Türkiye Selçukluları -Gıyaseddin Keyhusrev’in İkinci Saltanatı Dönemi-
III. Kılıç Arslan’ın Saltanatı
II.Rükneddîn, Süleyman-şâh’m ölümünden sonra henüz erginlik çağma erişmemiş olan oğlu III. İzzeddîn Kılıç Arslan, Selçuklu tahtına geçirildi. Ancak bu çocuk yaştaki sultan sekiz ay kadar hüküm sürebildi. Selçuklu tahtını ikinci kez olmak üzere I. Gıyâseddîn Keyhusrev ele geçirmişti.
Gıyâseddîn Keyhusrev’in İkinci Saltanatı
Tahttan uzaklaştırılan I. Gıyâseddîn Keyhusrev bir süre Anadolu’da dolaştıktan sonra İstanbul’a gitmiş, orada Bizans’ın ileri gelenlerinden Manuel Mavrozomes’in kızı ile evlenmişti. Ancak Haçlıların İstanbul’u işgali sırasında buradan ayrılarak Menderes vadisine hâkim olan kayınpederinin yanma gitti (1204). Selçuklu ülkesinde ise bu sırada başka planlar yapılıyordu. Sultan’ın henüz çocuk yaşta olmasından hoşlanmayan ve daha önce Selçukluların hizmetine girmiş Danişmendli beyleri, Emir Mubârizeddîn Ertokuş ile anlaşarak Gıyâseddîn Keyhusrev’i taht için davet ettiler. Gıyâseddîn Keyhusrev bu çağrıya uyarak kayınpederi ile beraber harekete geçti, önce eskiden meliklik yaptığı Uluborlu’ya ulaştı, oradan da Konya üzerine yürüdü ve şehri bir ay kadar muhasara ettiyse de başarılı olamadı. Gıyâseddîn Keyhusrev muhasarayı terk ederek Ilgın’a çekilmişti ki, beklenmedik bir gelişme onun talihini müspet yönde etkiledi. Aksaray ile Konya şehirleri arasındaki geleneksel rekabet, önce Aksaray’da sonra da Konya’da adına hutbe okunmasını sağladı. Fakat Konyalılar yine de III. Kılıç Arslan’a dokunulmamasını şart koşarak Keyhusrev’i şehre davet etmişlerdi. Gıyâseddîn Keyhusrev yeğenine Tokat’ın idaresini vererek bu isteği yerine getirdi ve 601 Receb/Şubat 1205 tarihinde Konya’ya girerek Selçuklu tahtına oturdu.
Sultan I. Gıyâseddîn sözünde durmamış ve muhtemelen ilk işi III. Kılıç Arslan’ı Tokat’a göndermeyerek ortadan kaldırmak olmuştu. Daha sonra doğudaki birçok beylikler söz gelişi; Artuklu ve Eyyûbî Melikleri, Mengücük oğulları ona tabi olduklarını bildirdiler. Haçlıların İstanbul’u işgali sırasında Bizanslıların Anadolu’da iki devlet kurduğunu görüyoruz. Theodoros Laskaris 1206’da İznik ve civarına hâkimiyetini tanıtırken, Karadeniz sahillerinde faaliyet gösteren ve Trabzon’u merkez yapan Komnenoslar (1204-1461) bu hususta daha başarılı olmuşlardı. Ancak İstanbul’un işgali ve Komnenosların Karadeniz’deki yayılma hareketleri Anadolu’daki transit ticaretin tamamen durmasına yol açmıştı. Bu bakımdan Gıyâseddîn Keyhusrev ve Theodoros Laskaris bir anlaşma yaptılar. Trabzon’a hakim olan Aleksios Komnenoş’un Amisos (Samsun)’u almak istemesi üzerine gelen şikâyetler, Selçuklu Sultan’nın harekete geçmesine ve onu mağlup etmesine sebep oldu. Böylece ticaret yolunun emniyeti sağlandı. Ayrıca sultan, kayınpederi Manuel Mavrozomes’e Denizli, Honaz ve Menderes vadisini kapsayan bölgenin İdaresini vermiş, adı geçen şahıs Türkmenler ile kendisine verilen bu bölgede faaliyette bulunmuştu.
Sultan Gıyâseddîn Keyhusrev Karadeniz sahillerinin ticari bakımdan güvenliğini sağladıktan sonra bu kez de aynı işi Akdeniz için düşünmeye başladı. Akdeniz’in önemli liman şehirlerinden olan Antalya, Aldo Brandini adlı bir İtalyan’ın idaresinde idi. Selçuklu tüccarların burada da soyulması üzerine sultan Antalya’ya bir sefer tertipleyerek şehri muhasara etti. Kıbrıs Kralı Gautier de Montböliard’m yardım göndermesi, kuşatmanın geçici olarak kaldırılmasına yol açtı. Fakat Antalya Türkler tarafından uzaktan kontrol altında tutuluyordu. Bu sırada şehirdeki Rumların sultana yardım için başvurmaları, muhasaranın tekrar başlamasına sebep oldu. Nihayet Antalya 3 Şaban 603/5 Mart 1207 tarihinde Selçuklu askerleri tarafından zapt edildi. Gıyâseddîn Keyhusrev şehre vali olarak Mubarizeddîn Ertokuş’u tayin etti. Ayrıca bu fetihten sonra Kıbrıs’taki Haçlılar ile ticari ve iktisadi faaliyetleri kapsayan bir anlaşma yapıldı. Sultanın ticari gelişmeye verdiği önem Güneydoğu Anadolu’da da kendini gösterdi. Ermenilerin buradaki yollan devamlı olarak tehdit etmesi, sultanı Maraş yönünde harekete geçirdi. Maraş Selçuklu hâkimiyetinde iken şimdi Eyyûbilerin idaresi altına girmişti. Gıyâseddîn Keyhusrev bu şehri tekrar Selçuklu toprakları içine kattı (605/1208) ve buradan Ermeniler üzerine yürüyerek bazı yerleri ele geçirdi. Bunlardan biri de daha önce Selçuklular tarafından fethedilmiş bulunan fakat sonra tekrar Ermenilerin idaresine geçen Pertus Kalesi idi. Ermeniler Eyyûbilerin aracılığıyla sultan ile bir barış yaparak ona tabi oldular. Ermeni II. Leon bu anlaşmaya bir süre sadık kalmış ve Sultan I. Gıyâseddîn adına para bastırmıştı.
Öte taraftan İznik’teki Bizans Devleti gittikçe kuvvetlenmekte olup İstanbul’daki Haçlılar ile bir anlaşma yapan Sultan Gıyâseddîn bu durumu hoş karşılamıyordu. Nitekim daha önce kendisini İstanbul’da ağırlayan sabık İmparator III. Aleksios’un İznik tahtı için kendisine müracaat etmesi ve damadı I. Laskaris’ten şikâyetçi olması sultan için bir fırsat yaratmıştı. Sultan görünüşte III. Aleksios’u tahta geçirmek maksadıyla harekete geçti. Selçuklu ve Bizans orduları Menderes kenarındaki Antiokheia’da karşılaştılar. Bizans ve İslâm kaynaklarına göre savaş iki şekilde sonuçlanmıştır. Birinciye göre galip gelen taraf Bizans olmuştur. Özellikle İbn-i Bibî’ye21 göre ise, Türkler önce düşmanı mağlup etmiş, kaçanları takibe başlamış ve yağmaya dalmıştır. Bu kargaşalıktan yararlanan bir Frenk askeri Sultan I. Gıyâseddîn Keyhusrev’i şehit etmiştir. Sultanın ölüm haberi Selçuklu ordusunun paniğe kapılmasına ve mağlubiyetine sebep oldu (23 Zilhicce 607/7 Haziran 1211). Ancak her iki tarafın ağır kayıplar vermesinden savaşın neticesinin ortada olduğu anlaşılıyor.
Kaynak:
Erdoğan Merçil- Müslüman Türk Devletleri Tarihi