İslâmoğlu, aslında bu işi yıllardır yapıyor. Önceleri sessiz ve derinden gider gibi görünen çıkışları, daha sonra televizyon desteğiyle çok daha etkili bir şekilde yankılanmaya başladı. “Uydurma dinden gerçek dine dönüş” şeklinde bir sloganın etrafında dönen bu çıkışlar, sistematik bir şekilde, Kur’ân’ın dışındaki herşeyi birer birer tasfiye eden bir seyir izledi ve izlemeye devam ediyor.
İslâm büyüğü olarak tanınan herkesi ve 14 asır boyunca ümmetin vücuda getirdiği birikimin tamamını devre dışı bırakarak ve bunlara olan saygı ve sevginin zerrelerini dahi imha ederek ilerleyen bu seyr ü sülûkün vardığı en son nokta ise, Resulullah’ın hadisleri oldu.
Son senelerde, kendisine yakın bulduğu bazı zevâtın şöhret ve enaniyet damarlarından yararlanarak onları da yanına almak suretiyle İslâmoğlu ısrarla “uydurulmuş” hadisler üzerinde vurgu yapıyor. Pek çok hadis-i şerife Hadis ilimlerinin kıstaslarına göre değil, kendi anlayışına göre “uydurma” damgası vuran İslâmoğlu bununla kalmıyor, en güvenilir Hadis imamları ve Hadis külliyatları hakkında tezyif ve tahkir edici ifadeler kullanmak suretiyle, Hadis konusunda itibar edilecek hiçbir şey bırakmamaya özen gösteriyor.
Bununla da yetinmeyen Mustafa İslâmoğlu, Resulullah’ın bütün “din kültürünün” Kur’ân’dan ibaret olduğu ve Kur’ân’dan başka birşey bilmediği iddiasını da açıkça dile getirmekten geri durmuyor.
Arkasına televizyon sahibi olmanın desteğini de alan İslâmoğlu, etkili konuşmaları, artistik tavırları ve zengin bir tahkir ve tezyif dağarcığı ile, gittikçe artan sayıda bir taraftar kitlesini etrafında toplamayı başarıyor. Ve bu taraftar kitlesi de, İslâmoğlu’nun şirk olarak gördüğü şeyh ve üstadlara bağlılık derecesinden aşağı kalmayan bir hayranlıkla İslâmoğlu’na bağlanıyor, ona yönelen tenkitleri dine yönelmiş telâkki edebiliyor.
Her ne kadar Mustafa İslâmoğlu bu söylemlerinde yalnız değilse de, diğer emsallerinden çok daha etkili bir tabana sahip bulunuyor ve bu taban gittikçe genişliyor. Bu durum ise, İslâm’ın on dört asırlık birikiminden bütünüyle soyutlanmış, Resulullah’ı ve sünnetini de safdışı bırakmış, kendi hevâ ve heveslerine göre Kur’ân-ı Kerim’i yorumlayan insanların anlayışlarıyla şekillenmiş “paralel bir din” endişesiyle bizi karşı karşıya getiriyor.
Bu endişeyi daha da güçlendiren bir husus ise, bu “paralel din”in siyaset sahasında, özellikle iktidar partisinin saflarında kendisine koyu taraftarlar bulabilmesi.
Kısacası, hadise sadece bir muhterem zâtın ileri geri konuşmalarından ibaret görünmüyor. Onun için, kendi elimizle imkân hazırlayarak büyüttüğümüz bir paralel vak’adan henüz yakamızı kurtaramamışken, benzeri bir oluşuma karşı gaflet içinde bulunmayalım diyoruz.
Ümit Şimşek
Konuyla ilgili diğer haberler:
http://www.yazarumitsimsek.com/3-sunnet-nasil-by-pass-edildi/
http://www.yazarumitsimsek.com/mustafa-islamoglunun-basari-sirlari/
www.yazarumitsimsek.com/bediuzzaman-bu-sozu-nerede-soylemis/
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…