Temel Erdemler
Fiillerin eğitilmiş teorik güçten dengeli olarak çıkmasını sağlayan huya “hikmet” denir. Fiillerin eğitilmiş pratik güçten mutedil olarak çıkmasını sağlayan huya “adalet” denir. Eğitilmiş şehevi güçten dengeli fiillerin çıkmasını sağlayan huya “iffet” denir. Eğitilmiş gazabi güçten dengeli fiillerin çıkmasını sağlayan huya “şecaat” denir.3 O zaman temel erdemler dediğimiz dört huy hikmet, adalet, iffet ve şecaattir.
4.Temel Erdemsizlikler
Bu dört erdemden her birinin ifrat ve tefrit taraflarına erdemsizlik denir. Mesela, teorik gücün itidali hikmettir. Onun hem ifratı olan hilekârlık hem de tefriti olan ahmaklık erdemsizliktir. Pratik gücün itidali adalettir. Onun ifrat ve tefrit uçlan yoktur. Daha doğrusu, onun zulüm dediğimiz bir tek zıddı vardır. Arzu anlamındaki şehvet gücünün itidali iffettir. Onun hem ifratı olan fücur hem de tefriti olan sönmüşlük erdemsizliktir. Öfke anlamındaki gazap gücünün itidali yiğitliktir. Onun hem ifratı olan “tehlikeye atılma” hem de tefriti olan korkaklık erdemsizliktir.
Bu, Nasîreddin Tûsî’nin Ahlâk-ı Nâsırî kitabında ortaya koyduğu ve rabbani imam ve Hüccetülislam Ebu Hamid Muhammed Gazzâlî’nin de îhyâu Ulûmiddin kitabında aynı yöntemle bahsettiği anlatımdır.
Bununla birlikte şöyle dediler: “Adalet huyu, hikmet, iffet ve yiğitliğin bir araya gelmesiyle oluşur. Çünkü bu üç huy toplanır, birbirine karışır ve uyumlu olursa üçünün birleşiminden faziletlerin yetkinlik ve tamamı olan ve adalet diye adlandırılan benzer bir hâl meydana gelir.” Nakledilen söz bitti.
Fakat adalet bu üç güçten meydana gelmiş bir birleşik olunca onu huy kısımları içinde müstakil ve üç kısma karşılık gelen bir kısım saymanın makbul olmadığı gizli değildir. Çünkü bölünende ve kısımlarda birlik kaydının dikkate alınması meşhurdur. Üç kısmı toplayıp bir kısım daha varsaymak uygun değildir. Mesela, kelimeyi isim, fiil ve harfe ayırdıktan sonra bu üç kısmı başka bir kısım olarak düşünüp kelime kısımlarının toplamının dört olduğunu söylemek caiz değildir.
5.Nefsin Güçlerine Göre Temel Erdemler
Öyleyse en uygunu, temel erdemler ve güzel huyları üç kısımla sınırlayıp bölümlemeyi bu şekilde yapmaktır. Çünkü insanda üç güç vardır. Bu üç güce üç nefis de denir.
Melekî nefis: Akledilirleri ve idrak edilenleri idrak ve temyiz eden güçtür.
Yırtıcı nefis: Öfke, atılganlık, intikam, egemenlik arzusu, kibirlenme, şöhret ve üstünlük kurma ilkesi olan güçtür.
Hayvani nefis: Lezzet ve haz talebinin ilkesi ve yiyecek, içecek ve karşı cinsi elde etme vasıtası olan güçtür.
O zaman temel erdemler de bu üç güce göre üç tanedir.
1) Melekî Nefsin İtidal, İfrat ve Tefriti
Hikmet: Melekî güç itidal derecesinde tasarrufta bulunup ifrat ve tefrite meyletmezse buna hikmet denir.
Hilekârlık: Eğer ifrat olursa ona hilekârlık denir. Bu erdemsizliktir. Akıl gücünün hile, sahtekârlık, komiklik ve soytarılıkta acayip şeyler icat etmek için kullanılması böyledir.
Ahmaklık: Tefriti olan ahmaklık, hakikatleri idrak ve akledilirleri temyiz etmekten aciz olmak ve iyi fiilleri kötü fiillerden ayırt edememektir.
2) Yırtıcı Nefsin İtidal, İfrat ve Tefriti
Yiğitlik: Yırtıcı nefis dengeli tasarrufta bulunursa yiğitlik huyu meydana gelir.
Tehlikelere atılma: Bu gücün ifratı tehlikelere atılmaktır. İnsanın kendisini faydasız yere tehlikelere atması, direnmenin imkân ve kudret sınırını aştığı düşmanla karşı karşıya gelip kendisini helake sürüklemesi veya zarara sokmasıdır.
Korkaklık: Bu gücün tefriti korkaklıktır. Sabır ve sebatın aklen güzel görüldüğü, karşı koyma ve savaşmanın övüldüğü yerlerde iğrenç bir şekilde kaygılanmak, korkmak, gereksiz yere yenilgi duygusuna kapılıp kaçmak ve kadınsı erkekler gibi davranmaktır.
3) Hayvani Nefsin İtidal, İfrat ve Tefriti
İffet: Hayvani nefsin itidali iffet olup din ve aklın cevaz verip güzel gördüğü yiyecek, içecek ve karşı cinsten dengeli şekilde yararlanmak ve işlemde bulunmaktır.
Fücur: Bu gücün ifratı fücur olup din ve akıl dairesinin dışına çıkmak, haram ve mekruh işleri yapmak, fuhuş ve çirkinliklerden yararlanıp zevk almaktır.
Sönmüşlük: Bu gücün tefriti sönmüşlüktür. Sönmüşlük, mubah arzuları tamamen terk edip ya bedenin helakine ya da neslin tükenmesine sebep olup “Evlenin, çoğalın; ben ümmetler içinde düşük çocuk bile olsa sizin çokluğunuzla övüneceğim.”(Heysemi) hadis-i şerifine aykırı hareket etmektir.
4) Adalet ve Zulüm
Bu üç erdem bir kişide ilahî yardım ve sonsuz mutluluk sayesinde toplanır ve mutluluk yıldızı bu üçünün bir araya gelmesiyle en yüksek noktada parıldarsa o kişi adil olur. Bu üç erdemin toplamına adalet denir. Adaletin zıddı zulümdür. Zulüm ve haksızlık bu üç erdemden birinin yok olmasıyla gerçekleşir. Bu üç erdemin alt dalları vardır. İnşallah açıklanacaktır.
Bütün insanlarda bulunan her erdem ya, bu üç erdemden birisidir ya da onların dalıdır. Bunlar, bütün insan fertlerinin iftihar ve sevinç kaynağıdır. Hatta nesliyle iftihar eden kimse de atalarında bu sıfatlara sahip kimselerin olmasıyla övünür.
Üç erdemden birinin hikmet olduğunu söylemiştik. Bu hikmet, “haricî varlıkları insan gücünün yettiği ölçüde bilmek” şeklinde tanımladığımız hikmet değildir. Bu, pratik felsefe manasındaki hikmet de değildir. Bilakis bu, hikmet lafzının üçüncü manasıdır.
Bu incelik bilinince burada sorulan soruya verilecek cevap açıklığa kavuşur. Soru şudur: “Hikmet bizzat nazari hikmet ve amelî hikmet diye ikiye ayrıldı. Amelî hikmet de ahlâk ilmi, ev idaresi ilmi ve devlet yönetimi ilmi şeklinde kısımlara ayrıldı. O zaman ahlâkın da hikmet, iffet ve şecaate ayrılması nasıl doğru olur? Zira hikmet yine kendisinin kısmı olup şeyin kendisine ve başkalarına bölünmesi gerekir.” Bu huylara ait bir kısım olan hikmetin o kısımlara ayrılan hikmet değil, başka bir hikmet olduğu anlaşılınca şeyin kendisine ve başkasına bölünmesi gerekmez. Böylece soru tamamen ortadan kalkar.
2.Bap: Temel Erdemlerin Altında Yer Alan Alt Erdemler
Her ne kadar söz konusu erdem cinslerinin altında yer alan türler sayısız ve kitabın kapasitesinin dışında olsa da biz önceki fazıllara uyarak meşhur erdem türlerini anmakla yetindik.
1. Hikmetin Alt Erdemleri
Hikmet erdeminin altında yer alan türler yedi tanedir: Birincisi zekâ, İkincisi çabuk anlama, üçüncüsü zihin açıklığı, dördüncüsü kolay öğrenme, beşincisi güzel düşünme, altıncısı ezberleme ve yedincisi hatırlamadır.
1) Zekâ: Öncüllerden kolayca sonuç çıkarmayı ve delillerden amaçlara ulaşmayı sağlayan bir melekedir. Bu meleke, sonuç verici öncüllerden netice çıkarmada sürekli meşgul olmakla kazanılır.
2) Çabuk anlama: Lazımlardan melzumlara, önermeden ters döndürme ve düz döndürmesine durmaksızın geçişi sağlayan bir melekedir. Zekâ ile çabuk anlama arasındaki fark, zekânın düşünmede olması, düşünmenin bilinen konuları sıralayıp bir bilinmeze taşınması olmasına karşılık, çabuk anlamanın düşünmede olmayıp lazımdan melzuma ve önermeden ters döndürme ve düz döndürmeye geçişin – düşünmede olmaması sebebiyle- başkasında olmasıdır. Nitekim bu, ölçü ilminde araştırılmıştır.
3) Zihin açıklığı: Sayesinde nefsin sarsılmadan ve karışmadan amaçlan çıkarmaya hazır olmasıdır,
4) Kolay öğrenme: Nefiste değişik düşünceler engellemeden tamamen amaca doğru yönelip onu elde etmesi için bir keskinlik ve hızlılık meydana gelmesini sağlayan melekedir.
5) Güzel düşünme: Nefsin konulan araştırma ve ortaya çıkarmada her maddeye uygun olan derece ve miktarı koruyup gözetmesini sağlayan melekedir. Ne zorunlu olan nesneyi terk ve ihmal eder ne de etkisi olmayan nesneyi alıp kullanır.
6) Ezberleme: Nefsin aklettiği ve elde ettiği akledilir ve tahayyül edilir suretleri gerektiği gibi ezberlemesini sağlayan melekedir.
7) Hatırlama: Nefsin ezberlediği şeyleri istediği zaman hatırlayıp ifade etmesini sağlayan melekedir.
Hikmet erdeminin alt türleri bunlardan ibaret olup açıklanmıştır.
2.Yiğitliğin Alt Erdemleri
Yiğitlik erdemi altında on bir tür vardır. Birincisi yüce ruhluluk, İkincisi cesaret, üçüncüsü yüksek gayelilik, dördüncüsü sebat, beşincisi yumuşak huyluluk, altıncısı soğukkanlılık, yedincisi şehamet, sekizincisi tahammül, dokuzuncusu tevazu, onuncusu hamiyet, on birincisi yumuşak kalpliliktir.5
1) Yüce ruhluluk: Kişinin üstünlük ve alçaklığa önem vermemesi, fakirlik, zenginlik, rahatlık ve sıkıntıya iltifat etmemesi, bilakis insanların övgü ve yergisini bir tutması, toplulukların ret ve kabulüne eşit yaklaşması, uygun ve uygunsuz her işe tahammül edebilmesi, şartların değişmesi ve tehlikeli durumlar görmesi hâlinde kendisinden himmet köşkünü lekeleyecek davranışların ortaya çıkmamasıdır. Bu, kokularını irade yolunun çevik yolcularından başkasının koklayamadığı ve yüksek tepelerine aşk mertebesi paklarından başkasının çıkamadığı büyük bir makam ve yüce bir huydur. Nitekim şöyle demişlerdir:
Can ve bedenden vazgeçmen
Kendin ile dolman gerekir
Her adımda bin bağ eklenir
Bağları tez kırman gerekir
Avam insanların övgü ve yergisinin yüksek amaçlara talip olanlar katında bir olması gerekir. Nitekim Hâce Attar şöyle demiştir:
Övülmen ve yerilmen fark ediyorsa
O zaman put yapan putçu olursun(Attar,Mantıkut Tayr)
2) Cesaret: Nefsin korkunç durumlarda ve büyük hadiseler meydana geldiğinde sabır, sebat ve tahammül edebilmesi, kaygı ve korkunun etkisiyle kendisinden uygunsuz işlerin ortaya çıkmamasıdır.
3) Yüksek gayelilik: Nefsin hakiki güzelliği ve zati yetkinliği istemede düşünce amacının yüksek ve terakki mahal-inin yüce olması, bu dünyanın ululuk, makam, mutluluk ve mutsuzluğunun dikkate alınmaması, yükselişe rıza göstermemesi, zillete kızmaması ve hatta ölüm acılığını yutmaktan nefret edip sarsılmamasıdır. Nitekim güzel huylu ve yüksek gayeli insanlar: “Biz ölüm sarhoşu divaneleriz.” derlerdi. Bazı âşık fazıllar şöyle nazm etmişlerdir:
Ölüm gelince ondan korkacak değilim
O yarı benim için bu yarıdan iyidir
Sade bir canım var Allah yergisi
Vakti geldiğinde onu teslim ederim
4) Sebat: Kişinin yetkinlik arayışı yolunda etkilenip ürk- memesi ve boyun eğip kırılmaması için bu yolun zorluklarına sabretmesini ve musibetlerine katlanmasını sağlayan huydur.
Sebatımdan bu nükte hoşuma gitti zulme rağmen
Talep ayağımı semtine koymaktan vazgeçmem
5) Yumuşak huyluluk: Huzur, kararlılık, sarsılmazlık ve ihtiyaçsızlığın insani nefse, kızgınlık ve öfke fırtınalarının etkisiyle sarsılmadan gelmesidir.
İnsan toz yumrusu ve ömür şiddetli fırtına ise de
Her rüzgârda titremeyi bırak dağ gibi sağlam dur10
6) Soğukkanlılık: Din ve şeriat korusunu himaye etmek ve mahremiyet dairesini gözetmek için yapılan savaş ve kavgalarda hafiflik göstermeyip aşağılık düşmana alay konusu ve karalayanlara malzeme olmamaktır.
Âdeme seng ile gelir hürmet
Merd-i bî-senge olmaya kıymet
7) Şehamet: Nefsin üstün işleri yapma ve yüksek mertebeleri kazanmaya hırslı olup güzel anılmayı hak etmesi ve bol mükâfata ulaşmasıdır.
8) Tahammül: Birçok fazileti ve övülen özelliği kazanmada bedenin güç ve organlarını tamamen kullanarak yıpratmasıdır.
9) Tevazu: Nefsin makam ve yükseklikte kendisinden aşağıda olanlara tepeden bakmaması ve kendisinin onlardan üstün olduğunu iddia etmemesidir. Zira kendisinde bulunan makam ve üstünlük yalnızca Hakk’ın vergisidir; kendi etkisi mutlak yokluktur. Bu düşünceyle gösterilen tevazu övülür. Bundan dolayı bu, büyüklerin ve ileri gelenlerin tevazuundan daha güzeldir. Ama bir yaran elde etmek ve za- ran uzaklaştırmak için alçalmaya tevazu değil, alçaklık denir. Dilenciler ve tamahkârların alçalması böyledir.
Tevazu başı dik olanlarda olursa iyidir
Dilencinin tevazusu zaten onun huyudur“
10) Hamiyet: Din korusunu himaye etmek, kendi haremini korumak ve hürmette gevşeklik ve ihmalkârlık göstermeyip en yüksek kapasiteyle çalışmak ve yeterlilik göstermektir.
11) Yumuşak kalplilik: Kişinin, türünün fertlerine dokunan acı ve sıkıntıdan dolayı etkilenip üzülmesidir. Bunu yaparken söz ve eylemlerinde sarsıntı ve bozulmanın meydana gelmemesi, bilakis kendisini türünün fertlerine sadece iyilik ve ihsanda bulunmaya adaması şarttır.
Yiğitlik kapsamına giren alt erdemler böylece tamamlandı.
3.İffetin Alt Erdemleri
İffet kapsamına giren alt erdemler on iki tanedir. Birincisi hayâ, İkincisi nezaket, üçüncüsü güzel yöneliş, dördüncüsü barışçıl olma, beşincisi sükûnet, altıncısı sabır, yedincisi kanaat, sekizincisi vakar, dokuzuncusu takva, onuncusu intizam, on birincisi hürriyet, on İkincisi cömertliktir.
1) Hayâ: Nefsin çirkin bir iş yaptığını fark ettiği zaman yerilmeyi hak edecek duruma düşmemek için büzülüp içine kapanmasıdır.
2) Nezaket: Nefsin din açısından gerekli işlere boyun eğip itaat etmesidir. Buna demaset de denir.
3) Güzel yöneliş: Nefsin kendisini güzel huylar ile süslemeye rağbet etmesidir.
4) Barışçıl olma: Farklı görüşler çarpıştığı ve aykırı istekler karşı karşıya geldiği zaman nefsin sert tutumu bırakıp kibarlık ve uzlaşmayı tercih etmesidir.
5) Sükûnet: Şehvet harekete geçtiği anda nefsin sakin olup seçim dizginini kendi elinde tutmasıdır.
6) Sabır: Nefsin kendisinden zillet ve rezalete düşüren çirkin zevklerin ortaya çıkmaması ve kendisini kaplamaması için arzuya meyletmeyip arzu sebeplerine karşı koyabilmesidir. Sabır iki çeşittir: Birisi günah ve hatalara karşı sabırdır. Yani nefs-i emmare ve hilekâr şeytanlar günahlara davet ettiğinde onun sabır ve takva gücü ile def edip doğru yoldan çıkmamasıdır. Burada tarif edilen sabır budur. İkinci tür sabır, bela ve musibetlere karşı sabırdır.*Yani bela, musibet, sıkıntı ve ayrılık gibi nefse çirkin görünen şeyler başa geldiğinde nahoş bir şekilde sabırsızlanmayıp tahammül etmektir. Sabır halk arasında genellikle bu manada kullanılır. İki tür sabır da makbul ve methedilir, daha doğrusu vaciptir.
7) Kanaat: Nefsin yiyecek, içecek ve giyecek gibi ihtiyaç maddelerini kullanırken zararı önleyen ve zarureti gideren az miktarda şey ile yetinip daha fazlasını istememesidir. Bu yetinme, mal toplamak ve biriktirmek için değil, gönüllü olarak fani zevkleri küçümsemek için olmalıdır. Nitekim kimi tacirlerde olduğu gibi bazı rezil insanlar en az geçimliğe kanaat edip bol miktarda mal biriktirirler. Bu haslet kanaat değil, cimriliktir. Bu, fazilet olan ve akıl ve din tarafından övülen birincisinin aksine rezilettir ve akıl ve din tarafından reddedilmiştir.
8) Vakar: Nefsin, amaçlara ulaşma ve sonuçlan istemeye kesin olarak karar verdiğinde kazanma fırsatını kaçırmaya sebep olmamak şartıyla sükûnet ve teenni ile hareket edip uygunsuz sürat ve acelecilikten tam olarak kaçınmasıdır.
9) Takva: Nefsin iyi işlere devam edip güzel fiillerden ayrılmaması, kendisine kusur ve gevşekliğin ilişmesinden kaçınmasıdır.
ıo) İntizam: Nefsin gerekli işler ve uygun maslahatlarda münasip düzen ve takdiri sağlamayı meleke hâline getirmesidir.
11) Hürriyet: Nefsin malı güzel yollardan kazanıp iyi amaçlar uğrunda harcayabilmesi ve kötü yollardan kazanıp Çirkin alanlarda harcamaktan kaçınabilmesidir.
12) Cömertlik: Mal verip infak etmenin nefse kolay gelmesidir. Layık ve vacip olan miktarı uygun yere zahmet çekmeden harcamak ve ulaştırmaktır. Cömertlik sıfatının hem din hem akıl nazarında en üstün fazilet ve en güzel hasletlerden biri olduğu aşikârdır. Cömertleri öven birçok Kur’an ayeti ve Peygamber hadisi vardır. Cömertliği yeterince övebilmek için müstakil bir kitap yazmak gerekir. Cömertliğin de kendi içinde birçok alt erdemi vardır. Burada sözü açmak gerekirdi, ama Hâce Nasîr bu kadarıyla yetindiği için biz de ona uyduk.
Cömertliğin altında yer alan erdem çeşitleri sekiz temeldir. Birincisi kerem, İkincisi diğerkâmlık, üçüncüsü af, dördüncüsü mürüvvet, beşincisi asalet, altıncısı paylaşım, yedincisi bağışlama, sekizincisi feragattir.15
Kerem: Yararı genel ve faydası tam olan işlerde maslahat gerektirdiğinde bol miktarda mal vermenin nefse kolay gelmesidir.
Diğerkâmlık: Kişinin mal ve sebeplerine kendisi muhtaç iken başkasının muhtaç olduğunu görünce ona vermesi, onun için harcaması ve kendisinin sabretmesidir. Bu büyük bir erdemdir. Bu huyu övmek için “Özellikle ihtiyaçları olduğu hâlde onları kendilerine tercih ederler.”16 ayet-i kerimesi inmiştir.
Af: Kişinin intikama ve ceza ile karşılık vermeye gücü yettiği hâlde bunu terk etmesidir. Eğer iyilikle karşılık verirse bu daha güzeldir. Nitekim şöyle demişlerdir:
Kötülüğe kötülükle karşılık vermek kolaydır
Eğer adamsan sana kötülük edene iyilik yap17
Mürüvvet: Kişinin başkasına gerektiğinden fazlasını verip ihsan ile süslenmesi ve başkasına yararlı olmayı niyet ve gayret zimmetinde görmesidir.
[Asalet: Nefsin beğenilen fiillere bağlılık ve övülen davranışın devamlılığından sevinç duymasıdır.]18
Paylaşım: Kişinin dostlarına ve kardeşlerine önemli şeyler, fırsatlar, geçimlikler ve maslahatlarda yardım edip destek vermesi, mal ve sebepleri onlarla paylaşmasıdır.
Bağışlama: Verilmesi gerekli ve zorunlu olmayan şeyleri güzel rıza ve saf kalp ile vermektir.
Feragat: Kişinin terki gerekli ve zorunlu olmayan şeyleri başkasının yararı ve iyiliği için kendi rızasıyla terk etmesidir.
4.Adaletin Alt Erdemleri
Adalet altında yer cilan erdem türleri on iki tanedir. Birincisi dostluk, İkincisi birlik, üçüncüsü vefa, dördüncüsü şefkat, beşincisi sılayırahim, altıncısı mükâfat, yedincisi iyi ilişki, sekizincisi güzel yargı, dokuzuncusu sevimlilik, onuncusu teslimiyet, on birincisi tevekkül, on İkincisi ibadettir.
1) Dostluk: Dost ve arkadaşın bütün istirahat sebeplerinin hazırlanıp düzenlenmesine yol açan gerçek sevgidir. Ayrılık ve ikilik hükümlerinin kaldırılabilecek yerlerde kaldırılıp nefsin kaçındığı her zarardan arkadaşın da uzak tutulması ve nefsin istediği her sevincin arkadaşa da ulaştırılması gerekir.
2) Birlik: Bir topluluğun dinî ve dünyevi konularda düşünce, görüş ve inanç birliği içinde olmaları ve uyuşmalarıdır.
3) Vefa: Yardımlaşma ve destekleme yoluna girmek ve bu yöntemi çiğnemeyi hata kabul etmektir. Bazıları vefayı sözünde durmak ve hukuku uygulamak olarak yorumlamışlardır.
4) Şefkat: Kişinin türün fertlerine dokunan uygunsuz hâllerden nefret etmesi, onlara erişen acılardan dolayı etkilenip acı çekmesi ve onları ortadan kaldırmak için yüksek çaba göstermesidir.
5) Sılayırahim: Akraba ve aşireti en yüksek düzeyde gözetip memnun etmeye çalışmak, mal verme ve yüzlerini görmede gereğini yapmaya riayet etmektir. En iyi şekilde konulmuş ve en güzel huyların gözetilmesi için vaz edilmiş olan Şeriat-i Muhammedi, bu huyun tam itina ile gözetilmesini ihtiva etmektedir. Hatta risaletin hamisi ve son peygamberlik makamı, “Ben putları kırmak ve akrabalık bağlarını kurmak için gönderildim.”19 diye buyurmuştur. Sılayırahim konusunda Hazret-ı Peygamber’den birçok tavsiye nakledilmiştir,
6) Mükâfat: Nefsin başkasından ihsan geldiğinde karşılık olarak daha çok ihsan ve iyilikte bulunmayı meleke hâline getirmesidir.
7) İyi ilişki: Karşılıklı ilişki ve muhalefet olduğunda bütün tarafların ve ortakların beğeneceği şekilde insaflı ve dengeli davranmaktır.
8) Güzel yargı: Kardeşlerin, dostların ve insan türünün diğer fertlerinin haklarını en güzel yargılamayla verip minnet ve pişmanlık duymamaktır.
9) Sevimlilik: Faziletli ve iyi akranlara gerçek sevgi gösterip mal vererek sevgilerini kazanmaktır.
ıo) Teslimiyet: İlahî şeriatlar ve nebevi kanunlarda gelen yükümlülük ve hükümleri, İslam’ın din imamları ve mürşit rehberler tarafından ortaya konan usul ve merasimleri insan tabiatının gereğine aykırı bile olsa güler yüzlü ve gönül hoşnutluğuyla kabul edip almaktır.
11) Tevekkül: Beşerî kudret dairesini aşan ve değiştirilmesi imkânsız olan İlahî işler ve rabbani takdirlerde faydasız ıstırabı bir tarafa atıp İlahî lütfa havale ederek güvenmek ve dayanmaktır.
Verilene razı ol alnındaki kırışıklığı düzelt
Bana ve sana seçim kapısı açık değildir20
Beyit:
Herkes başına gelecek için tedbir alırken
Biz ne güzel vekil diyerek rıza gösterdik21
12) İbadet: Kerem ve cömertlik hazînelerinden varlığı bahşettikten sonra açık ve gizli nimet türleri, iç ve dış ihsan çeşitleri ile varlık mülkünü mamur eden Cenabı Halde’a hizmet ve itaat için çalışman ve gevşeklik göstermemendir. Peygamberler, melekler ve temiz kullardan oluşan Hak dergâhının yakınlarına salavat ve teslimat ile yaklaşıp şeriata uyman, emir ve yasaklarını kabul edip uygulamandır. Bu erdemin tamamlayıcısı, mükellefin en iyi vasfı ve en güzel huyu olan ve kulun Allah’ın yasakladığı her şeyden sakınıp kaçınması anlamına gelen takvadır.
İşte bunlar, Nasîreddin Tûsî ve diğer ahlâkçıların ahlâk kitaplarında ve pratik felsefe risalelerinde söyledikleri ve birbiriyle birleşmesinden yenilerinin meydana geldiğini belirttikleri erdem türleridir. Birleşik erdemlerden bazısı belirli bir isim ile adlandırılmışken bazısı adlandırılmadan kalmıştır.
Tembih ve Ek
Akıllı ve zeki kimse, sözü edilen konu, tarif ve ayrıntıların soru ve tartışmaya açık olduğunu bilir. Mesela, zekâ ve çabuk anlama, açıkça hikmetin sebepleri yani bizzat hikmet olmadığı hâlde hikmetin kısımlarından sayılmıştır. Çünkü hikmet, ne ifrat ne tefrit olup akleden gücün itidal derecesinde dengelenmiş hâline denir. Buna göre zekâ ve çabuk kavramanın hikmetin kısımlarından olması imkânsızdır. Fakat maksat, fazilet türlerine dikkat çekmek, onları açıklamak ve huyları edinmeye teşvik ve yardım etmektir. Tam manasıyla yararlı olması için derin tetkik ve tashihten kaçınıp yeni öğrencilerin kavrayışına yakın ve avamın idrakine uygun konular ile açıkladılar. Yüce Allah daha iyi bilir ve daha doğru hüküm verir.
Devamı için bknz:
2. https://ilimcephesi.com/erdemlerin-ziddi-olan-erdemsizlikler/