Din Bütünleştirir, Mezhep Parçalar mı?

Dinler insanları nasıl birbirlerinden ayırıyorsa tali olarak mezhepler de inanç sınırları olarak insanları birbirinden ayırır.  Dini anlama formatlarına mezhep diyoruz. Dinin ortak bir tarifi ve tanımı yoksa orada mezhep devreye giriyor.  Din nedir sorusunun cevapları bizi mezhepleşmeye götürür. Öyle ise mezhep meselesi kaçınılmazdır.  Bu şeriatlara dayalı dinlerde ameli mezhepler için geçerli olabileceği gibi fırka anlamda akait mezhepleri için de geçerlidir. Dinde tefrika elbette mezmum ve menfur bir haldir. Bununla birlikte tefrikanın tarifinde bile ihtilaf vardır.  Bu nedenle ihtilafu tenevvü ile ihtilafu tefrika birbirinden ayrılmıştır.  İhtilafın bir kısmı çeşitliliktir ve insanoğlu çeşitliliğe yatkın yaratılmıştır. Dini çekişme aracı olarak kullanmak elbette yakışıksız bir tutum ve durumdur.  Bunun menşei heva ve hizipçilik ise sorumluluk gerektirir.  Mücerret fikri içtihatlar ise sorumluluktan azat olabilir. Mezhepleri aşmak ve ortak bir dini anlayışa varmak ütopik bir haldir. Karma, eklektik bir din olmayacağı gibi ortak, karma bir mezhep de olamaz.   Mezhep meselesi kaçınılmaz olduğu için kimileri farklılıkları tölere etmek için mezheplerin yakınlaşması meselesini ortaya atmış ve gündeme getirmişlerdir. Bununla birlikte mezheplerin yakınlaşması veya dinler arası diyalog gibi meseleler karşı tarafı yumuşatma veya manipülasyon amacı da taşıyabilmektedir. Bu da güveni zedelediğinden dolayı mesafeyi kısaltmak yerine derinleştirmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Tahran ziyareti sırasında gazetecilerin ‘belli bir mezhep üzerinden politika üretiyor, diye eleştirenler var. Siz ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, “Türkiye mezhep eksenli bir ayrışmaya veya bir tavra gidiyor’ ifadesini kabullenmemiz kesinlikle mümkün değil. Bir defa bizim için belirleyici olan güç mezhep değildir. Bizim için belirleyici olan anlayış ya da inanç İslam’ın ta kendisidir. Birileri Şia olabilir, Sünni olabilir. Ancak inanç noktamızdaki geleceğimizi ne Sünnilik belirler ne de Şia! Bizim için esas olan İslam’dır. Biz olaya bugüne kadar böyle baktık. Yani sizin mezhepsel bir anlayışınız olabilir,  ama bunu karşı bir mezhebe dayatırsanız, o zaman siz ümmeti parçalamış olursunuz. Şu anda İslam dünyası parçalanma riskiyle karşı karşıya. Atılması gereken adım, bunu durdurmaktır. Buna gayret etmemiz lazım. Ama birileri daha fazla silah satabileceğimiz bir pazar oluşturalım mantığıyla hareket ediyorsa çözmek mümkün değil. Görünen o ki böyle bir pazar gayreti içerisinde olanlar da var. Bunun olmaması için inşallah bir gayret koyalım diyoruz” cevabı vermiştir.

İnceleyin:  Daeş Sonrası Ortadoğu ve Yeni Dengeler

Bu cevapta doğrular kadar  yanlışlar da var.  Mezhebi hafife almak din ile mezhep arasındaki ilişkiyi veya diyalektiği bilmemenin bir sonucudur.  Mezhep dinin basamağıdır. Merhum  Zahid el Kevseri ‘mezhepsizlik dinsizliğin köprüsüdür’ derken böyle bir şeyi kastetmiş olmalıdır.  Mezhebi aşarak dine ulaşmak mümkün değil. Elbette dinin yorumlarından bazıları belki de çokları yanlıştır ama bu yorum ihtiyacını, ötesinde zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.  Dinin mezhep olarak en doğru veya en doğruya yakın bir yorumu vardır. Biz buna Ehl-i Sünnet diyoruz. Dolayısıyla bu anlayış pazarlık konusu olamaz.  Din yorumlamadan yani işlenmemiş ham haliyle kitlelere ulaştırılamaz.  ‘Mezhebi aşmak, dine ulaşmak’ kulağa hoş gelse de bu mugalatadan hali değildir hatta ibarettir. Dinin tanımı mezheptir bunu inkar mugalatadır. Açılım olabilir veya geniş zaviyeli, bakışlı ve meşrepli olunabilir. Ama bu gerçeği değiştirmez.  ‘Mezhep yok, din var’ söylemi mugalatadan ibarettir.  Dinin tarifi konusunda genel bir uyuşma olursa mesele kalmaz. Lakin din nedir sorusuna cevap aradığınızda mahiyeti ve tarifine girdiğinizde farklı yorumlarla karşılaşacaksınız, tali tanımlara ulaşacaksınız.

Le Monde Diplomatique Alain Gresh  bölgede mezhep kavgasını İran, ABD ve Suudi Arabistan’ın tetiklediği, körüklediği kanaatindedir.  2003 yılından itibaren ABD Irak’ta taifiyye/sekterizm ile şuubiye yani ırkçılığı kışkırtmış ve resmi sistem haline getirmiştir. Bu esaslar altında girilen seçimler ülkedeki sekterizm ve ırkçılık dalgasını güçlendirmiştir.  ABD bu uygulama için Irak’ı pilot bölge olarak seçmiştir. Arap Baharından sonra bunu genellemeye çalışmıştır. Bu hususta bölgedeki en büyük ortağı ve aracı İsrail ile birlikte İran’dır.  Her ikisi de hem sekter hem de şuubidir.  ‘Mezhep ve Etnik Hatlarda Yeni Sykes-Picot’ yazımızda bunun ufuklarını yazmıştık. Yanlışta temadi etmeyelim:  Çıkar yol Sünniler arasında birliği temin etmektedir. Salahaddin ve Salahaddinlerin yolu budur.  Zira İslam’ı anlamanın en doğru ve kestirme yolu, tarihin ve zamanın imbiğinden geçmiş olan Ehl-i Sünnet anlayışıdır. Bunu tanımadığımız için yolu uzattık,  zayiatı artırdık.  Gelin bu kan kaybına bir son verelim.  Yoksa İslam deyince başkalarının tarifini mi esas alacağız? Veya mezhebi atlamak isteyenler,  dini mezhep imamlarından daha mı iyi anlıyorlar?  Kavgayı önlemek istiyorsak sabitelerimize dört elle sarılmalı ve birlik üzerinden caydırıcı olmalıyız. Aşınmak zayi olmaktır.

İnceleyin:  Siyaset ve Mülk

Mustafa Özcan, Vahdet Gazetesi, 13.04.2015

Yusuf Aslan

Tarih talebesi ve ilme pek meraklı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir