Mustafa İslamoğlu’nun Esbab-ı Nüzul Çelişkisi

images-7 Mustafa İslamoğlu'nun Esbab-ı Nüzul Çelişkisi

Mustafa İslamoğlu: Sebeb-i Nüzul rivayetlerinin zanni olduğunu hatta hatta çok çürük bir dal olduğunu… sık sık söyledim..Bu düşüncelerimi hatırlatarak, elbette ki Kuran’ın kendi kendine yeter olduğunu ama esbap-ı nüzul’ün Kuranı anlamayı kolaylaştırıcı vasfını asla inkar edemeyeceğimiz belirteyim. (1)

Eleştiri: 

1. Burada 3 büyük çelişki var..Birincisi Esbab-ı Nüzul’ün “çürük bir dal” olduğu iddiası..Allah kelamının çürük bir dala bağlanmaması gerektiği ve çürük dallara tutunanın  her an (hataya, hurafeye) düşmesinin muhtemel olduğu sonucu çıkar. Kuranın anlaşılmasında çürük delillere muhtaçlığını kabul, mümkün olmayan tenakuzlara sebebiyet verir. Ve hakiki mealci çakma mealciye haklı olarak sorar: Mübin, açık, tafsilatlı, anlaşılması kolaylaştırılmış bir kitabı çürük dala neden mahkum ediyorsun? Diğer bir husus; esbab-ı nüzulü rivayetin sıhhat derecesine göre tasnif etmesi gerekirken kategorik olarak zayıf bir veri kabul etmesi..Buna göre haberBuhari’de de geçse veya en zayıf bir isnadla başka bir kaynakta da geçse fark etmemesi gerekiyor..Doğrusu zayıf veya kuvvetlinin ayrı ayrı ele alınmasıdır…İslamoğlu, süpürücülükten çok şikayetçidir..Demek ki kendinden şikayet ediyormuş..

 

2.İslamoğlu: …Entelektüel muhitlerde moda olan tabirle “tarihselci bakış açısı” bu olsa gerek. Yalnız, bu yaklaşımın dayandığı argümanlar, ne yandan bakarsanız bakın dökülüyor. Olayın ahlaki ve psikolojik boyutu bir yana, ortada açık bir usulsüzlük var. Bu usulsüzlük, esbab-ı nüzul rivayetleri gibi, rivayet tekniği açısından ne derece sağlıklı oldukları çok iyi bilinen “zanni” bir delile dayanarak, Kur’an gibi “kat’î” bir metnin hükmünün tahsis edilmesi..(2)

Çelişki: Esbab-ı nüzul büyük usulsüzlüklere alet olabiliyorsa ne zaman usulsüzlüğe alet olduğunu ne zaman da olmadığını ayırt edecek objektif kriteriniz nedir? Demek ki işinize geldiği zaman kullanmak için yedekte tuttuğunuz bir veri..

 

3. Bakara 178, gibi anlaşılması kısmen zor bir ayeti zanni delil, çürük dal, “usulsüzlük aracı” dediği zayıf delille tefsir ediyor..Birden bire çürük dal ayetin doğru anlaşılması için bilinmesi lazım gelen önemli bir bilgi kaynağına dönüşüyor:

İslamoğlu: kütibe aleykümül kısas size kısas farz kılındı ibaresini nasıl anlamamız gerekiyor? Şöyle, bunu doğru anlamak için sebep-i nüzulü bilmek lazım.

Araplar cinayetlerde özellikle biliyorsunuz Araplar kavim ve kabile asabiyeti yoğun olan bir kavim. Çok aşırı bir kabile ırkçılığı var. Ve kabileler arasında da sürekli savaş var. Güçlü bir kabileden biri, zayıf bir kabileden bir başkasını öldürdüğünde ya hiç ceza görmüyor, ya otomatikman tazminata bağlıyor gidiyor. Ama kazara zayıf kabileye mensup bir adam, güçlü kabileye mensup birini öldürdüğünde ne oluyor? Biz, sizin bizden öldürdüğünüze karşılık sizin tüm erkeklerinizi isteriz diyebiliyorlar. Tümünü. Siz bizden bir tane öldürdünüz ama biz güçlüyüz, biz soyluyuz, biz boyluyuz. O zaman bire karşılık tüm erkeklerinizi.

İnceleyin:  Üç Muhammed Eleştirisi (2)

Hatta böyle bir hadise anlatılır tefsirlerde. Soylu bir kabileden birini öldürmüş küçük bir kabileye mensup, zayıf bir kabileye mensup biri, Katil olmuş ve onun kabilesinin tüm ileri gelenleri, mensubu öldürülen kabilenin reisine gelmişler. Öldürülen de o reisin çocuğu imiş. Ne istersin demişler. Ne olmuş, bir kere olmuş, katil olmuş, ne istersin bizden. En doğal karşılığı nedir? Öldüreni gönderin cezasını vereyimdir. Hayır. Kabile reisinin söylediği şu; Ya oğlumu diriltirsiniz ya da kabilenizin tüm erkeklerini, siz de dahil bana teslim olursunuz. Hepsini teker teker öldürürüm, yine de oğlumun öcünü aldım saymam kendimi.

İşte böyle bir toplumda. Düşünün. Zayıf kabileden biri, bir kadın öldürüyor, öldürülen kadına karşılık diyorlar ki sizin en güçlünüz kim? Şu, şu, şu…! Onları vereceksiniz. Güçlü ya kabile mensubu öldürülen kabile. Öyle..! Böyle bir dengesizlik var. Katili de almıyorlar. O kabilenin en değerli en işe yarar kişisi kimse onu istiyorlar. Oysa ki suçlu o değil.

Bu durumda zulüm oluyor. Adalet nasıl gerçekleşir..! Suçlunun dışında birini cezalandırırsanız. Adalet suçluyu, suçu kadar cezalandırmaktır. Adalet budur. Suçu kadar, suç ve ceza arasında bir denklik lazım. Bu denklik iki tarafa da bozulduğu zaman adalet terazisi bozulmuş olur. Suça ceza ne ağır verilir, ve hafif. Hafif verildiği zaman suçu özendirirsiniz. Cezanın caydırıcılığı kalmaz. O zaman suçluyu ödüllendirirsiniz. Suçu övmüş olursunuz. Eğer ağır verirseniz bu sefer de zalimken mazlum durumuna düşürmüş olursunuz. Ve siz de mazlumken, mağdurken, zalim olmuş olursunuz. İkisi de adaletsizlik. Denklik..!

Tüm hukuk sistemlerinin problemi budur tarih boyunca. Cezada denklik problemi, beşeri hukukun çözemediği bir problemdir. Bu güne kadar da çözememiştir. Ve beşeri hukuk cezada denklik probleminde iflas etmiştir. Bugün iflasın ilanıdır şu anda dünyanın suç açısından geldiği nokta. Görmüyor musunuz. 1930’ların Mussolini İtalya’sının ceza hukukunu alan Türkiye’de suçun nasıl övülür hale geldiğini, suçun övülüp, mağdurun cezalandığını adeta görmüyor musunuz. İşte bu suça methiyedir. Suçu övmek, suçu teşviktir.

İnceleyin:  Bir milyon hadis sayısı hadislerin uydurma olduğunun en büyük delili midir?

Evet, bunu ancak vahiy çözmüştür. Ceza hukukunun bu ezeli problemini en güzel biçimde çözümleyen vahiydir. Bakın, o çözüme birazdan geleceğiz. Ama öncelikle Kısas size farz oldu ibaresini, “cezada denklik size farz oldu” biçiminde anlayacağız. Yoksa ayetin devamında geliyor, hür’e karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın.

Şimdi bir kadın öldürüldü. Öldüren erkek, Bir kadın mı arayacağız öldürmek için. Bunu demiyor. Bu denilmiyor ayette.

Şimdi bir köle, bir efendiyi öldürdü. Şimdi efendim yok olmaz biz bir efendi arayacağız köleye karşılık. Çünkü öldürdüğü efendi mi diyeceğiz…! Ayet bunu demiyor. Bununla alakası yok ayetin dediğinin. Peki ayeti doğru anlamamız için, arka planını bilmemiz lazım. İşte öyle, biraz önce anlattığım sebep-i nüzul, o olay, bağlam. Yani tarihsel bağlam. Ortada bir denksizlik var. Eşitsizlik var. Katil cezalandırılmıyor. O halde bu ayetten anlamamız gereken şu. “Sadece suçluyu cezalandırmanız size farz kılındı. Suçsuzu cezalandırmamanız size farz kılındı.”(3)

 

Eleştiri: İslamoğlu’nun “Şimdi bir köle, bir efendiyi öldürdü. Şimdi efendim yok olmaz biz bir efendi arayacağız köleye karşılık. Çünkü öldürdüğü efendi mi diyeceğiz…! Ayet bunu demiyor” yorumuna mesned gösterdiği herhangi bir delili yok..Tek geçerli izahı ayetin sebebe-i nüzulü. Esbab-ı nüzulü de sınırları belli olmayan bir anlayışla kabul edip, başka çare kalmayınca kerhen müracaat edeceği bir veri olarak görüyor olmalı. Videodaki mealcinin eleştirisi bu yüzden mealcilik mezhebi açısından doğru.

***

(1) https://www.youtube.com/watch?v=9T7yTU-RuyU
(2) http://www.mustafaislamoglu.com/yazar_184_8_fetvayi-nasil-alirdiniz-.html
(3) https://kurantefsir.wordpress.com/2011/03/page/5/

 

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir