Kategoriler: İslam

Soru Sormak- Bir Şey İstemek

Soru, sorulan şeyin şerefine göre şerefli olur. Buna göre Allah’ı ve sıfatla­rını sormak bütün sorulardan daha üstündür. Çünkü bu soru, O’nun zatını ve sıfatlarını bilmeye vesiledir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “O’nu bir bilene sor”[Furkan,59]

Bundan sonra Yüce Allah’ın hükümlerinden zaruret ve ihtiyacın gerektir­diği şeyleri sormak, sonra da ihtiyaç veya zaruret duyulması beklenen hü­kümleri sormak gelir. Mükellefin karşılaştığı bilinmeyen söz ve fiilleri sormak da böyledir. Sonra kişinin azmettiği şeyin maslahatlarının bilgisini sor­ması gelir. Eğer maslahat öne alınması gereken bir maslahatsa kişi bunu öne alır, arkaya bırakılması gereken maslahatlardan ise arkaya bırakır. Öne alın­ması gereken mi yoksa sonraya bırakılması gereken maslahatlardan mı oldu­ğunu bilmese öne alma veya geri bırakma konusunda hangisinin daha önce­likli olduğunu bilmedikçe maslahatı işlemez.

Bir şeyi sormak ve istemek konusuna gelince; istenen şey haramsa onu sormak haram, mekruhsa onu sormak mekruh, vacipse sormak vacip, mendup ise sormak da menduptur.

Mubahı talep etmeye gelince; eğer istenilen kişi ne onu yerine getirmek ne de reddetmekten bir eziyet duymuyorsa bunu sormakta bir sakınca yoktur. Örneğin yolu ve yol arkadaşının ismini sormak böyledir. Bir şey istenilen kişi o şeyi vermekte eziyet duyuyor, reddetmekten de utanıyorsa, isteyen kişi on­dan istemeksizin elde etme imkanına sahipse sorması mekruh olur. Çünkü is­tenilen kişi reddetmekten utanmakta, utanmadan dolayı eziyet duymakta, vermediğinde ya cimriliği ya da ihtiyacı olması sebebiyle haya etmektedir.

Kişi ihtiyacı olan şeyi başkasından istemeksizin elde edemiyorsa onu iste­mesinde bir sakınca yoktur. Nitekim Hz. Musa ve Hz. Hızır (Allah’ın selamı o ikisinin üzerine olsun) cimri köy halkından kendilerini misafir etmelerini istemişler, köy halkı ise onları misafir etmemiştir.

Şu söylenebilir: Hz. Peygamber (s.a.v.) Kabîsa hadisinde şöyle buyurmuş­tur: “İstemek ancak şu üç kişi için helal olur: Bir borç yükü altına giren kişi[1], bunu ödeyinceye kadar isteyebilir, sonra isteyemez. Başına bir felaket gelip de malı helak olan kişi, geçinecek bir mal edininceye kadar (veya orta dere­cede geçimlik elde edene kadar) isteyebilir. Kendisine fakirlik isabet eden bir kişi ki kavminden aklı başında üç kişi “buna bir fakirlik isabet etti” derse ge­çinecek bir mal edininceye kadar (veya orta derecede geçimlik elde edene kadar) isteyebilir. Ey Kabîsa! Bunun dışında bir şey istemek haramdır, onu yiyen haram yemiş olur”.[Müslim, zekât, 2, 722] Hz. Peygamber (s.a.v.) bu üç-şey dışında isteme­yi haram yemek kabul etmiştir.

Bu konuda deriz ki: Bu hadis, zekat almaya layık olmayan birinin zekat istemesi anlamına yorulur. Bu haram kılınan istemedir. Bunun dışında pek çok kişi Hz. Peygamber’den (s.a.v.), sahabe ve tabiinden bir şeyler is­temiş, ne Hz. Peygamber ne de sahabe ve tabiinden bir kimse bunu çirkin görmemiştir. Buna şu şekilde karşılık verilebilir: Bunlar muayyen hallerde meydana gelen vakalardır. Hz. Peygamber, sahabe ve tabiun belki de isteyen kişinin içinde bulunduğu kötü durumu ve hal karinelerini gördükle­rinden istemelerini caiz görmüşlerdir. Bedenlerinin sağlam olması sebe­biyle çalışıp kazanma gücüne sahip olduklarını gördükleri halde yine de istemelerine ses çıkarmasalardı o zaman belki yukarıdaki yorum yapılabi­lirdi.

Bazen çok cömert birinden onun muhtaç olduğu bir şey istenebilir, kişi hem onu vermemekten hem de vermekten dolayı eziyet duyar. Cömert ve şahsiyet sahibi insanlar bunu bilir. Allah’ın tehdidi ve inkarı söz konusu ol­duğu halde kendisini istemeye alıştıran kişi nasıl kurtuluşa erebilir?

Kişinin ihtiyacı dışında fazla olarak bir şey istemesi de mekruh olan iste­melerdendir.

Şer’î bir maslahat olmaksızın insanların gizliliklerini sormak da “Birbiri­nizin gizli hallerini araştırmayın”[Hucurat, 12] ayetinin kapsamına dahildir. Hatta şahsi­yet sahibi insanların çoğu, hiçbir zararı olmadığı halde yol sormaktan bile sı­kılırlar.

Izzeddin Ibn Abdüsselam – Islami Hükümlerin Hikmet ve Esasları

Dipnot:

[1] Burada kastedilen; bir kimsenin başkasına ait diyet bedeli veya savaş çıkmasını engelleyecek bir bedelin ödenmesi şeklinde kişinin kendisine ait olmayan fakat toplumsal sebeplerle üstlendiği borçlardır.

 

 

Muhammed Ali

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce