Kültürel İktidar Neden Muktedirdir?

Sosyal Psikoloji Gözüyle Kültürel İktidar Fenomenini Anlamak Gökhan Arslantürk[4] Özet: Kültürel iktidar, güç ve iktidar kavramının farklı bir boyutunu temsil etmektedir. Bu yönüy­le son yıllarda gittikçe artan bir ilginin odağı konumundadır. Yeni gelişen bir alan olarak, kültürel iktidar hegemonya, kültür savaşı, simgesel güç ya da yumuşak güç gibi kavramlarla ele alınmakta­dır. Bu çalışmada daha çok […]

Daha fazla oku
Bilgi, İktidar ve Modern Kültürel İktidarın Temel Dinamikleri

Ertan özensel* özet: Tarihsel süreçte bilgi-iktidar ilişkisi sürekli var olmakla birlikte, modem zamanlarda bu ilişki sürecinin çok daha karmaşık bir hal alırken aynı zamanda bilgi, merkezi bir konuma gelmiştir. Doğa bilimlerinin ardından sosyal bilimlerinde devreye girmesiyle iktidarlar, kendilerini meşrulaştırırlar- ken sahip oldukları denetimi de güçlendirme imkanına kavuşmuş oluyorlardı, özellikle ulus dev­let, demokrasi, kapitalizm gibi argümanlarıyla […]

Daha fazla oku
Makineler Dünyasında İnsan Özgürlüğü

Modern dönemlerin en çok yüceltilen kavramı muhteme­len özgürlük kavramıdır. Devletler öyle olmadıkların­da bile özgür bir devlet olmakla övünürken, küçük çocuklar bile ailelerinden özgürlük talep etmekte, insanlar kararlarına meşruiyet kazandırmak istediklerinde onun özgürce alınmış bir karar olduğunu söylemektedir. İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi özgürlükler medya­da dünya çapında tartışmalara konu olmaktadır. Çoğunlukla da […]

Daha fazla oku
Duyguların Mekanikleşmesi

Duygular insanı insan yapan temel unsurlardandır. Olumlu ve olumsuz olarak gruplandırdığımız duygular insan hayatının renkleri gibidirler. Her duygu insanın hoşuna gitmese de, bazı duyguları diğerlerine tercih etsek de kuşku­suz duyguların olmadığı bir hayat canlılıktan, sahicilikten ve sıcaklıktan yoksun bir hayat olacaktır. Bunun en açık kanıtı, insanların geçmişlerine baktıklarında en net şekilde en yoğun duyguları yaşadıkları […]

Daha fazla oku
Pierre Bourdieu – Televizyon Üzerine -Alıntılar

Televizyonun iki etki yarattığını gösterdim. Bir yandan, felsefeye, yargıya, vb. ait birtakım alanlara girme hakkını ucuzlatmaktadır: mesleğin iç tanımı açısından, giriş hakkını ödememiş olan insanları, sosyolog, yazar, ya da filozof, vb. olarak kutsayabilmektedir. Öte yandan da, en çok sayıda insana ulaşabilecek durumdadır. Doğrulanması bana zor gibi gelen şey, alana giriş hakkını ucuzlatmak için izlenirliğin yaygınlığından […]

Daha fazla oku
İstanbul Sözleşmesi’nin Gizle(yeme)diği “Epistemik Şiddet”

Kamil Ergenç Üzerinde durulması gereken husus (kanaatimce) “şiddetin” önlenmesi amacına matuf olarak ihdas edildiği söylenen bir metnin bizzat kendisinin taşıdığı “epistemik şiddet” potansiyelidir. Sonuçları itibariyle daha sarsıcı ve kalıcı izler bırakan epistemik şiddet, fiziksel şiddette olduğu gibi hemen fark edilebilen bir özelliğe sahip değildir. Daha çok dil ve kavramlar aracılığıyla ve/veya tasavvur ve yorum üzerinden […]

Daha fazla oku
Toplumsal Cinsiyet

Cins kelimesi, Türk Dil Kurumu lügatinde “tür, çeşit, soy, kök, asıl” gibi manalara gelirken ıstılahta “birbirine benze­yen ve ortak pek çok özellikleri olan türler topluluğu” ola­rak tanımlanmaktadır. Cinsiyet de ferde üreme işinde ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren yaradılış özelliği, eşey, seks olarak tanımlanır. Buna göre cinsiyet kelimesi bi­yolojik olarak kadın ve […]

Daha fazla oku
İyilik ile Kötülüğün Ötesi

Nietzsche’nin dahiyane eleştirilerinin ilki, yani, hiyerarşik olarak birinci öncelikli olanı, iyilik ve kötülükle ilgili betimle­meleri ve anlamlandırmalarıdır. Bu bağlamda sorunsallaştırdığı- mız kavram; SumMum Bonum’dur. Summum bonum’un; Grek ve bir miktar farklı bağlamları olsa da Latinlerden bu yana; en yüksek-en yüce iyilik, en kut­sal iyilik, en güzel-tatmin edici iyilik gibi anlamları vardır. Böyle yazılınca kavram bomboş […]

Daha fazla oku
Kurum – Kamu İlişkileri

Modernizmin anahtar kavramlarının başında rasyonalizas- yon gelmektedir. Onlara göre eski toplumun tümüne nüfuz eden gelenekler rasyonel değildi ve onların yerini akla uygun olarak kurulacak yapılar almalı, geleneğin işlevlerini kurumlar üstlen­meliydi. Ayıp, günah, haram gibi bireyi içten kuşatan mekaniz­malar; hem bireyin özgürlüğünün ve self-aktüalizasyonunun önündeki engellerdi hem de toplumun gelişmesi ve ilerlemesi­ne set çekiyordu. Dolayısıyla bu […]

Daha fazla oku
Modernitenin Kurumsal Geist Teorisyeni Olarak Hegel

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki Hegel ile Kant ve özel­likle Nietzsche ve hatta Marx, diğer pek çok düşünür gibi, eserle­rine atıflarla özetlenebilecek düşünür ve bilim insanları değildir. Onların lafızlarını kullanarak, anlaşılır bir cümle ortaya çıkart­mak mümkün değildir. Bu dört düşünürün kasıtlarından anlaşı­lanlar, anlaşılabilir lafızlar haline getirildiği takdirde, kendi için­de bütünlüğü ve tutarlılığı olan bir […]

Daha fazla oku