Türkiye Selçukluları – Müşterek Saltanat Dönemi
Müşterek Saltanat
Rükneddîn IV. Kılıç Arslan, Moğol Hân’ın yarlığı ile sultanlığın kendisinde olduğunu öne sürerken, Celâleddîn Karatay üç kardeşin aynı anda tahta oturmasını, hutbe ve sikkede doğum sırasına göre isimlerinin kullanılması suretiyle bir anlaşma teklif ediyordu. Nihayet İzzeddîn Keykavus ile Rükneddîn Kılıç Arslan’ın askerleri Konya’nın Ruzbe Ovası’nda karşılaştılar, savaşı İzzeddîn Keykavus kazanmış (1 Rebi 1. 647/14 Haziran 1249), böylece Celâleddîn Karatay’ın teklifi uygulanmaya başlanmıştı. Celâleddîn Karatay da üç kardeşe “Atabeg” oldu. Ancak Türkiye Selçuklu Devlet ileri gelenlerinin şahsi menfaatlarını her şeyden üstün tutmaları, devletin durumunun düzelmesine imkân vermiyordu. Sanki devlet artık iki yönden idare ediliyordu, bir taraftan Selçuklu Devleti tayinler yapıyor, öte taraftan Moğol Hânlarına hediyeler ile gidip memuriyet koparanlar ortalığı karıştırıyor, bu durum ileri gelen kişilerin birbirlerine düşmesine imkân veriyordu. Bu da tabii ki, Selçuklu Devleti’nin iyice zayıflamasına sebep oluyordu. Moğollar ise, II. İzzeddîn Keykavus’u ısrarla Moğolistan’a çağırmaktaydılar. O bu yolculuğa başladığı sırada, Celâleddîn Karatay öldü (28 Ramazan 652/11 Kasım 1254), İzzeddîn Keykavus bu bahaneyle oraya gitmekten vazgeçti ve yerine küçük kardeşi Alâeddîn Keykubâd’ı gönderdi. Ancak bu karışık ortam içinde Alâeddîn Keykubâd da kendini kurtaramadı. Moğol Hanı Möngke (Mengü, 1251-1260)’den yarlığı alarak tek başına sultan olacağı korkusu, muhtemelen rakiplerini harekete geçirmiş ve Alâeddîn Keykubâd Erzurum’da iken zehirlenerek öldürülmüştü (1254). Böylece ortada iki sultan kaldı. II. Îzzeddîn Keykavus içkiye ve eğlenceye fazla düşkün olması sebebiyle devlet ileri gelenleri tarafından beğenilmiyordu. Nitekim bu nedenle Kılıç Arslan Konya’dan kaçırılarak Kayseri’de tahta çıkarıldı. Daha sonra iki taraf arasında bir türlü anlaşma sağlanamaması üzerine son çare savaşmaktı. Yapılan savaşta, bu kez de zafer İzzeddîn Keykavus tarafında kaldı (1254). Rükneddîn Kılıç Arslan önce Amasya’ya sonra da Burgulu Kalesi’ne gönderilerek hapsedildi.
Kaynak:
Erdoğan Merçil-Müslüman Türk Devletleri Tarihi