Guy Debord’un, tanımını 1967 basımı Gösteri Toplumu adlı kitabında yaptığı gösterenin kökeni, öncelikle ekonomik alanda yatar. Gösterinin biçimi ve içeriği, var olan sistemin koşul ve amaçlarının doğrulanmasıdır. Gösteri, pazarla iç içedir ve pazarın ürünlerini sergiler. Onda gerçeklik, örtüktür; kısmen görülebilir. Gösterinin dünyası seyir ve izleme üzerine kuruludur.
Bu dünyada imgeler, adeta özerktir. Gösteri, toplumun bakış ve yanlış bilincinin bir araya geldiği ve kendini sergilediği sektördür. Gösteri, nesnelleşmiş bir dünya görüntüsüdür. Bu dünyayı her haliyle doğrular, koşullarını onaylar ve yeniden üretir. Dili, egemen üretimin işaretlerinden oluşur. Gerçekliği tersine çevirir. Kendisi, asıl gerçeklik haline gelir. Gerçeklikteki çok farklı ve çeşitli olayları birleştirir, bir araya getirir. Görünüşü ve toplumsalı sürekli doğrular, onay üretir. Eleştirel bir bakış, gösterinin, yaşamın yadsınması demek olduğunu keşfeder (Debord, 1996, 11-16).
Kellner da Debord’un yaklaşımını sürdürerek gösteri’nin günümüzde hayatın her alanına girmiş olduğundan söz eder (2010, 8-11) ve medyanın elinde sıradan olayların bile nasıl dev gösterilere dönüştürüldüğünü açıklar. Küreselleşme, teknolojik devrimler ve medya gösterileri ile birlikte yürümektedir.
Medya kültürü, yeni binyılda sosyalleştirme kuvveti vazifesi görmektedir. Yeni şöhretler ve ikonlar, günümüzün ikonları ve eğlenceye yaslanan toplumun tanrılarıdır. Bu toplumun ideal ve amaçları, para, şıklık, şöhret ve başarıdır. Eğlence en temel karakteristiktir. İnternet, medya gösterilerinde, kullanıcılarına (netizen: internet-citizen) her türlü alana katılabilecekleri interaktif (etkileşimli) bir alan sunmaktadır. Gösterinin mantığı bu medya kültüründe televizyonun yayın akışına nüfuz etmekte, sürekli ‘son dakika’ haberleri ile, talk showlarla, eğlence programları ile, interneti, belgeselleri ve diğer programlan, kanun sistemine ve suça bulaştırmakta, günlük hayatı sömürgeleştirmektedir.
Gösteri geleneksel medyanın her alanında kullanılırken yeni medya da bundan uzak kalamamakta, özellikle sosyal medya gösterinin yaşam bulduğu, büyüdüğü, etkisini yoğun ve yaygın olarak dağıttığı bir mecra haline gelmiş bulunmaktadır. İnternette ve sosyal medyada gösteri yeni ve farklı boyutlar kazanmıştır. Kültür endüstrisi, kültür ürünlerinin gösterisini çok daha rahat, çok daha esnek, çok daha ucuz form ve içeriklerde yapa» bilmeye başlamıştır. Bu, yepyeni bir gösteri alanıdır. Birçok anlamda geleneksel medyanın sınırlılıklarından uzaktır: Kolaydır, ucuzdur, çeşitlidir, özgürdür, yeniliklere daha çok açıktır. Herkes gösterinin yapımcısı ve üreticisidir. Üreticiler ve tüketiciler aynı kişilerdir. Roller birbirine girmiştir.
Üretilen de tüketilen de, kişilerin kendi hayatları ya da teşhire açılmak istenen hatta zaman zaman gizli çekilen fotoğraflar ve videolardır. Adeta kamunun takdirine sunulur bu görüntüler. İnternet ve sosyal medya bir agora atmosferi yarattığı gibi aynı zamanda bir arenadır da. Saldırıya açıktır. İğdiş edilmeye, hakaretlere, küfürlere, aşağılamaya açıktır. Arenalardaki yuhlama ve alkış sesleri gibi sesler birbirine karışır. Birbiri ile çoğalır ve alevlenir. Bu gösterinin aktörleri, sürekli rol değiştirebilir. Zaman zaman kurbandır, zaman zaman izleyen ve saldıran ya da hakaret eden.
Sosyal medyayı açıklamada arenadaki atmosfer daha açıklayıcı görünmektedir. Agora hali de yaşanır ama daha sınırlı ve gelip geçici olarak. Arenalar birer yargı ve infaz mekânlarıdır aynı zamanda. Ancak arenada kurban ve izleyici ayrımı net iken sosyal medyada bu karmakarışıktır ve süreklilik arz eder. Arenada gösteri zamanı başlar ve biter. Biteceği bellidir. Sosyal medyada gösteri süreklidir, bitmez. Arenada gösteri sınırlı bir alanda cereyan ederken sosyal medyadaki gösteri dünya yüzeyine yayılmıştır. Bu nedenle Debord’un yaygın gösteri tanımına da çok uygundur.
Sosyal medyada, suç ve suçlu kavramı da karmakarışık, esnek ve değişkendir. Yanlış bir cümle kullanan biri, bir anda suçluya dönüşüverir. Ve linç girişimi ile, saldırı ile karşılaşabilir. Bunlar bu gösteri biçiminin kaçınılmaz öğeleridir. Anındalık, çok yönlü müdahale, çok yönlü izleme söz konusudur.
Çünkü sosyal medya çok sayıda göz ve bakış ile kuşatılı bir gözetlenme alanıdır. Gözler bu alanı izler, bakar, görür, kaydeder ve yayar, büyümesine yol açar. İzlenme oranlan açıklanır. Sosyal medyada kullanıcı simgesel bir beden ya da ışıktır, imleçtir. Kendini haber verir, kendini ele verir. Ancak engellenebilir ya da reddedilebilir. Haklı ya da haksız bulunabilir. Kullanıcı her sosyal medyada farklı bir kimlikle edimde bulunabilir. Çoklu kişiliklere bürünebilir. Ayrıca form olarak da sesli, yazılı ya da görsel biçimde bulunabilir. Bu aşırı esneklik, kişiliklerin psikolojik olarak bölünmesine de yol açar.
Fuchs’un da belirttiği gibi (2010a, 25-26) sosyal sitelerde bilgi ve iletişim teknolojileri, kullanıcıları tanımlayan bilginin gösterisine izin verir. Bu, bağlantı listelerinin gösterisidir. Kullanıcılar arasında bağlantıların kuruluşu, onların bağlantı listeleri ve kullanıcılar arasındaki iletişim, gösteriseldir. SNS, sürekli yeni arkadaşlıklara, topluluklara, ilişkilerin gelişmesine izin verir. Facebook, MySpace, Xing, Friendster, StendiV2, Linkedin, hi5, Orkut, Vkontakte, Lokalisten bu gurupta sayılabilir. SNS’lere yönelik araştırma tipleri ise üçe ayrılır:
1. Tekno- iyimser yaklaşımlar
2.Tekno-kötümser yaklaşımlar
3.Eleştirel, diyalektik yaklaşımlar.
Tekno-kötümser yaklaşıma dayalı araştırmalar, en çok SNS’lerin olumsuz yanları, tehlikeleri, riskleri, yarattığı sorunlar, özellikle gençler ve çocuklar üzerinde yol açtığı hastalıklar üzerinde durur (Acquisti, Gross, Duryer, Hiltz, Pazzerini…). Bu çalışmalarda mahremiyete çok az ilgi gösterilir. Bunlardan Duryer, Hiltz ve Passerini (2007) Facebook ve MySpace kullanıcılarına yönelik olarak yaptıkları niceliksel bir araştırmada, Facebook kullanıcılarının, kimlik bilgilerini açıklamaktan daha çok hoşlandıklarını bulguladılar. MySpace kullanıcıları da ilişki yapılarını açıklamaktan daha çok hoşlanıyorlardı. Dur- yer’in açıklamasına göre çoğu sosyal netvvork sitesi, kullanıcılarının özel bilgilerini paylaşıma yönelik önerilerde bulundu ama katılımcıların çoğu kendi profillerinin görünmesini istemedi ve müşteri olmaya yanaşmadı. Frederic Stutzman ise (2006) çok sayıda öğrencinin, özellikle kişisel bilgilerini internette paylaştıklarını, bir araştırma ile bulguladı. Bazı araştırmalarda, kullanıcılar, potansiyel kurbanlar olarak nitelendirilir: Bireysel cinayetlerin, cinsel sapıklıkların, akıl hastalarının, bilgi hırsızlarının ve bilgi dolandırıcılarının kurbanı. Sorun burada, bireysel sorumluluğun ve bilginin olmayışında görülür.
Sosyal medya bilgiyi paylaşmaya teşvik eder ama çok tehlikeli bir mecradır da aynı zamanda. Profilde, özel hayatın ve fotoğrafların herkes tarafından görülebilmesi, riskleri artırır. Kurbanlaştırma söyleminin bir sorunu, genç insanları tümüyle pasif, hasta ve sorumsuz görmesidir. Yani bu anlayışa göre yaşlı insanlar daha sorumluluk sahibidir. Gençler ahlaki olarak yaşlılar gibi davranmalı, onların değerlerini sürdürmelidir. Teknolojinin ilerlemesi gözetim durumunu artırır ve bu da kullanıcıları rahatsız eder, eğlenmelerini önler, daha az iletişime geçmelerine neden olur. Bu kötümser bakış açısı, soruna çok yönlü yaklaşamaz.
YouTube, sosyal, amatör ve profesyonel deforme-etmenin (bozuma uğratma) ve eğlencenin kaynağı olarak önlenmiştir. Sosyal medyanın bu en büyük gösteri alanı olan YouTube ile ilgili olarak Lange’ın tespitleri dikkate değerdir (2008, 87-93): Bir filin farklı yerlerini, farklı farklı hayvanlara aitmiş gibi hisseden kör bir insanın öyküsündeki gibi, bireylerin görme ve var olma nedenlerine göre değişmek üzere, çok farklı özellikte bir site olarak algılanabilir. Gerçekten YouTube’un kullanıcıları üzerine konuşması, çok sayıda anlam kaybına neden olma riskini taşır. Site, geçici eğlencelerin mekânı olduğu kadar, ondan çok daha fazla niteliklere de sahiptir. YouTube amatörlere açık olduğu gibi, ünlü markaların videolarını koyduğu, büyük bir gösteri mecrasıdır.
YouTube’da komik videolar, şok edici görüntüler, ilginç ve değişik görüntü videoları yer alır. Birçok video, oyuncu ya da şarkıcısını burada ünlendirmiştir. YouTube yeni bir şöhret mecrasıdır. Zaman zaman insanlar, çok özel videolarını bile burada yayınlayabilmekte, bu da mahremiyet ve özel alan tartışmalarmı başlatmaktadır. Zaman zaman bazı insanlar başkalarının videolarını da izin almadan YouTube’a koymakta, bu ise rahatsızlık yaratıp sorunlara neden olmaktadır. Çünkü herkes her an “görülür” olmaya, bir gösterinin parçası olmaya kendini hazır hissetmeyebilir.
Bu durum, aile bireyleri, yakınlar, akrabalar ya da arkadaşlar için de geçerli olabilir. Aynı sorun sosyal medyanın diğer türlerinde de yaşanabilmek- tedir. YouTube’un ve sosyal medyanın bu teknik özelliği ve olanağı, kötü niyetli birilerinin bu mecrayı “teşhir” amaçlı kullanımına da alet olabilmektedir. YouTube’da ya da sosyal medyada video yüklemek teknik bir altyapı bilgisini gerektirir. Bu bilgi genç kuşakta daha çoktur. Kamera kullanımı, bunu bilgisayara aktarma, o dosyayı sosyal sitelere yükleme vb. teknik bilgi. Sosyal medya her şeyden önce eğlence alanıdır. YouTube’daki bazı videolar o kadar eğlencelidir ki, sahiplerini çok ünlendirmiş ve hayatlarını değiştirmiştir. Dev bir eğlence dünyası söz konusudur. Çoğu video sahibi, ünlenmeyi amaçlamadıklarını, ama eğlenceli olmanın bunu getirdiğini açıklamıştır. İçlerinde amatör çok insan vardır.
Profesyonel yönetmenler kadar başarılı olmuşlardır. Ünlenen ya da ünlenmeyen birçok başarılı video “Sıradan” kullanıcı kavramının tartışılmasına neden olmuştur. Çünkü videolar hiç de sıradan değildir. Bazıları profesyonele yakındır. Ayrıca çok sayıda insan bu videolara saatlerini harcar. Sadece saatler değil, efor ve maddi güç de harcanır. Özel ekranlar, internet paketleri, kameralar alınır. Bu durum bir ekonomi yaratır. Piknik toplantıları, masalar, yiyecekler, oynayanlar, eğlenenler, aile bireyleri tümden YouTube’da görünebil- mektedir. Sosyal medya bu haliyle her şeyden önce görsel bir gösteri alanı olarak çalışmaktadır. Gerçekten de ucu bucağı belirsiz, esnek ve açık uçlu yeni bir gösteri alanı olarak sosyal medya ve özelinde de YouTube, Lady Gaga ve Park Jae Sang’ın Gangnam Style adlı şarkısında da görüldüğü üzere uluslararası üne sahip ve uzun süre gündemde kalan şöhretler yaratmıştır ve dünya genelinde bu videoları milyonlarca kişi izlemekte, bu süreçte oluşan dönüşüm Tayvan örneğinde olduğu gibi ülkelerin kültür endüstrilerini tümden etkileyebilmektedir.
Kellner’ın yorumladığı gibi (2013, 1-6, 12) 2000 ABD seçimlerinde internet, bir gösteri mecrası olarak büyük bir rol oynamış, hatta televizyonun bile önüne geçmiştir. Seçimde her iki büyük parti de, hem ana akım medyayı hem de interneti çok yoğun olarak kullanmış; e-mailler atmış, web siteleri açıp kampanyalar düzenlemişler, fotoğrafları paylaşıp, videolar hazırlayıp göndermişlerdir. Sürekli yeni gösteriler düzenleyip bunları kullanmışlar, bu gösteri materyalleri hem geleneksel medyada hem internette ve sosyal medyada sürekli dolaşmıştır. Özellikle NBC ve Fox networkünde basket ve eğlence şovları sürekli gündemde kalmış, 2000 seçimleri ABD tarihinin en pahalı seçimine dönüşmüştür. Çünkü kampanyalara 3 milyar dolar harcanmıştır. Reklamlar, bir yazı tahtası olarak internet web siteleri ile, yalanlara, abartmalara, dikkatle bakıldığında görülen çarpıtmalara çok yakındır; bazı televizyon networkleri düzenli olarak reklam analizini yapmış ama sonuçlar oldukça çelişkili çıkmıştır.
Gösteri dili olarak, eğlence, komiklikler, hiciv, taşlama, yergi, konuşmaları çarpıtma, alaya alma ve her türlü yöntem kullanılmıştır: Görsel, sesli, yazınsal, grafiksel her türlü yöntem. Bush’un başarılı talk showlari, görselleri, görüntüleri, tartışmaları, popüler gösterileri, internette ve medyada haftalarca dolaşmış, yayınlanmıştır. Bush bu görüntülerde bazı tartışmalarda zorlandıkça sersemlemekte, saçmalamaktadır. İki karşıt aday, televizyonlarda sürekli gece tartışmaları yapmış ve bu gösteriler günlerce interneti ve sosyal medyayı kaplamıştır. Bu seçimde Al Gore, interneti adeta keşfeder. Bush’un geçmişindeki ya da o günkü skandalları, eksiklikleri, yeteneksizlikleri, güvenilmez ailesi, kolayca girilen internet sitelerinde bolca işlenmiş ana akım medya zengin bir madene benzeyen bu skandalları, konuları işlemekte başarısız kalmıştır.
İnternette, boş ya da saçma sohbetlerden zevk alan topluluklar bulunur. Bunlar, Shirky’nin sözünü ettiği üzere (2010,48- 51) ortalığın karışmasından ve gürültüden memnun olurlar. İnternette Flickr, YouTube ya da Wikipedia “ortak üretimce dayanır. Burada işbirliği de vardır. Ancak daha çapraşık bir şekilde. Katılım çok sayıdadır ve çok yönlüdür. Kimse katılım için bir karşılık ya da ödül almaz. Bu katılım olmasa, proje de yürümez. Enformasyonu paylaşmak ile ortak üretim arasında fark vardır. En önemli fark, ortak üretimde, bazı kolektif kararların olmasıdır. Örneğin Wikipedia’nın sayfalarını oluşturan süreç, karşılıklı yazışma, düzeltme ve en son tek sayfada anlaşmadır.
Ortak üretimin düzenli ve sürekli işlemesi, hayli zor bir süreçtir. Wikipedia’nın işleyişi böyledir. Bir dizi müzakere sonucu oluşur. Kolektif eylem üçüncü basamaktır: 1. Sohbet, paylaşım 2. Ortak üretim, işbirliği 3. Kolektif eylem. Kolektif eylem, grup çalışmasının en zor türüdür. Belli bir çabayı ve her üyeyi bağlayacak şekilde bir edimi gerektirir. Sorumluluğun paylaşımını gerektirir. Enformasyonun paylaşımı, katılımcılar arasında paylaşıma dayalı bir farkındalık yaratır.
Ortak üretim, paylaşımlı yaratıma dayanır. Ancak kolektif eylem, kullanıcının bireysel kimliğini grubun kimliğine bağlayarak, paylaşımlı bir sorumluluk durumu yaratır. Örneğin lösemili çocuklar için yardım amaçlı yemek düzenlemek ortak bir üretim iken, kolektif eylem bir gruba, hükümete, harekete karşı olarak, aynı amacı paylaşan üyeler adına üstlenilen bir girişimdir. Kolektif eylemin düzenlenmesi, bilgi paylaşımından ya da ortak üretimden daha zordur. Bu nedenle sosyal medyada da kolektif eylem örnekleri azdır. Hiç kimse, sitenin sahibi News Corporation hariç, milyonlarca kişi ile konuşamaz. Bu durum Facebook, Live Journal ve Xanga gibi sosyal ağlar için de geçerlidir, bloglar için de. Çoğunun üyesi azdır.
Sosyal medyadaki “şöhret” olgusunda da Shirky’e göre (2010, 85) bir dengesizlik söz konusudur. Web’de etkileşimin hiç bir teknolojik sınırı yoktur; ama yine de güçlü bilişsel sınırlar vardır: Örneğin kim olursanız olun, sadece belli miktarda bloğu takip edebilir, sadece belli miktarda insanla e-posta alışverişi yapabilirsiniz. Web günlükleri, karşılıklı yazışmaya teknik olarak imkân sağlasa da, şöhret arttıkça ve ölçek büyüdükçe, karşılıklı yazışma imkânsız hale gelir. Teknolojik olanaklar gerçek bir etkileşim için yeterli ortamı sağlamayabilir. Şöhret, insani sınırları aşıyorsa, bu durum yaygın olarak yaşanır. Etkileşim için, blog sahibi yerine, başkalarının ya da ücretli elemanların yanıt yazması, sık rastlanan bir durumdur ama bunu herkes hazmedemez.
Eşitlikçilik, ancak küçük sosyal sistemlerde mümkündür. Bir kez ortam belli bir boyutu geçince, şöhret, zorunlu bir hareket olur. Blogların izleyicisinin artışı, etkileşimin yok olmasına neden olur. 1 ya da 2 milyon okuyucusu olan bir blog yazarının, okuyuculara yanıt yazması neredeyse olanaksızdır. Yani “etkileşim” mümkün değildir. Ve kitlenin neredeyse tümü için imkânsızlaşır. Geri kalanla ise sadece ender ve önemsiz bir etkileşim yaşanır ve bu hemen her türlü medya için geçerlidir. Web günlükleri şöhretin tek yönlü aynasını ortadan kaldırmaz ve “etkileşimli TV” bir zıtlıktır. Çünkü televizyon ölçütünde bir kitleyi bir araya getirmek, pop star yarışmasındaki biri için, oy kullanmaktan daha etkileşimli olabilecek bir şeyi bozguna uğratmaktır. Geleneksel medyanın ölümü ilan edilirken, web, bir nevi anti-tv olarak resmedildi. Televizyon tek yönlü, web çok yönlü idi. Tv pasif, web aktifti. Ancak artık biliyoruz ki, web, kitlesel medyanın sorunlarının panzehiri değildir. Çünkü bu sorunlardan bazıları insanidir ve teknolojik ayarlara uymaz. Blog dünyasında yetkili yoktur. Sadece kitleler vardır. Ama bir araya gelen dikkatlerin ağırlığı, geleneksel medyayla bağlantı- landırdığımız türden dengesizlikler yaratmaya devam eder.
İlgi çekici ve önemli bir noktayı Artz (2013, 22) şöyle açıklamaktadır: Şirketlere ait olarak yayın yapan medya, kültür elitle- rinin karş.t-kültürel karakterini mutlulukla vurgulayıp sergiler.
Böylece kültürel çeşitliliğin gerçekleştiğini iddia eder. Matte- lart’ların vurguladığı gibi daha da önemlisi, reklamcılık ve eğlence, egemen orta sınıf yaşam tarzı olarak insanların bireysel potansiyellerini ve kendi sosyal koşullarını anlamaları için gereken zeminin altını oyar. Ayrıca insanın kolektif, demokratik, sosyal olabilirlikler konusundaki isteğinin dokusunu bireysel tüketime odaklarken, tarihe ve geleceğe ilişkin konuların otoritesini sarsar ve gündelik hayatı öne çıkarır. Eğlencenin popüler modellerinin ve küresel medyada oluşturulan gündemin yayılması için kitle kültürü kamusal söylemi bastırır, önünü kapatır. Özgür iletişim biçimleri ya da melez oluşumlar ise yaşanan bu ticarileşmeye karşı kültürel pratiklerin yayılması için çalışır ve gerçek bir yeni dünya düzeninin olasılıkları için kamusal söylemi tartışır.
Sosyal medya kullanımı ve kullanıcı kişiliğinin kesişme noktaları üzerine yapılan bir araştırmada, sosyal medya alanı olarak vveb’in, giderek daha çok, kullanıcıların üretim ve yaratım alanına dönüştüğü, kullanıcının kişisel özelliklerinin öneminin arttığı, katılıma dayalı medyada bunun dikkate alınması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Bu alandaki literatür, dışadönüklük, duygusal durgunluk ve deneyime açıklık gibi etkenler üzerinde durmakta ve bunlar doğrudan kişinin sosyal medyayı kullanımı ile ilgili konuları oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucuna göre dışadönüklük ve deneyime açıklık, sosyal medya kullanımını pozitif olarak etkilemekte, duygusal durgunluk ise negatif olarak etkilemektedir (Correa, Hinsley, Züniga, 2010, 247). Oysa bu araştırma eleştirel aklın tercih etme yeteneğini ve potansiyelini göz ardı etmektedir. Dışa dönük ya da deneyime açık çok sayıda insan da, yanlış bulduğu için sosyal medyaya katılmayabilir. Ya da çok durgun ve içe kapalı insanlar, sosyal medyayı aktif olarak kullanabilir, kullanmaktadır. Bunun çevremizde çok sayıda örneği vardır.
Burada sorun, bireyin, genel gidişatın peşine takılıp gitme ya da alternatif bir yaşam tarzı geliştirip geliştirmeme sorunudur. Kendi özel hayatını gösterilik bir seyir malzemesine dönüştürerek fotoğraf ve videolarla izlemeye açma eğilimi ya da başkalarının hayatlarını bir gösteri geçidi gibi izleme ve dikizleme eğilimi ağır bastıkça, çoğunluğun yaptığı şeyin dışında kalma duygusunun verdiği rahatsızlık arttıkça sosyal medya kullanımı da artabilir. Ve bunların tersini hisseden ve düşünen bir birey için sosyal medyayı kullanmama eğilimi ağır basabilir.
YouTube, geleneksel medya tekelleri ile birlikte ortak pazar paylaşımları için birçok şekilde pazar arayışları içerisindedir. Ropert Murdoch’ın Fox televizyonu bunlardan birisidir. Üstelik YouTube, eğlence holdinglerinin serbest kopyalama alanındaki yasal düzenlemeleri ile sorun yaşasa da, yüksek derecede merkezileşmiş iş planı, sahiplik yapısı ve ürün markası anlamında gelirini paylaşan bir kurum değildir. YouTube’un bilgi yapısı, tasarımı, ‘topluluk’, ‘yorum’, ‘cevap’ retoriği üzerinden yürüse ve bilinse bile, esas olarak “gösteri” ve “kutlama” alanı olarak tasarlanmıştır. Guy Debord’un kastettiği anlamda daha çok söylemin yapıları üzerinde oynar ve şirket ve pazar politikaları üzerinde yükselir.
YouTube’un izleyici grupları, gerçek insani gruplar bile olabilirler ama onlar var olan rolleri, kederli, kendi destekçisi, parodi yazarı, üstat, bilgin, uzman ve hareketin ikincil aktörleri gibi gayet iyi oynarlar (Losh, 2008, 111). YouTu- be’daki insanlar bazen öylesine ünlenir ki, komşu ya da akrabaların önüne geçerler. Çocuklar, sanatçılar, politikacılar, kadınlar hep YouTube’dadır. Sosyal medyada yayınlanan videoları paylaşarak gelişen arkadaşlıklar, belli bir medyalaşma süreci yaratır. Çünkü haberler geleneksel medyaya yansır. YouTube, ölüm, şiddet, ırkçılık, cinselliğe eğilim, vb. imgelerin de stereotip olarak sık kullanıldığı bir mecradır. “Nefret eden” (hater) olarak kullanılan kavram, bir videoya gereksiz sert eleştiriler yönelten kişi anlamına gelir. Bu, YouTube İçin “yerel” bir terimdir. You- Tube’da haterilar çok ünlenir ve sayıları bir hayli fazladır. Kullanıcılar bununla bağlantılı olarak ciddi tehditler almadıklarını vurgular. MySpace bu anlamda çok daha tehlikeli bir video paylaşım sitesidir çünkü onda cinsel içerikli çok sayıda video dolaşır ve paylaşılır (Lange, 2008, 93-95). MySpace daha çok eğlenceye dayalı ve ergenlere hitap eden bir sosyal medya ağı olup belli bir ihtiyacı karşılamadığı ve insanı tam olarak konum- landıramadığı için yerini Facebook’a kaptırmıştır.
Facebook insan egosunu merkeze alır. Onun ihtiyaçlarını karşılamayı vaad eder. Bu nedenle MySpace’in önüne geçmiştir. Facebook kullanıcıları sigara tiryakileri gibi, bırakmak isteyip de bırakamayan bağımlılara benzerler. Büyük markalar, şirketler, resmi kurumlar, okullar Facebook’u yoğun olarak kullanır. Yeni bir site kurulduğunda muhakkak Face bağlantısı aranır. Sosyal medya siteleri insan psikolojisinin önemli bir bileşeni olarak işlemektedir. Paylaşılanların beğenilmesi de yine ego ihtiyacını karşılamaya hizmet eder. İnsan neyi neyle yiyor, bak sahilde nasıl da zıplıyor, çok mutlu, nişanlandı, evlendi, bak çocuğu bile oldu, sevgilisiyle nerede buluştu, yeni arabası ne marka, dün hangi partide nasıl içti vb. konular Face’in asıl konularını oluşturmakta ve bu tür mesajlar bitecek gibi de görünmemektedir (Şen, 2013).
Sosyal medyanın gösteri nitelikli dünyası ve görsel materyallerin teşhirine uygunluğu, insanların mahremiyet haklarına saldırma biçimine dönüşebilmekte ve bu nedenle gündelik yaşamda bazı sosyal patlamalar ve hukuki sorunlar yaşanabilmektedir. İsveç’in Göteborg kentinde Aralık 2012 tarihinde gerçekleştirilen protestonun konusu böyle bir sorundan kaynaklanmıştır. Protestocuların açıklamasına göre bazı öğrenciler birlikte öğrenim gördükleri arkadaşlarının fotoğraflarına Facebook, Twitter ve Instagram gibi sitelerde ayrı bir sayfa halinde yakışıksız ve “ahlaksız yakıştırmalar” yazıp yayınlamışlardır. Protestolar taşlı sopalı saldırılara dönüşmüş ve giderek büyümüştür (Liseli kızlardan…, 2012). Bu tür sorunlar karşısında yasalar da yetersiz kalabilmektedir.
Tayvan’da fotoğrafın internette kullanımını Debord’un gösteri toplumu kuramı bağlamında inceleyen bir araştırmada (Hsu, 2007, 596) medya doyumları ile sahneleme fenomeni birlikte ele alınmış, buradaki motivasyona da değinilmiştir. Hsu’ya göre, sahneleme fenomenini incelemede ‘kullanımlar ve doyumlar’ kuramı yetersiz kalmaktadır çünkü bazı online fotoğraf albümü kullanıcıları, gösteri-performans paradigmasını haklı çıkaracak eğilimlere girmektedirler. Yani izleyici ve kullanıcı nitelik değiştirmiştir. Bu değişimler şöyle açıklanabilir:
1.Kullanıcılar, medya tüketimine (kullanımına) daha fazla zaman ayırmakta;
2.Bu tüketim, gündelik hayatın dokusuna giderek daha çok işlemekte;
3.Toplumlar bu iki sürecin iç içe geçişi ile daha gösterisel bir niteliğe bürünmektedir.
Ayrıca,
a. Sosyal dünyanın gösteriselliğinin artışı,
b. Bireylerin kendilik-algılarının narsistik bir boyut kazanması süreçleri yaşanmaktadır.
Biressi, bedensel travmanın gösteri malzemesi olarak kullanımında kadınsılığın yerine dikkat çeker (2004, 335). Buna göre günümüzde teşhir ve daha özel olarak da psikolojik ve bedensel travmanın teşhiri, kültürümüzün temel özelliklerinden biri olmuş durumdadır. Televizyon talk showlarında, gözlemsel belgeselde, yaşam tarzı programcılığı ve gerçekçi televizyonun bütün özelliklerinin sergilenmesinde, meslekte ya da bireysel olarak çok acı çekmenin ve kişisel ızdırabın tüketimini görürüz. Kişisel travmayı gösteriye çevirme eğilimi, entelektüel beklentilerde ya çok azdır, ya da yoktur. Ancak geleneksel medya kültürlerinde hayli yaygındır. Daha yeni formlarda görülen şekli ise toplumsal cinsiyet ayrımcılıklarından biri şeklinde işlemektedir. Bu bir sorundur çünkü en azından duygusal acı çekme durumu alışıldık ve yaygın olarak bir ‘kadınsılık’ durumu olarak sunulur. Acı çekme kadına atfedilen bir durumdur. Bu, kadınlar tarafından da böyle kabul edilir. Bedensel ya da psikolojik güvensizlik, incinebilirlik ya da zarar görme konusunda konuşmada hemfikir olma da kadınlara atfedilir. Ne zaman ki “erkeksi” zarar ya da travma söz konusu olur, onun medya kültüründe sunumu ve dolaşımı, oldukça farklı formlara ve anlamlara dönüşür.
22 Temmuz 2011 tarihinde Facebook’ta oluşturulan “Ceylanlar Ölmesin: Kadına Şiddete Hayır” adlı grupla ilgili olarak yapılan bir araştırmada (Sağır, İnci, 2012) şiddetin algılanmasında, yayılmasında ve yeniden üretiminde toplumsal teknolojilerin rolü sorgulanmıştır. Buna göre şiddet kolektif üretim biçimlerinde estetize edilmekte, bireysel anlamlandırma olanaklarının dışına çıkılmasına neden olmaktadır. 532 üyeli, 4007ü kadın, 132’si erkek olan bu grupta en çok (% 43,72) haber paylaşımı olmuş, onu video ve köşe yazısı paylaşımı izlemiş, şiddet ve tecavüz haberlerine gösterilen tepkiler, yüzeysel ve çözümden uzak olarak kalmıştır.
Binark’a göre birey sosyal paylaşım sitelerinde kimliğini istediği şekilde konumlandırabilmekte, ‘biz7 kavrayışı ve hayali içinde kimlik üretiminde giyinme biçiminden dil kullanımına, boş zaman etkinliklerinden popüler müzik tüketimine ve medyayı kullanma biçimlerine uzanan farklı öğeleri bir araya getirerek değişik seçimlerde bulunmaktadır. Bireyin sahip olduğu kültürel, simgesel ve ekonomik sermayesinden beslenen beğenileri ve yaşam tarzları, aidiyet tasarımının kurulmasında rol oynar (2005,118).
Toprak, Yıldırım vd.7e göre (2009, 106-115 ve 156-161) internetteki iletişim ortamı melez bir nitelik taşır. Katılımcılar kimlik kurgulama yoluyla sürekli rol yapar ya da başka bir deyişle “performans” yapar. Goffman performansı “belli bir durumda belli bir katılımcının diğer katılımcılardan herhangi birini etkilemeye yönelik tüm etkinlikleri” olarak açıklamakta ayrıca vitrin kavramı üzerinde de durmakta ve vitrin’i, “ifadenin donanımı” olarak açıklamaktadır. Goffman performansta benliğin sunum amacının olumlu izlenim bırakmak olduğunu belirtir ve bu amacın sürekli varlığının önemine dikkat çeker. Yani sahnelenen benlik, “genellikle güvenilir” olumlu bir imaj bırakmayı amaçlamaktadır.
Çöpçatan siteleri performansa iyi bir örnektir: Bu sitelerde görünüş, cinsiyet, yaş, yer ve meslek, boy, ırk, duruş, yüz ve beden ifadeleri sergilenmektedir. Bu sitelerde, kullanıcılar “gerçeği birazcık çarpıtır”. Sosyal medya görsele dayalı verilerin malzemelerin daha çok kullanıldığı ortamlar olarak kullanıcılara ait doğum günleri, cinsiyetler, yaş, eğitim durumları vb. kişisel bilgileri, memleketleri, sevgilileri, medeni durumları, aile bireyleri, arkadaşları, ilgileri, alışkanlıkları vb. her türlü sorunun sorulabildiği, kullanıcıların da yanıtlayabildiği ortamlardır. Bu ortamlara uygun olarak denebilir ki, “Yeni iletişim biçimi, görmek ve göstermek, gözetlemek ve gözetlenmektir”. Bu nedenle sosyal medyada en çok paylaşılan bilgi ve veri türü fotoğraf ve videodur. Facebook, görmek ve görünmek üzerinden işlemektedir. Gündelik yaşamın her tür görüntüsü, ağ’a yüklenmektedir. Amaç bunların görünür olmasıdır. Sosyal medya kullanıcılarına sürekli toplumsal sermayelerini sisteme aktarmaları için çağrıda bulunur. Sosyal medya toplumsal sermayeyi genişletmek ister. Yani tanıdıkların, ilişkilerin, isimlerin sürekli sisteme aktarılması (Toprak, Yıldırım vd., 2009,106-115 ve 156-161).
Sosyal medya konusunda yapılan bir araştırma (Zeybek, 2012, 287) kişilerin sosyal medyayı kullanım amaçlarının sırasıyla, arkadaşlarla iletişim kurmak, tanıdıklarından haberdar olmak, zaman geçirmek, eğlenmek, oyun oynamak, yeni arkadaşlar edinmek, evlenmek amacıyla biriyle tanışmak ve cinsel ilişki kurmak amacıyla biriyle tanışmak şeklinde olduğunu ortaya koymaktadır. McGiboney (2009) Tvvitter’ın popülaritesi ve önemi arttıkça tüketici ve kurumsal dünyada da büyümesinin devam ettiğini, ancak arkadaşlık ilişkilerinde gerçek zamanlı iletişim için bir ortam işlevi gördüğünü, gerçekte ise marka pazarlamanın önemli bir bileşeni haline geldiğini belirtmektedir.
Buna göre işletmeler Twitter’da 3 farklı şekilde bulunabilmektedirler:
1.Tanıtım: Twitter işletmelere ana sayfada “işletmeler” linkiyle “temelleri öğrenin”, “aktivitenizi etkin kılın” ve “reklam vermeye başlayın” önerilerinde bulunur.
2.Kullanıcı ile işletmeler arasında konuşmalar yapılmasını sağlamak için.
3.Kullanıcıların markalar ile ilgili yaşadıkları deneyimleri anlattıkları bir ortam olarak.
Kullanıcı tweetleri işletmeler için metin- veri işlevi görür. Yani oldukça önemlidir işletmeler için. Twitter, dinamik, açık, güncel ve enformasyoneldir. İşletmeler için geribildirimler taşır. Bu geribildirimler stratejilerin, planların, projelerin geliştirilmesine, verimlilik artışına olanak sağlar. Twitter’in herkese açıklığı, işletmeler için bir sınav ortamı da oluşturur. İşletme ya da kurum itibarı açısından kritiktir. Bu nedenle takip ve analiz ihtiyacı doğar (Çiğdem, 2012,113). Son yılların en çok kullanılan sosyal medyası olan Twitter, bu özelliklerinin yanı sıra ve onlarla birlikte, büyük bir gösteri aracına da dönüşmüştür. Kendini tanıtmak, açıklamak, kanıtlamak ya da göstermek istemenin en kolay karşılık bulduğu alandır Twitter. Ve bu haliyle, Debord’un tanımını yapmış olduğu “yoğun ve yaygın gösterenin gelmiş bulunduğu son aşamalardan biridir.
Bu süreçte egemen olan kültür endüstrileri, sadece öyküleri hiper-bireyciliğe dönüştürmekle kalmamakta, onları aynı zamanda ıvır zıvır, ünlü, kendini abartan ürünler olarak tutup elde etmektedir. Haz, pazarlanabilir bir amaca dönüşmüştür ama o hep bizim ulaşabileceğimizden uzaktır. Hep başka ve yeni müşterilere gereksinim duyar. Ve üstelik buradaki haz elbette mutluluk, tatmin ve doyum getirmez (Artz, 2003, 22). Getirmediği için aynı şekilde sürer gider. Bir arayışa dönüşür. Hiç ulaşılamayan bir arayış. Anlamını gösterilerde arayan ve hiç bitmeyen bir süreç.
Yazan:Doç.Dr.Mukadder Çakır
Kaynak:Sosyal Medya Araştırmaları 1,Çizgi Yayınları,(2013)syf:45-60
Editörler:Doç.Dr.Ali Büyükaslan – Yrd.Doç.Dr.Ali Murat Kınık
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…