Kategoriler: Selçuklu Tarihi

Türkiye Selçukluları -II. Rükneddin Süleyman-şah’ın Saltanatı Dönemi-

II.Rükneddîn Süleyman-şâh’ın Saltanatı 

II.Rükneddîn Süleyman-şâh muhtemelen 21 Eylül 1197 (7 Zilkade 593) ’de Konya’ya girerek Selçuklu tahtına oturdu. Onun ilk faaliyeti kardeşleri üzerine olmuş; Argun-şâh’ın elinden Amasya’yı, Behram-şâh’tan Niksar böl­gesini almıştı. Elbistan meliki Tuğrulşâh da bu olaylardan sonra derhal itaa­tini bildirmişti. Öte taraftan Selçukluların taht mücadelelerinden yararlanan Ermeni prensi II. Leon (1187-1219) ülkesini genişletmiş, hatta Kayseri civarı­na kadar ulaşan akınlar yapmıştı. Süleyman-şâh buna mukabele olmak üze­re yine Ermenilerin Lampron20 bölgesi hâkimi Oşin ile birleşerek II. Leon’u tekrar Torosların güneyine atmıştı (1199) Daha sonra II. Süleyman-şâh Sel­çuklu topraklarını genişletmeye ve Anadolu’da Türk birliğini kurmaya çalıştı. Bu maksatla önce Malatya meliği olan kardeşi Muizzeddîn Kayser-şâh’a karşı harekete geçti. Kayser-şâh kayınpederi olan Eyyubî hükümdarı Melik Âdil’e dayanarak bağımsızlığını sürdürüyordu. Ancak o, bu kez II. Süleyman-şâh’a karşı mukavemet edemedi, Malatya Haziran 1200 tarihinde Süleyman-şâh’ın idaresi altına girdi. Süleyman-şâh ayrıca Harput’ta hüküm süren Artuklu ko­luna hâkimiyetini kabul ettirdi. Selçuklu Sultanı bu işler ile meşgul iken İm­parator III. Aleksios tüccarların mallarına el uzatmaktan vazgeçmediğini gös­termiş, bu kez de Samsun’a gelen gemilere baskın yaptırarak birçok mallan yağmalatmıştı (1201).

Öte taraftan Kraliçe Thamara (1184-1211) zamanında Gürcüler kuzey­den gelen Türk kabilelerinden Kıpçaklar ile ittifak etmişler ve kuvvetli duruma gelerek civar bölgeleri istilaya başlamışlar, bu arada Erzurum’a kadar uzanan bir akın yaparak Kars’ı ele geçirmişlerdi. Nihayet bu duruma son vermek için Rükneddîn II. Süleyman-şâh harekete geçti ve önce Erzurum’a uğradı. Sultan civar hükümdarları ve bu arada Saltuklu hükümdarı Melikşâh’ı da Gürcistan se­feri için huzuruna çağırmıştı. Ancak Melikşâh’ın Sultan’m huzuruna gitmekte geç kalması Süleyman-şâh’ın onu hapsetmesine ve böylece Saltuklu Devleti’nin ortadan kalkmasına sebep oldu (25 Mayıs 1202). Erzurum’un idaresi ise Me­lik Mugiseddîn Tuğrulşâh’a verildi. Süleyman-şâh daha sonra Gürcistan’a ha­reket etti, bu arada adı geçen sefere hissî bazı olayların, Kraliçe Thamara’nın Süleyman-şâh ile evlenmek istemesinin de sebep olduğu kaynaklar tarafından söz konusu edilmiştir. Süleyman-şâh ayrıca bu sefer sırasında Thamara’ya bir mektup göndererek Müslümanlığı kabul etmeyen hiç kimsenin yaşamasına müsaade etmeyeceğini bildirdi. Thamara da bu olay üzerine askerini topladı ve Kapçakların da yer aldığı bu orduyu Selçuklular üzerine gönderdi. Türk or­dusu Micingerd Kalesi civarında karargâh kurmuş iken, Gürcüler buraya bir baskın yaptılar. Bütün çabalara rağmen Selçuklu ordusu toparlanamadı. Ayrıca sultanın çetrdârının atının tökezlemesi ve çetrin yere düşmesi daha büyük bir paniğe ve Selçuklu ordusunun ağır bir mağlûbiyetine sebep oldu. Gürcüler birçok Türk askerini öldürdüler ve ordugâhtan sayısız ganimet ele geçirdiler, esir olanlar arasında Erzincan Mengücüklü hükümdarı Behrâm-şâh da bulu­nuyordu ve daha sonra fidye ödeyerek esaretten kurtuldu. Süleyman-şâh ise Erzurum’a çekilmek zorunda kaldı.

Sultan II. Süleyman-şâh bir süre Anadolu’daki öteki Türk beyliklerine hâkimiyetini kabul ettirmek ve kardeşinin elinden Ankara’yı almak için uğ­raştı. Bu sırada Artuklulardan Mardin hâkimi Artuk Arslan, Eyyûbîlere karşı Süleyman-şâh’tan yardım istedi (1202). Eyyûbîlerden Sumeysat hâkimi Melik Efdal da amcası Melik Âdil’e karşı yine Selçuklu Sultan’nın yardımına sığı­nıyor ve ona tabi olmayı kabul ediyordu (599/1202-1203). Melik Mes’ûd ise Ankara’da hüküm sürüyor, özellikle batı ve kuzey yönünde hâkimiyetini geniş­letiyor, Çankırı, Kastamonu, Bolu ve Eskişehir gibi bölgelerde de sözü geçiyor­du. II. Süleyman-şâh’ın kardeşini üç yıl kadar Ankara’da muhasara altında tut­tuğu rivayet ediliyor. Nihayet iki taraf anlaşmış, Mes’ûd Ankara’yı bırakarak uç bölgelerindeki bir kaleye gitmeye razı olmuştu. Nitekim o bu maksatla yanın­da iki oğlu olduğu halde Ankara’dan ayrılmış, fakat muhtemelen onu kendisi­ne kuvvetli bir rakip gören II. Süleyman-şâh tarafından yolda öldürtülmüştür. Ancak Süleyman-şâh da bu olaydan sonra çok yaşamamış, rivayete göre yeni bir Gürcistan seferine giderken yolda hastalanarak (Kulunç) ölmüştür (6 Zilka­de 600/6 Temmuz 1204).

Kaynak:

Erdoğan Merçil- Müslüman Türk Devletleri Tarihi

Harun Selçuk

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce