Gıyâseddîn Mes’ûd’un Saltanatı
Sultan Gıyâseddîn II. Mes’ûd ise 1284 yılı Şubat ayında törenle Konya’da tahta çıkmıştı. Öte taraftan Argun Han da kardeşi Geyhatu’yu yirmi bin kişilik bir kuvvetle Anadolu’ya gönderdi. Bu Moğol ordusu Erzincan’da oturdu. Ancak gerek bu şehzade ve gerekse Anadolu’daki Moğol askerlerinin bütün masrafları Selçuklu hâzinesinden ödeniyor, bu sebeple büyük güçlük çekiliyordu. Vezir Sâhib Ata bu masrafları kendi hâzinesinden karşıladığı gibi, borca bile girmişti. Ancak Selçuklu başkentinde bu sırada başka olaylar gelişiyor, bu sebeple II. Mes’ûd Kayseri’ye gitmek zorunda kalıyordu. Bu gelişen olaylarda en büyük rolü, II. Gıyâseddîn Keyhusrev’in annesi oynuyordu. O iki torununu Konya’da tahta çıkarmak için Karamanlılar ve Eşrefoğulları’ndan yardım istiyordu.
Bu maksatla Karamanoğulları Güneri Bey’e beylerbeylik, Eşrefoğlu Halil Bey’e de saltanat naibliği veriyordu. Nitekim 8 Rebi 1. 684/14 Mayıs 1285’te Gıyâseddîn Keyhusrev’in çocukları Konya’da tahta oturtuldular. Ancak kısa süre içinde Gıyâseddîn Keyhusrev’in çocukları olmadığı anlaşıldığından bunlar yakalanarak yargılanmak üzere Argun Hân’a gönderildiler ve ortadan kaldırıldılar. Bir süre sonra Geyhatu’nun Konya’ya geldiğini görüyoruz (Nisan 1286), muhtemelen Sultan Mes’ûd da Onunla beraberdi.
Bu sırada Germiyanlılar harekete geçerek Beyşehir bölgesini yağmaladılar. Moğol ve Selçuklu kuvvetleri onları mağlup ederek bu Türkmenlerin faaliyetlerini bir süre için durdurmaya muvaffak oldular. Geyhatu’nun Konya’ya gelmesiyle Orta Anadolu’da sükûnet sağlanırken, batıdaki uç bölgeleri Karaman, Germiyan ve Eşrefoğulları’nın hareketleri nedeniyle kargaşa içinde bulunuyordu. Nihayet 1288 yılı başlarında bu üç Türk beyliği de Sultan II. Mes’ûd’a itaat ettiler.
Yine bu devrede kırk yılı aşan uzun bir süre Selçuklu devlet teşkilatında görev ve vezirlik yapan Sâhib Ata Fahreddîn Ali 22 Kasım 1288’de öldü. Ona yaptırmış olduğu büyük hayır müesseseleri sebebiyle “Ebu’l-Hayrat / Hayır Babası” ve “Sâhib Ata” gibi lakablar verilmişti.
Fahreddîn Ali’nin ölümünden sonra Moğollar vezirlik için Anadolu’ya Fahreddîn Kazvînî’yi gönderdiler. O kalabalık bir İranlı memur grubu ile gelerek göreve başladı. Bu devrede Moğollar artık Selçuklu Devleti’ne tamamen el koymuşlardı. Fahreddîn Kazvînî’nin ağır vergileriyle Anadolu’da bir zulüm ve soygun devri başladı. Nihayet bu zâlim vezirin ve saltanat naibi Mucireddîn Emîr şâh’ın davranışlarından Argun Hân’a şikâyetçi olundu. Bu şikâyetler sebebiyle her ikisi de görevlerinden uzaklaştırıldı. Ayrıca Fahreddîn Kazvînî yaptığı zulümleri hayatı ile ödedi ve Tebriz meydanında başı vuruldu (1291).
Bundan sonra Anadolu’da malî işleri yürütmek için Yavlak Arslan oğlu Nasıreddîn adında bir Türk görevlendirildi. Nasıreddîn âdil işleri ve doğruluğu ile halkın sevgisini ve aynı zamanda Geyhatu’nun da itimadını kazandı. Ancak İlhanlı sultanı Argun’un ölümüyle Geyhatu’nun onun yerine geçmesi (Temmuz 1291) ve bu sebeple Anadolu’dan ayrılması ülkede bir boşluk yarattı. Bundan yararlanan Karamanlılar harekete geçmişler ve Halil Bahadır’ın idaresinde Konya’ya saldırmışlardı.
Bu sırada Sultan Mes’ûd Kayseri’de bulunuyor ve çaresiz kalarak bu durumu acele Sultan Geyhatu’ya bildiriyordu. Geyhatu’nun gelişini Konyalılar sevinçle karşıladılar. O askerlerinden bir kısmını, Akşehir tarafına gönderirken, kendisi de Karaman ülkesine ilerledi. İlhanlı Sultan’ının bu harekâtından Karamanoğulları ve Eşrefoğulları’nın ülkeleri büyük zarar gördü. Ele geçirilen yedi bin esir Konya’ya getirildi. Bu Moğol akınları Denizlik Muğla yörelerine kadar uzandı ve Menteşoğulları’nın ülkesi de acımasızca yağmalandı.Öte taraftan II. İzzeddîn Keykavus’un oğullarından Kılıç Arslan, Çobanoğulları’ndan Muzaffereddîn Yavlak Arslan ile birleşerek Kastamonu yöresinde İlhanlılara karşı harekete geçmişti.
Geyhatu, Sultan Mes’ûd’u bazı Moğol kumandanları ile beraber göndererek kuzeydeki bu hareketi de bastırdı ve İran’a döndü (1292). Onun dönüşü ve Selçuklu-Moğol ordusunun da seferde bulunmasından yararlanan Karamanlılar tekrar harekete geçerken, Eşrefoğulları da Gâvele Kalesi’ne kadar ilerleyip etrafı yağmalamışlardı.
Öte taraftan İlhanlı hanedanı arasında da taht mücadelesinin başladığını görüyoruz, önce Geyhatu tahttan uzaklaştırılarak öldürüldü (1295). Onun yerine Baydu Hân geçti ise de, bir yıl bile saltanat süremeden Mahmûd Gazan Hân (1295-1304) İlhanlı sultanı oldu. Ancak bu devrede Anadolu’ya tayin edilen Moğol noyanları da peşpeşe isyan ettiler ve öldürüldüler. Bu Anadolu’daki sosyal ve iktisadi hayatın daha da kötüleşmesine sebep oluyordu. Nitekim Mahmûd Gazan Hân Anadolu’daki Moğol kuvvetlerinin başına Tuğaçar’ı tayin etti ise de, ondan çekindiği için çok geçmeden öldürtmek zorunda kaldı (1295). Bundan sonra Anadolu’da Moğol kumandanlarının peşpeşe isyanları başladı, önce Baltu isyan etti, ayrıca Sultan II. Mes’ûd’un Gazan Hân’ın huzuruna gitmesini de engelledi.
Neticede Baltu, Kilikya Ermenileri tarafından yakalanarak Tebriz’e gönderildi ve orada öldürüldü (14 Ekim 1296). Sultan II. Mes’ûd bu olaydan sonra Gazan Han’ın huzuruna çıkabildi ise de, hükümdarlıktan azledilmekten kurtulamadı ve Hemedan’a sürüldü.
Kaynak:
Erdoğan Merçil-Müslüman Türk Devletleri Tarihi
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…