Tahayyul Kuvveti ve Şehvet Kuvveti

6276106-13626799904171 Tahayyul Kuvveti ve Şehvet KuvvetiTahayyul Kuvveti

….Enbiyanın hayali mahsusattan makulata ait mânâları görür. Meselâ Peygamberimizin (s.a.v.), Allah yolunda cihad ederken elle­ri kesilmiş bir şahsın yanlarında iki kanat oluştuğunu, o kimsenin bu kanatlarla cennete uçtuğunu görmesi; yine Allah yolunda öldü­rülmüş bir şahsın diri ve ayakta olduğunu, rahat ve huzur içinde Allah-u Tealâ’nın fazlıyla verdiklerinden rızıklanmakta olduğunu görmesi bu şekildedir. Aynı şekilde enbiya makulattanmahsusatıve ruhanîden cismanîyi görebilir. Nitekim bir defasında Cebrail,insan sûretinde peygamberimize gelmiş, onunla konuşmuştur. O çekip gittikten sonra Peygamber Efendimiz ashabına dönerek: “O gelen Cebraildi. Size dininizi öğretmek için gelmişti” buyurmuş­tur. Yine konumuzla alâkâlı olarak bir âyette: “O, ona insan sûre­tinde görünmüştü” ibaresi yer alır.

Peygamber hayal ve akıl nurunun aydınlığı nisbetinde bu kuv­vet ve istidada sahip kimseyi aydınlatır. Böylece o kimse peygambe­rin gördüğü gibi görür, öyleyse diyebiliriz ki tahayyül kuvveti iki âlem, iki deniz, iki hüküm arasında bir ayına durumundadır. Eğer tahayyül kuvveti olmasaydı insan için makulat ve mahsusat diye bir- şey kalmazdı. Sûretve mânâ da his ve bürhan ile idrak edilemezdi.

Tahayyül kuvveti her insanda bir değildir. Bilakis ayrı ayrı ve derece derecedir. Çoğu kere de birbirine zıt ve muhaliftir. İşte bu sebeble ruhanî melekler en güzel tahayyül kuvvetine sahip kimsele­re; iblis taifesinden olan şeytanlar ise en çirkin tahayyül kuvvetine sahip kimselere inerler. Ruhanî melekler güzel tahayyül kuvvetine sahip kimselere —aynı dili konuşuncaya, aynı gözlerle görünceye, aynı kulaklarla duyuncaya kadar— inmeye, onlarda zuhur etmeye ve onları etkilemeye devam ederler. Âdeta onlar arzda mutmain bir halde yürüyen meleklerdir. Nitekim bu hususta Kur’ân-ı Kerim’de: “Rabbimiz Allah’tır deyip de dosdoğru olan kimselere melekler inecektir” buyurulmuştur. Aynı şekilde şeytanlar da, kötü tahay­yül kuvvetine sahip kimselere —aynı dili konuşuncaya, aynı gözlerle görünceye, yanı kulaklarla duyuncaya kadar— inmeye, onlarda zuhur etmeye ve onları etkilemeye devam ederler ! Âdeta onlar arzda mütevehhic bir halde yürüyen şeytanlardır. Şu âyet bu doğrutuda ele alınmalıdır: “Şeytanların kimin üzerine indiğim size haber vereyim mi? Onlar günahkâr ve iftiracıların üzerine inerler. Onlar şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu yalancıdır.”

İnceleyin:  Nefsin İlk Fıtrat Üzre Bulunması

Sözün kısası, ne zaman hayalde istikamet üzere olma hali olu­şursa hayal kuvveti meleklerin menzili olur. Her ne zaman hayalde i’vicac (eğrilik) belirirse orası şeytanların menzili olur.

Şehvet Kuvveti:

…’ İnsanoğlu hevasına esir olmaktan ve hayvanlar cümlesine dahil olmaktan şehvetlerini öldürüp kahretmedikçe kurtulamaz. Eğer in­sanoğlu şehvetini öldüremezse o ona zarar verir, onu saptırtır, ha­yırlı teşebbüslerden onu alıkor ve ahiret yolundan çıkarır. İnsan onu öldürdüğü zaman hürriyetine kavuşur, batta İlahî ve rabbani bir hüviyet kazanır. İhtiyaçları azalır, başkalarının elindekiyle zen­gin olur. Kendi elindekiyle cömert (seha) olur ve başkalarına karşı hüsn-ü muamele sahibi olur.

Şehvet kuvvetinin faydalarına gelince; o, edeblendirildiği zaman rabbe kurbiyet sağlayan, insanı saadete ulaştıran bir kuvvet olur. Onun yokluğu tasavvur edilirse ahiret saadetine ulaşmak mümkün değildir. Çünkü ahiret saadetine ulaşmak ibadet etmekle, ibadet etmek dünyevî hayatın devam etmesiyle, dünyevi hayatın devam etmesi bedenin bedenin korunmasıyla,onukorumak ona gereken enerjiyi sağlamak böylece onarımını gerçekleştirmekle,bu ise beslenmekle mümkündür. Beslenme ise şehvet kuvveti olmaksızın mümkün değildir.

Dünya ahiretin tarlasıdır. Arzın imarı ve dünyalık işlerin yolunda gitmesi şehvet kuvveti sayesindedir. Eğer bu kuvvetin or­tadan kalkması tasavvur edilecek olursa din ve dünyanın düzeni bozulur; muamelat, şeriat ve siyaset ortadan kalkardı. Demek ki şehvet kuvveti bir açıdan bakıldığında zararından korkulması gereken; diğer açıdan bakıldığında kendisinden fayda umulan bir düşmana benzer. Düşman olmasının yanısıra faydasının dokun­ması da uzak bir ihtimal değildir. Öyleyse akıllı kimsenin, onun fay­dalarından istifade etmesi ancak ona meyletmemesi ve itimat et­memesi gerekir. Onunla dostluğu ondan faydalandığı ölçüde ol­malıdır. Şairin biri bunu şöylece dile getirmiştir:

Ahrâra düşmandır dünya çünkü vefasız O yârin sadakati olmaz ki fenasız şehvetin zararının önünü kesmenin bir yolu da, —istekleri alt—üst edilip, ahlâksızlığa meyletmeyecek bir duruma gelene kadar— onun üzerine hamiyet kuvvetini musallat etmektir. Aynı şekilde gazab kuvvetini susturmanın —azgınlığı gidene, arzuları kırılana kadar— en iyi yolu da onun üzerine şehvet kuvvetinin hileleriyle gitmektedir. Çünkü o tamah edilecek birtakım şeyler ve arızî ihtiyaçlar peşinde koşar, onlara itaat eder.

İnceleyin:  Cennete Zahmetsiz Girilmez

Şehvetin ifratını tedavi etmenin bir yolu da çeşitli eserlerden ve haberlerden az yemenin faziletlerini mütalaa etmektir. Az yemenin faziletlerine vukufiyet insana, temiz bir kalb, parlak bir zekâ, basiret açıklığı, hakkın hakikatlerini görme ve bilmeye ulaştıran sağlam bir şuur sağlar. Kalbin rakik ve saf olması da münacaatın lezzetini, zikrin tesirini idrak ettirir. Ayrıca insanı ye’s, zillet, gurur, kibir gibi tuğyanın ve gafletin başlangıcı olan kötülüklerden kur­tarır. O kimse Allah’ın azabını, cezasını ve ceza ehlinin ahvalini unutmaz.

…..

Şehvet kuvvetinin iki şubesi vardır. Bunlardan birincisi batnın, İkincisi fercin şehvetidir. Batnın şehveti kişi hayatının devamı için­dir. Fercin şehveti ise neslin, zürriyetin, nev’in devamı içindir. Eğer bunlar zaptedilmez, kahredilmez, takva gemiyle gemlenmez ve mutedil bir çizgiye getirilmez ise din ve dünyayı helâk eden bir âfet olurlar. Eğer bu şehvet olmasaydı kadınlar (nisa) erkekler (rical) üzerine sulta kuramaz, böylece de kadınlar şeytanın ipleri olmaz­lardı. Her türlü kötülük ifrat derecedeki bu şehvetten kaynaklanır. Aynı şekilde her türlü rezalet de bu kuvvetin ifrat derecede sönük ve hareketsiz oluşundan meydana gelir. Hunsalık ve iktidarsızlık gibi.

Eğer bu kuvvet mutedil ve her halükârda akla ve şeriate itaat­kâr olursa övülecek bir makama ulaşır. Ne zaman ifrata kaçarsa onu, açlıkla, nikahla, harama bakmaktan sakınmayla, faziletleri

Kesbetmekle susturmak ,heva ve hevesi kösteklemek lazımdır.

İmam Gazali,Mearicu-l Kuds(Hakikat Bilgisine Yükseliş)

İnsan yay.

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir