Bireylerde, nicelik niteliğe ne kadar üstün gelirse,bireyler, eğer deyim yerindeyse, sadece basit birey durumuna düşmeye o kadar yakın olacaklardır ve böylece birbirlerinden de o kadar çok ayrılmış olacaklardır; kuşkusuzdu, birbirlerinden farklılaşmış olacaklardır, anlamında değildir, çünkü tamamen niceliksel farklılaşmanın —ki söz konusu ayrılma budur— tersine, bir de niteliksel farklılaşma vardır. Buradaki ayrılma bireyleri, kelimenin en dar anlamıyla, sadece çok sayıda “birimler” haline koyar ve onların bütününden bir niceliksel çokluk meydana getirir. Uç noktada bu bireyler, her türlü niteliksel belirlenimden yoksun olacaklarından dolayı, ancak fizikçilerin sözüm ona “atomları”na benzer bir şey olabilirler; işte, bu uç noktaya (la limite) gerçekten hiçbir zaman ulaşılamaz ise de, modern dünyanın gittiği, yöneldiği yön böyledir.
İster insanlar söz konusu olsun, ister insanların içinde yaşadıkları nesneler söz konusu olsun, gittikçe her şeyin her yerde tek biçimliliğe(uniformité)indirgenmeye çalışıldığını görebilmek için, insanın sadece etrafına şöyle bir göz atması gerekir, ve şurası son derece açıktır ki, böyle bir sonuç ancak, her türlü nitelik farkını mümkün olduğunca ortadan kaldırarak elde edilebilir. Fakat burada oldukça dikkat edilmesi gereken bir başka husus da şudur: Tuhaf bir yanılsamayla (illusion),kimileri bu “tekbiçimleştirme”yi (uniformisation) bir “birleştirme”(unification) sanmaktadırlar, oysaki gerçekte tam tersi bir durumu yansıtmaktadır; “farklılaşmanın (séparativité)gittikçe belirginleşen bir yoğunlaşması söz konusu olduğuna göre, bu durum gayet açık gözükebilir. Üstüne basa basa söylüyoruz ki, nicelik sadece ayırabilir ve kesinlikle birleştiremez. “Madde”den (matière) kaynaklanan her şey, değişik biçimler altında, parçalar halinde olan “birimler” (unités) arasında, sadece çatışma ve uyuşmazlık meydana getirir. Aslında bu dirimler” gerçek birliğin tam zıt ucunda bulunurlar ya da en azından, artık nitelikle dengesi sağlanamayan bir niceliğin bütün ağırlığıyla tam o zıt uca doğru giderler; fakat bu “tek- biçimleştirme” modern dünyanın çok önemli ve aynı zamanda yanlış yorumlanmaya çok müsait bir yönünü oluşturmaktadır.
…….
Tekbiçimciliğin mümkün olması için, her tür nitelikten yoksun ve sadece basit sayısal ”birlikler” durumuna indirgenmiş varlıkların olması öngörülmektedir. İşte bu yüzden böyle bir tekbiçimcilik gerçekten hiçbir zaman gerçekleşemez, fakat onu gerçekleştirmek için yapılan bütün çabalar, özellikle İnsanî alanda, varlıkları kendi niteliklerinden tamamen soyma ve yoksun bırakma sonucunu doğurabilir; böylece onları mümkün olduğu kadar basit makinelere benzeyen bir şey durumuna getirir,çünkü modern dünyanın tipik bir ürünü olan makinanın,şuana kadar ulaşılabilcek en yüksek derecede niceliğin üzerindeki üstünlüğünü temsil eden şeydir;’’Demokratik’’ ve ‘eşitlikçi’’ görüşler,toplumsal görüş açısından tam olarak işte buna doğru yönelmektedirler; bu görüşlere göre, bütün bireyler kendi aralarında eşittir; bu görüş; bütün bireylerin ne olursa olsun, her şeye eşit şekilde yetenekli olmaları gerekirmiş gibi saçma bir varsayımı da beraberinde getirmektedir.
Bu öyle bir “eşitlik”ki yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı, tabiat bunun bir örneğini sunmamaktadır, çünkü o zaman bireyler arasında tam bir benzerlikten başka bir şey olmazdı bu eşitlik. Fakat şurası gayet açıktır ki, modem dünyada tersinden en kıymetli “ideallerden birisi olan, bu sözüm ona “eşitlik” adına, tabiatın imkân verdiği kadarıyla bireyler kendi aralarında gerçekten benzer kılınmaya çalışılmaktadır. Bu da, her şeyden önce herkese aynı eğitimi zorla vermeye kalkışmakla yapılmaktadır.
Her şeye rağmen, bireyler arasındaki yetenek farkını tamamen ortadan kaldırmak mümkün olamayacağı için, böyle bir eğitimin herkes için tamamen aynı sonuçları vermeyeceği doğaldır. Bununla birlikte şu da bir gerçektir ki, her ne kadar bu eğitim bazı insanlara sahip olmadıkları nitelikleri vermeye muktedir değilse de, buna karşılık, diğer insanlardaki orta düzeyi aşan bütün imkânları silip süpürmeye çok elverişlidir. İşte bu yüzden “eşitleştirme” (nivellement) her zaman aşağıdan yapılmaktadır ve zaten başka türlü de yapılamaz; çünkü bizzat eşitleştirme sadece aşağıya doğru yani her maddî zuhûrdan daha aşağıda bulunan saf niceliğe doğru giden bir eğilimin ifadesidir. Saf nicelik sadece en ilkel canlı varlıkların işgal ettiği maddî derecenin altında değil, fakat aynı zamanda çağdaşlarımızın “ham madde” (matière brute)diye adlandırmayı uygun gördükleri şeyin altında, fakat bununla birlikte duyulanınıza gözüktüğüne göre, her tür nitelikten tamamen yoksun olmaktan uzak olan şeyin altında bulunur.
Modern Batılı zaten kendine bu tür bir eğitimi vermekle yetinmemekte, aynı zamanda bu tür bir eğitimi, maddesel ve zihinsel bütün alışkanlıklarıyla birlikte, başkalarına da zorla benimsetmek istemektedir; bunu da, bütün dünyayı tekbiçimleştirmek amacıyla yapmaktadır; nitekim aynı zamanda sanayi ürünlerini yaymakla dünyanın, dış yönüne varıncaya kadar her şeyini tekbiçimleştirmektedir!
Rene Guenon – Niceliğin Egemenliği
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…