğuşur. Velhasıl perişan bir halde geri döner. Bizim halimiz de buna benziyor. Biz Simurg kuşu gibi yola çıkıyoruz. Ben bu mü­zeye çok umut bağlıyorum. Bu müzeyi gören insanlar çok sürat­li bir şekilde bilgilerini değiştirecekler. Haziran ayının 13. gü­nüydü galiba… Cumhuriyet Gazetesi’nin eki 5-6 sayfasını mü­zeye* benim hayatıma, başarılarıma tahsis etmişti. Şunu diyorlar: “Prof. Dr. Fuat Sezgin bu müzeyi yaparken bize, ‘Din geriliğimi­zin sebebi değildir mesajını veriyor.” Bunu Cumhuriyetken du­yuyorsunuz.

Tamamıyla bunun tersine istikamette mücadele veren bir ga­zeteden. Biz bu müzeyle insanlara çok tesir edeceğiz. Varsın İslamiyet’i kabul etmesinler, ben insanlara din daveti yapmıyo­rum

aşağılık duygusundan kurtarmak istiyorum. Bizim münevverleri­miz bir şeyler yapmak istiyorlar fakat yaratıcı değiller. İçinde ya­şadığım Alman cemiyetinin insanlarıyla mukayese ettiğim zaman onları daha yaratıcı bulmuyorum. Türklerin Alınanlardan daha az akıllı olduğunu iddia etmiyorum. Fakat yaratıcılık başka bir şey. Bizim Türkler olarak yolda ilerlememizi engelleyen birçok taş var. Bunları bertaraf etmemiz lazım. Bu engeller/taşlar aşağılık duygu­sundan kaynaklanıyor. O da bilgisizlikten geliyor.

Kaynak:

Sefer Turan -Bilimler Tarihçisi Fuad Sezgin

Harun Selçuk

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce