Televizyon,Roman,Gazete Üzerine

gazete Televizyon,Roman,Gazete Üzerine

İnsan ilimleri geliştikten sonra romanın sahası kalmamış, muhtevası kalmamış. Roman sadece sinema gibi aylak tecessüsleri avlayan bir nevidir. İslâmiyetin romana karşı gösterdiği alâkasızlık sebepsiz değildir. Bizde roman doğmayışı sebepsiz değildir. Çok daha ciddi işlerle uğraşan Türk İslâm aydınları, romanla uğraşmak ihtiyacını duymamışlardır. Zaten Doğu’da ve Batı’da en büyük hazine olan Binbir Gece yetmiştir. Kıssalar, hikâyeler yetmiştir. Ayrıca roman yazmaya itibar etmemişlerdir.

———

Romanla televizyon ve sinema arasında büyük bir benzerlik vardır. Bunların hepsi bizi tecessüsümüzden yakalayan ve sadece vakit geçirmeye yarayan, vakit öldürmeye yarayan birer parazit tür haline gelecektir. Demek ki vaktiyle roman büyük hizmetler etmiştir. Psikolojinin, sosyolojinin kaynağında roman vardır. İnsanı tanımamızı kolaylaştırmıştır. Romanı tecessüsümüze hitap ettiği için, büyük fedakârlığa ihtiyacı olmadığı için odanıza çekilip, sedire uzanarak, sigaranızı yakar, kahvenizi içer okursunuz. Bu sayede kültür de edinebilirsiniz. Fakat bu kültür ciddi değildir, bulanıktır. İnsanlar olgunlaştıkça romana itibar azalacaktır ve azalmaktadır.

———

Gazeteleri kültürün başlıca kaynağı telâkki etmek yanlıştır. Çoğumuz üç dört gazete birden okuruz. Kitaba, ciddi kitaba ayırdığımız zamanla gazetelere ayırdığımız zaman arasında yapılacak mukayese son derece aleyhimizdedir. Yani gazete fanidir, ancak belli bilgiler elde etmek için okunur. Bu bilgiler de politikanın konusunu teşkil ediyor, o bakımdan sürükleyicidir. Bu arada birkaç fikir adamının oraya düşen yazıları da ruhumuza sevinç vermektedir. Fakat bunun dışında bir posadır gazete. Gürültüden ibarettir.

Aynı zamanda gazete bir hastalığın da taşıyıcısı oluyor. Bu hastalık, yazı yazmak hastalığı. Umumiyetle çağımızda en fazla yayılan hastalıklardan biri de yazı yazmak hastalığıdır. Eline kalem alan, mutlaka yazı yazmak mecburiyetinde. Yazamazsa, slogan yazma mecburiyetinde. Bu sloganperestliğin kaynağı da grafomanidir. Grafoman, çok okur, gazeteleri didik didik eder. Böylece dolar, boşaltmak için eline kalemi alır. Hiçbir şey yazamazsa, gider cami duvarına slogan yazar.

İnceleyin:  Avrupa bir fetih olmalıydı,istilaya uğradık...

Gazete ciddi bir rehber ve güvenilir bir kaynak olmaktan uzaktır. Ama çok sevdiğimiz insanlar bu hareketin içindedirler. İster istemez bu harekete katılırlar. Çünkü yirminci asrın bir mecburiyetidir bu. Bir Ahmet Kabaklı’nın gazetede yazı yazması, Ahmet Kabaklı için bir fedakârlıktır, bizim için de onu gazetede okumak bir fedakârlıktır. Çünkü Ahmet Kabaklı gazeteci değildir ve olamaz. Bir kültür adamıdır, irfan adamıdır. Ne yapalım ki gazetede okumak mecburiyetinde kalıyoruz. Bir takım mecburiyetler bir insanı olması gerekenden başka şekle sokmaktadır. Bu hazindir, trajiktir fakat reeldir.

——–

Efendim, Osmanlı’da, âlem-i İslam’da ilimler vasıtadır ve son derece inkişafa mazhar olmamıştır. Çünkü ehemmiyet verilmemiştir fazla. Mühim olan dini ilimlerdir. Dini ilimler de vahye dayanır, nassa dayanır. Binaenaleyh romanın at koşturacağı bir saha yoktur. Yani vahyin hâkim olduğu sahada romanın ve romancının söyleyeceği bir söz yoktur. Bu itibarla romanın gelişmesine imkân yoktur. Çünkü romandan çok daha ciddi, çok daha kat’i, çok daha mutlak hakikatlerin ifade edildiği dini ilimler vardır. Mutlaklar dünyasında romana ihtiyaç yoktur. Roman şüphenin, henüz belli olmayanın, hatta suallerin ülkesidir. Esasen edebiyat bütünüyle bir eğlencedir. Yani bir boş vakit geçirme vesilesidir. Şiir de öyledir, hikâye de öyledir.”

Bulutları Delen Kartal,Mustafa Armağan

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir