Sadece usul-i fıkıh için değil bütün İslamî ilimler [ve hatta belki de bütün beşerî ilimler] için şunu söyleyebiliriz:
“Bir ilim dalına ilişkin medlulleri [deliller ile ulaşılmış sonuçları] bilmek ile o medlulleri elde etme sürecini bilmek farklı şeylerdir.”
Fıkıh ilminden örnek verelim: Fıkıhta mükelleflerin fiillerine ilişkin farz, vacip, sünnet, mübah, mekruh, haram vb. hükümler, fıkıh ilminin medlulleridir. Bir ilmihal kitabına baktığımızda ibadetler ile ilgili olarak bu medlulleri hazır olarak buluruz. Fakat, bu medlullerin hangi delillerden, hangi tür istidlaller kullanılarak elde edildiğini ilmihal kitabında göremeyiz. Bu bilgiyi ancak geniş çaplı fıkıh kitaplarında görebiliriz.
Bu açıklamaları dikkate alıp usul ilmine döndüğümüzde şunu söyleyebiliriz:
“Usul okumak / usul bilmek” ile iki şey kastedilebilir:
a) Usul ilminin medlullerini / hazır sonuçlarını / kurallarını bilmek.
Herhangi bir muhtasar usul eserini açıp baktığınızda, bir mezhebin usul konusundaki hazır sonuçlarını orada görebilirsiniz. “Emir vücub içindir”, “umum-i belvada haber-i vahid ile amel edilmez”, “iki delilin tearuz etmesi için aynı güçte olması gerekir” vb. kurallar bu medlullerdir.
b) Usuldeki medlullere hangi delillerden ve hangi istidlaller ile ulaşıldığını bilmek.
Söz gelimi “emir vücub içindir” medlulüne usulcüler hangi delillerden hareketle ve hangi istidlalleri kullanarak ulaştılar? Bu konuda karşı görüşler nelerdir? Onlara nasıl cevap verilmiştir? Herhangi bir mezhebin birikimi bu medlulleri destekleyecek örnekleri ne ölçüde barındırmaktadır?
Usul ilminin meleke haline gelmesi, felsefî alt yapısının anlaşılması, derinliğinin keşfedilmesi ancak ve ancak usulün bu ikinci yönünün öğrenilmesi ile olur. Meseleleri enine boyuna tartışan, delillere yer veren usul eserleri okunmadan usulün bu yönü keşfedilemez.
Modern zamanda yazılan usul eserleri, her ne kadar meselelerin delillerine yer veriyor gibi görünse de mukayeseli bir yöntem uyguladıklarından ve “usulü kolaylaştırmak” parolasıyla usulün önemli pek çok meselesini ve tartışmasını kırptıklarından usul melekesi elde etmek için hiçbir zaman yeterli olmazlar. Ayrıca bu eserler, belirli bir usul ekolünü bir bütünlük içinde görmeye de engel olmaktadır.
Sonuç:
Usul okumak / bilmek, ancak usulün buzdağının denizin alt tarafında kalan yönlerini de bilmekle olur. Bunun için ise mesela Hanefîlerde Serahsî, Pezdevî ve Keşfü’l-esrar; Şâfiîlerde Mustasfâ, Mahsûl ve İhkâm gibi usul eserlerinin okunup mütalaa edilmesi şarttır. Bugünkü temel sorunumuz, İslamî ilimlerle -ve hatta fıkıh ilmiyle- iştigal edenlerin bu eserleri baştan sona okumaktan, usulü meleke haline getirmekten uzak duruyor olmasıdır. Vallahu a’lem.
Soner Duman – Usul Yazıları,syf:93-94
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…