Türk Hava Kuvvetleri Stajına Şeyh Said İsyanı İle Başlamıştı
İsyanların Kürt milliyetçiliğini bastırmak, kontrol etmek, kökünü kazımak üzere bir araç olarak kullanılması Türk Hava Kuvvetleri nin gelişmesine katkıda bulunmuştur. 1925’dekı Şeyh Said isyanından sonra Türk Hava Kuvvetleri’nin ilgilendiği tek sorun elbette milliyetçi Kürt ayaklanmalarını bastırmak değildi. Fakat kurum bu tarihten 1938 e kadar hemen hemen sadece bu işle meşgul oldu.
İki Dünya Savaşı arasındaki dönemde hava kuvvetlerinin geliştirilmesi meselesi hem endüstrileşmiş, hem de bağımsızlığını yeni kazanmış ancak endüstrileşmemiş ülkelerde önem ve hız kazandı. Aynca hava kuvvetleri sayesinde emperyal güçler sömürgelerini daha iyi kontrol edebiliyorlardı.
Dünya Savaşında hava gücünün öneminin anlaşılmasıyla savaştan sonra bütün ülkeler millî güvenlik ve çıkarlarını korumak, nüfuzlarını kontrol etmek ve düşmanlarına saldırabilmek için birer hava kuvveti kurmaya başladılar, öte yandan Türkiye açısından hava kuvveti oluşturma işi yeni olmayıp Osmanlıdan beri süregelen bir çabaydı.
Şeyh Said ve Ağrı Dağı İsyanlarıyla karşılaştırıldığında 1937-38 Dersim İsyanı daha yerel kalıyordu ama bu isyana da en az diğerleri kadar sert bir şekilde müdahale edildi. Ayrıca Şeyh Said İsyanı nın bastırılmasında THK çok küçük bir rol oyna-mıştı. Daha sonra Ağrı Dağı lsyam’nı bastırmada daha kapsamlı, belki de daha kat’i bir rol üstlenecekti.
Şeyh Said ile başlayıp Ağrı Dağı ile devam eden ve Dersim’e kadar uzanan kesintisiz isyanlarla dolu istikrarsız bir atmosferde Türk Hükümeti devamlı olarak çeşit çeşit Kürt ayaklanmalarını ve isyancıları kontrol etme, başarma ve başını ezme güçlüğüyle karşı karşıya kaldı. 27 Ocak 1928 de Musul’daki Suez Safety Outfitters, Fransız istihbarat raporlarından aldığı bilgiye dayandırarak THK’nın o tarihe kadar Hava Kuvvetleri tarafından kullanılmak üzere toplam 200 uçak satın aldığını belirtir.
Said isyanının bastırılmasından tam 2 yıl sonra.yani 1925 baharından 1927 sonuna kadar Türkiye’nin satın aldığı uçak sayısı mevcudun iki katından fazlaydı.
Şeyh Said’e karşı kullanılan 3 yahut 4 uçak varken 1927 sonu itibariyle Türkiye artık 200 kadar hava aracına sahipti. Sadece Diyarbakır, Mardin ve Erzurum havaalanlarında bile büyük ihtimalle 50 kadar uçak bulunuyordu.
1930 sonu itibariyle Türk Hava Kuvvetleri nin sahip olduğu hava araçlarını tahmin etmek artık pek mümkün değildi. Çok büyük bir ihtimalle bu rakamın 300 civarında olması gerekiyor. Salih (Omurtak) Paşa’nm inşa ettiği yahut etmeye niyetlendiği Agrı Dağı yakınlarındaki 60 uçak kapasiteli havaalanı bizlere THK’nın 1930 itibariyle ulaştığı kapasiteyi gösterir.
Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş bölgesine yakın bir havaalanına 60 uçak mev-zilendirmesi ve 100 uçak daha konumlandırma planı aldığını belirtir.
Böylelikle Şeyh said isyanının bastırılmasından tam iki yıl sonra,yani 1925 baharından 1927 sonuna kadar Türkiyenin satın aldığı uçak sayısı mevcudun iki katından fazlaydı.Şeyh Said’e karşı kullanılan 3 yahut 4 uçak varken 1927 sonu itibariyle Türkiye artık 200 kadar hava aracına sahipti. Sadece Diyarbakır,Mardin ve Erzurum havaalanlannda bile büyük ihtimalle 50 kadar uçak bulunuyordu.
1930 sonu itibariyle Türk Hava Kuvvetleri’nin sahip olduğu hava araçlarını tahmin etmek artık pek mümkün değildi.Çok büyük bir ihtimalle bu rakamın 300 civarında olması gerekiyor.Salih Omurtak Paşanın inşa ettiği yahut etmeye niyetlendiği Ağrı Dağı yakınlardaki 60 uçak kapasiteli havaalanı bizlere THK’nın 1930 itibarıyla ulaştığı kapasiteyi gösterir.
Türk Hava Kuvvetlerinin savaş bölgesine yakın bir havaalanına 60 uçak mevzilendirmesi ve 100 uçak daha konumlandırma planı Türkiye’nin Kürtlere karşı belirlediği askeri politikanın ne derece önem arz ettiğine işaret eder,
Dersim îsyanı bir kez daha Türkiye’yi Kürtlere karşı 50 bin kişilik bir kuvvet seferber etmek zorunda bıraktı.1937-38 arasında THK daha çok ve daha iyi güçlü bir altyapı ile desteklendi ve hava gücünü tahripkâr bir şekilde kullandı,
1937-38 arasında arasında THK’nın uzmanlaşmasının ve kendine güveninin en çarpıcı örneklerinden biri Atatürkün manevi kızı, Türkiye’nin ilk kadın pilotu ve ilerici,özgür, modern Türk kadını na model olarak gösterilen Sabiha Gökçen’in THK ile birlikte Dersim Kürtlerini bombalamaya katılmasıdır.Sabiha Gökçen bir yandan Türk toplumunda hakim sınıflara ve gruplara mensup kadınların kendi grupları içinde ilericiliğin sembolü ve modeli olurken, diğer yandan da ait oldukları grubun azınlıkları bastırmasına nasıl hizmet ettiklerini göstermesi açısından güzel bir örnektir.
Türk Hava Kuvvetleri öncelikle Türkiye’nin doğusunu kontrol etmede, güvenliğini sağlamada ve Kürt milliyetçi ayaklanmalarını bastırmada kullanıldı. 1963. 1964 ve 1974 yıllarındaki Kıbrıs ve 1980’ler ile 90‘lardaki Kuzey Irak müdahalelerini istisna edersek Şeyh Said İsyanından 90’lara kadar THK tek taraflı olarak Kürtlerden başka ne başka bir ülkeye, ne de başka bir düşmana karşı kullanıldı.
THK başta 1937-38 isyanları olmak üzere isyanları bastırmakta güçlü bir rol oynadı. Belirtmek istediğim husus, Türk devletinin Kürt milliyetçi ayaklanmalarını sınırlandırma ve zayıflatma kapasitesine 1. ve 2. Dünya Savaşları arasındaki dönemde THK’nın çok güçlü bir katkı sağladığıdır. Bu da zamanla Türk milliyetçiliğinin gittikçe artan bir Türk etnik kimliği vurgusu ile karşı konulmaz bir söylem olarak gelişmesine katkı yaptı
THK’nın 1925’den itibaren Kürt milliyetçi hareketinin bastırılması noktasında önemli bir rol üstlendiği açıktır. Özellikle Şevh Said İsyanı. Türkiye’nin sahip olduğu ve 1. Dünya Savaşı sırasında önemli bir gelişme kaydeden hava kuvvetinin nimetlerinden istifade etme noktasında ciddi bir fırsat sundu. Dahası, Türkiye ve silahlı kuvvetleri Fransa’nın Kuzey Afrika ve Ban Afrika’daki hava kuvvetlerini geliştirmesi ile İngiltere’nin Irak, Filistin, Somali ve Kuzeydoğu cephesi Hindistan’da hava kuvvetlerini nasıl kullandığının farkındaydı.
Türkiye için en dikkat çekici olansa İngiltere’nin İraktaki hava kuvvetlerinin gelişimiydi. Bu ömek bize İngiltere’nin yerli halkları yönetmek, kontrol altına almak ve üzerlerinde egemenlik kurmak için hava kuvvetlerine ne kadar büyük bir önem verdiğini gösteriyor. Türkiye 1923 ile 1926 yılları arasında, özellikle de Türk kuvvetleri (özdemir Bey vd.) ile Ingiltere arasındaki çarpışma sırasında Irak’ta- ki gelişmelere dair birinci elden bilgilere sahip oldu.
Ingilizler bombaladıkları halklar ve kabileler arasında ayrım yapmıyorlardı. Kürtleri, Arapları, Sünnileri, Şüleri ve Yezidileri bombalamışlardı. Onlar açısından aralarında fark yoktu. Türkler bu durumun farkındaydılar.
Türkiye 1. Dünya Savaşı ve istiklal Savaşı’ndan sonra ekonomik olarak zorlu bir döneme girmişti. Hava kuvvetlerinin gelişimi Türkiye için göçebe Kürt ve Arap toplulukları kontrol etmek, üzerlerinde egemenlik kur*mak ve hatta terör estirmek için kendisine imkânlar tanıyan, bir nevi mucize niteliğinde silahlardı.
Bence Türkiye bütün bu dönemde sahip olduğu modernleşme ideolojisinin bir parçası olarak güçlü bir hava kuvvetleri kurmak istedi .Bir ülkenin “modern” olduğunun göstergesi, güçlü bir hava kuvvetlerine sahip olmasından başka ne olabilirdi ki? Fakat elbette hava kuvvetlerinin bütün biçimleriyle Kürt isyanını bastırmak ve “idare etmek” için sahip olduğu değer.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve bizzat devlet açısından en önemli husustu. Gerçekten de Kıbrıs, Bosna ve Somali gibi akla gelen az sayıdaki istisna haricinde 1925’ten 201 ’e kadar hava kuvvetleri Türkiye’nin, Türkiye ve Irak’ta mevzilenmiş Kürt milliyetçi hareketini kontrol, idare ve imha etmek için kullandığı başlıca silahtı. Tabii buna günümüzde insansız hava araçlarını da ilave etmemiz gerekiyor.
Robert W.Olson
Derin Tarih Dergisi,sayı:27