Son Peygambere Bağlananlara Bağlanmasını Bilmek
Dergah kültüründe derinleşmenin yolu, yüz yüze görüşmekten, gönülden gönüle köprüler kurmaktan geçer.
İnsanlar yalnız başlarına, Allah’ı bulamazlarsa, Son Peygamberine bağlanamazlarsa, Allah’ı bulanların ve Son Peygamberine bağlananların halkalarına katılırlar. Gönül dünyasının öncülerinin çevresindeki halkalara katılarak, öncülerin eylemlerini tekrarlamaya, öncülere benzemeye özen gösterenler, smavlardan geçe geçe öncülerden olurlar. İnsanlar nerede olurlarsa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar, sevdiklerine bağlanarak, iyilikleri büyütme, kötülükleri azaltma ve hayatı yaşanır kılma yolunda, en büyük yardımcılarının Allah olduğunu görürler.
Dergah kültürünün derinliklerinde uzun yolculuklara çıkanlar, Allah’ın kendilerine kendilerinden daha yakın olduğunu anlarlar. Dergahlarda Allah’ın bildirdiğinin üstünde bilginin, Allahın dışmda koruyucunun, Allah’ın sevgisinden büyük sevginin olmadığının bilincine varılır. Dergahlar hayatın her alanında, Allah’ın sevgisini kazananların sevgisini kazanma üniversiteleridir. İnsanların sevdikleri insanlara benzemeleri, onlar gibi olmaya, onlar gibi yaşamaya çalışmaları, tutum ve davranışlarını onlarla özdeşleştirmeleri, öncülere bağlanmanın temelini oluşturur. Gönül zirvelerinden birine benzemeye çalışmak, zirvelerin zirvesi Son Peygambere benzeme ve Allah’ın sevgisini kazanma yolunda ilerlemektir.
Allah’ın Son Peygamberine bağlananlar Allah’a bağlanırlar. Son Peygamberi bilenler bilinirler sevenler şevdirler. Herkesin bağlanmak zorunda olduğu, Kıyamete kadar değişmez örnek Son Peygamberdir. Müslümanlar Son Peygamberi, herkesten çok sevmedikçe, iç dünyalarında derinleşemezler. Hayatın her alanında başta Son Peygamber olmak üzere, bütün peygamberlere içtenlikle bağlanmak, bütün bağlardan kurtulmaktır. Onları yanı başlarında birlikteymiş gibi düşünmek, onlara benzemenin, onlar gibi olmanın yoludur. Sevgi ve bağlanma, kalbin kalbe yönelmesini sağlar, sevenle sevilen arasında yıkılmaz, sevgi ve bağlılık köprüleri kurulur.
Geçmişten geleceğe giden Sonsuzluk Kervanına, bağlanmaların doruk noktasına ulaştığı dua halkalarında, Nakşilik yolunda “Hocamız ve yol göstericimiz, büyük Allah dostu Bağdatlı Mevlana Halid’dir. îri gövdeli, geniş omuzlu, uçları beyazlaşmış siyah sakallı ve nur yüzlüdür. Duamızda onu karşımızda hayal ederiz. Yanında Peygamberimize ulaşan zincirin halkalarından diğer büyükler vardır. Onların erişilmez gönül zenginliklerinin, gönlümüze dolduğunu düşünürüz” demeye özen gösterilir. İç dünyaya yönelindiğinde gönlün derinliklerinde, Sonsuzluk Kervanıyla uzun yolculuklara çıkıldığında, iç dünyayla birlikte dış dünyanın bütün zenginlikleri gözler önüne serilir.
Dua halkalarında dış dünyayı kolaylaştırmak için, insanlar birbirleriyle yardımlaşırken, Allahın meleklerinin yanlarında olduklarını bilirler. Dayanışmayla ve paylaşmayla zenginleşen hayata her alanında, Allah’ın güzel isimleri yankılanır. Yeryüzünün ve gökyüzünün Allah’ın olduğunun bilincine varılır ve güzel insanların sayılarının çoğalması için Allah’a dua edilir. İnsanlar farkında olmadan, ölüm ve ölüm sonrası hayatla bağlar kurarak, sonsuzluk kervanına katılırlar. Önlerinde ve yanlarında, güzel insanlar ve en başta Son Peygamber vardır. Namazlarda otururken, “Esselamü aleyke eyyühennebiyyü” diye, selam verildiğinde, Son Peygamberin selamlarını aldığından emin olurlar.
İnsanlığın ilk atalarının yitirdiği ayrı düşülen Cennetin, çok uzaklarda olmadığının bilincine bağlanma ve dua halkalarında varılır. Namaz sonrası güzel öncülerin çevresinde oluşan dua halkaları, insanları sınırlı dünyanın zenginliklerinden alır, sınırsız dünyanın zenginliklerine taşır. Bağlanma ve dua halkalarında onlarca, yüzlerce gönül, bir gönülde bütünleşerek, tek gönül olurlar. İnsanlar iç dünyalarına yoğunlaştıklarında, mekanla zamanla bağlarının kopararak, zaman ve mekan ötesi, başka bir düzleme taşınırlar. İnsanların başlarındaki gözleri kapanırken, gönüllerindeki gözleri sonuna kadar açılır, dört yönle birlikte, geçmişle geleceği birden görürler.
İnsanların akıl gözleri yanında gönül gözleriyle görmeleri, dış dünyalarına bilinmeyen zenginlikler, görülmeyen güzellikler kazandırırlar. İç dünyanın sınırsız derinlikleriyle, dış dünyanın sınırlı zenginlikleri yeni değerlerle desteklenir. Dış dünyada karşılaşılan zorluklar kolaylıklara, kötülükler iyiliklere, çatışmalar uzlaşmalara dönüşür. İnsanların gözlerinin önüne, bilinen savaş dünyasının dışında, yeni bir barış dünyası serilir. İnsanlığın atalarının yitirdiği Cennet, bütün güzellikleriyle, yeryüzüne taşınır. Halkaya katliamlara ufkukların ötesinden, peygamberlerin bütün güzelliklerinin toplandığı Son Peygamber ve Sonsuzluk Kervanının güzel insanları yol ve yön gösterirler.
Allahı hiç unutmadan Salavatlarda kaybolmak, İhdaslarla geçmişe kaydırılan düzlemden, yaşandan düzleme taşınmak, kendine gelmek, Tevhidle dolmak, İhlasla güçlenmek, insanların düşünce ve eylem dünyalarında yeni kapdar açar. Yalnızca sessizlik olan dua halkaları, açıklanması mümkün olmayan, benzeri olmayan bir zenginlikle dolar. Sahili olmayan sonsuzcasına uzanan, bir fırtma sonrasının sakinliğini yaşayan denizlerde ya da uçsuz bucaksız yanıyormuş gibi görünen çöllerde, insanlar karşılaştıkları dış dünyanın, bütün güçlüklerinin üstesinden dualarla gelirler. Her alanda Allah’ın yardımının yolu dualarla açılır.
İnsanlar güzel insanların halkalarında birlikte Allaha dua ederek, bütün güçlüklerin bir bir aşıldığını görürler. Dünyada insanları güçlü ve erdemli kılan ana kaynak, Allah’ın sevgisini kazandıran duadır. İç dünyanın derinliklerindeki dua dalgaları, dış dünyanın bilinmeyen zenginliklerinin kapılarını açar. İnsanlar doğru düşünmenin yollarını, Allah’ın yardımıyla bulurlar. Dergah kültürünün öncüleri, İmanın temellerini, İslam’ın esaslarını, thsan’ın kazandırdığı bilgelikle derinleştirirler. Onlar iki dünyaya yeni zenginlikler kazandıran düşüncelere ve eylemlere yoğunlaşırlar. Sevgiyle ve bağlanmayla, tadına doyulamaya- cak dünyaların kapılarını açarlar.
Dualarla iki dünya arasındaki, dengenin korunması ve uyumun sağlanması, tarihin her döneminde önemli olmuştur. Şeyh Şamil Dağıstan’dan ayrılmak zorunda kalınca, İstanbul’a gelmiş, Hac görevi için, Mekke’ye gitmiş ve Medine’ye yerleşmiştir. Şamil Sivastopol’da tersaneleri ve silah fabrikalarını görünce, iki dünya altın oranda harmanlanmazsa, bedelinin çok büyük olacağını anlamış ve yakınlarına anlatmıştır. İstanbul’da bulunduğu sırada Gümüşhaneli ile görüşmelerinde, savaşlarda dua halkalarım aksatmadan, iç ve dış dünyanın silahlarından yararlanarak, iki dünyayı birden kucaklamanın önemini ve zorunluluğunu vurgulamışlar.
Allah’ın güzel isimleriyle Allah’a ellerini açanlar, iç dünyalarının derinliklerinde dış dünyalarını görürler ve dış dünyalarındaki başarılarının, yalnızca Allahın yardımından kaynaklandığını bilirler. Kulaklarında her zaman Allah m yüzden bir eksik, doksan dokuz güzel ismi yankılanır. Yeryüzünün zenginliklerinde gökyüzünün derinliklerinde ne varsa, hepsi Allahındır. Hayatın her alanındaki düşüncelerinde ve eylemlerinde, Allahın gücünün üzerinde güç olmadığını bilenler, güçlerinin sınırlarım ve nerede durmaları gerektiğini bilirler. İnsanlar dünyaya Cennetten gelmişler, dünyadaki süreleri tamamlandığında, dualarla anavatanlarına dönecekler.
Sevenler sevdiklerini düşünerek ve sevdiklerine benzeyerek, sevdiklerinin ederinin sürekli ederinin üzerlerinde olduğunu görürierOnların yokluklarında tutumlarına ve davranışlarına, özen gösterme zorunluluğu duyarlar. Sevgiyle sevdiklerine bağlananlar, Allah için sevmeye ve Allah için öfke duymaya önem verirler. Dua halkalarına katılanlann, sevdiklerinin yanı başlarında olduklarını düşünmeleri, halkaları görülmedik ve bilinmedik silahlarla donatır. İnsanların kendilerini denetmelerinin ve güzel kılmalarının yolu, sevdiklerinin kendileriyle birlikte olduklarını bilmektir. İnsanlar hem dünyada, hem öteki dünyada sevdikleriyle beraberdirler. İnsanların ekonomik ve kültürel güçleri sevdiklerinden kaynaklanır.
Ersin Nazif Gürdoğan – Görünmeyen Üniversite,syf:95-99