Türk Tarihinin ‘Zenbereğ’i
Çalışmak, hizmet etmek, kendini ve başkalarını yaşatmak, kulun, Allaha, karşı ödevidir. Yemek, içmek, evlenip çoluk çocuğa karışmak, evlâdı-ayâlını yaşatmak, öğrenme iştiyâkını karşılamak da onun İlahî hakkıdır. Haklar ile ödevlerin, İlahî menşeli oldukları bir kez kabul edildimi, bunlardan vazgeçmek de artık imkânsızlaşır.
Dünyevî olan her şey gibi, ilahı olmayan hukuk da, gelip geçici olur, keyfîdir, öznel çıkarlara, duygulanmalar ile mülâhazalara dayanır. Her dünya varlığını, bu arada insanı dahî, aldatabilir; beşer ürünü kurallar ile kanunları çiğneyebilirsiniz. Önünde sonunda, el elden üstündür. Gelgelelim, niyetlerinizi dahî görüp okuyanı; size şahdamarınızdan da yakın olanı nasıl aldatacaksınız? Seferden zaferle dönen görkemli sultanın kulağına “büyüklenme Pâdişâhım, senden büyük Allah var!” diye fısıldayan basit yeniçerinin sözlerinde ifadesini bulan bu dünya görüşünün en bariz vasfı, kişinin, kendi sınırlarını tanıması, alçakgönüllülüğü elden bırakmaması, nihâ-yet Hak davâsı uğruna savaşıp direnmesidir.
İşte, sözünü ettiğimiz dünya görüşü çerçevesinde şekillenmiş bir düzende yaşayanların meydana getirmiş oldukları genişmi geniş coğrafyaya İslâmî manâda ‘vatan’ denilmiştir. Bu vatanın bir ucu Tuna boylan, ötekisiyse on binlerce fersah uzaklardaki Cava adası olabilir. Nitekim Osmanlı Devletine katılmış her yeni ülke vatanın parçası sayılmış; imperyalism telâkkisine has sömürge – anavatan (métropole) ayırımını öngören bir mefhum dahî Osmanlı Türkünün aklına gelmemiştir.
Devlete, onun hukuk şemsiyesinde yaşayan halk anlamında millete ve mülkü demek olan vatana ilişkin temel düstûrlar bahsi geçen coğrafyada bir ve aynıdır. Değişen, yere ve yöre şartlarına bağlı algılama ile davranma tarzlarıdır. Bundan dolayı da Türk Müslümanlığı, İran, Arap, Hint, Malay, Doğu Afrika, Arnavut, Boşnak v.s. Müslümanlıkları ne dikkatten ırak tutulmalı ne de bunlara halkın gündelik yaşama düzleminin ötesinde özel anlamlar atfedilmeli.
İmdi özetlersek, İslâmın ahlâkında vurgulanan husus, edebin gerektirdiği, yanî zulmü doğurmağa yatkın aşırılıklara, özellikle de kibire karşı sapılacak olan sırâtı-mustakîm, doğru yol, tabiatıyla, orta yoldur. Yemede içmede, sevmede sevişmede, dostlukta düşmanlıkta, barışmada savaşmada, mal, mülk ile mesken edinmede, yetkide sorumlulukta, dünya ile âhıret hayatını gözetmede, ödüllendirme ile cezâlandırmada, hep orta yol.
Medenî yaşayış, ancak âdil düzende mümkündür. O da ‘orta yol’dan gidilerek inşâa olunabilir. O orta yoldan güvenle yürümek de yalnızca devlet çatısı altında olur. Öyleyse medenî yaşayışın teminâtı devlettir. Türkün de birinci hasleti, devlet kuruculuğudur. Devletini kurmadan, tarihte, milletini oluşturamamıştır. İslâmöncesi tarihinde iki önemli devleti vardır: Göktürk ile Uygur. Tarihî önem taşıyan bütün müteâkip devletleri İslâmî devirlerde yer almışlardır. Bunların en önde geleniyse, Osmanlı Devletidir.
İşlediğimiz bölümün başlığı “Biz Kimiz Sorunu”ydu. Bu sorun, Türk tarihin zenbereğidir. Soruyu cevaplayamadığımız, sorunu çözüme kavuşturamadığımız sürece vuzûha erişemeyeceğiz. Vuzûhsuzluksa, devlet biçiminde teşkilâtlanmış toplum demek olan millet için felâketlerin en büyüğüdür. Zirâ hiçbir vesileyle önünü göremeyecek; ayakta kalmak maksadına matûf dayanabileceği kimlik içeriğini inşâa edip geliştiremeyecektir. Daha önce de bildirildiği üzre, Türklük bir ülkünün tarihidir. Savaşçılık zihniyeti ile edebi tarafından taşman bu ülkünün adı ‘devletiebedmüddet’ olup onu şahsında temsil edense Osmanlı Devleti olmuştur.
Teoman Durali,Sorun Nedir ?
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…