Adalet

Hukukun gayesi,adalettir. Adalet, herkese lâyık olduğunu vermektir. Adalet, ilk bakışta düşüncede eşitlik fikrini doğurur ve bir terazinin kefelerinin denge halinde olması şeklinde tasarlanır. Lâkin her zaman adalet, eşitlikle beraber bulunmaz. Çünkü her­kes aynı şeylere lâyık değildir. Her ferdin lâyık olduğunu ölçen, kendi yetileri ve çalışmasıdır, bu yetilerini kullanmasıdır; yaptığı işin değeri ve çalışması oranında çok […]

Daha fazla oku
Makine Medeniyeti ve Ahlak

Yüzyılımızın medeniyeti makina medeniyetidir. Her gün yaşamayı kolaylaştırıcı yeni araçlar ortaya koyan makine, çalışan insanı kendi şartlarına uydurarak hürriyetini elinden almaktadır. Eskiden küçük sanatlarda bir işçi, yaptığı şeyin bütününü orta­ya koyan bir sanat adamıydı. Kendi başına sanatının sahibi idi. İstediği şartlar altında sanatını yürütüyordu. Bugünün bir fabrika işçisi yalnız başına yaptığı işin bütününü çıkaramamaktadır. Belki […]

Daha fazla oku
Hareketin Nazariyesi

Hakikatte nazariyesi olmayan tek bir hareket şekli olamaz.Hareketin nazariyesi demek,hareketten evvel yaptığım taslak, gayeye giderken tuttuğum yolun doğruluğu,selameti ve bu uğurda sarfedeceğim enerjiyi elinde tutan karardır, hareketimin evrensel nizâm içinde alacağı yeri belli etmektir. Hülâsa hareketimin tarih ve insanlığın mukadderatı ile ilgisini tasarlamaktır. Hareketlerimle dünyanın gidişi ve başkalarının hareketleri arasında böyle sistem yapmak, bütünün düşünülmesidır. […]

Daha fazla oku
“Fert yok, cemiyet var!”

Pozitivizm, hakikati deneylere, pragmatizm menfaate, sosyolojizm ise onu cemiyete esir etmektedir. Bu sistemler hiçbir şeyi izah etmiş değillerdir. Onlar, ruhun görüş ve duyuş ufuklarının daraltılmasından doğmuşturlar. Ruh için bir iktidarsızlığın ifadesi oluyorlar. Pozitivizm, ruhu yalnız zekâdan ibaret farzederek duyguların ve iradenin varlığına hakikatler araştırmada değer vermiyor. İç hayatımızın en derin kaynaklarının onlarda bulunduğundan gaflet gösteriyor. […]

Daha fazla oku
Evrensel Hüküm

Şüphesiz ki, yıldızların hareketiyle kalbin gizli hareketlerini idare eden aynı kanundur. Bir ucu sonsuz kâinata, öbür ucu insa­nın kalbine dayanan bu evrensel hüküm, akla durgunluk verecek kadar kudretle hâkim olduğu halde, onun altında, ondaki müthiş nizâma aykırı nice olaylar görülüyor. Kâinatımız asıl bu sonuncu­ların mahşeridir ve akıl onların varlığına mâna verememektedir. Sanki onlar, ne asla […]

Daha fazla oku
Kalp

Bizde gizlenmiş bir Allah sesi var; ona kalp diyoruz. Onun yapısı ar­zu ve haset olan etle, zulüm ve kuvvet olan kemikden başkadır. Onla­ra büsbütün yabancı olan kalp, çok kere aşk ve hayranlıkdır. Her adımda acılara ulaştırdığı için hayata dost olur. Bunca acının da yetmediğini, elemin elem doğurmasından sarhoş olduğunu söyler. Bazan da o merhamettir. Aklın […]

Daha fazla oku
Gözyaşları

Gözyaşları günahlarımızı yıkadı. Gözyaşları yedi kat gökler gibi gözlerimizin önüne gerilen vehimleri yıkayarak eritti. Hayal olan eşyanın arkasındaki hakikat gözüktü; yaşlı gözlerle Levh-i Mahfuz okundu. Bekâya ermek için geçilen yolu iyi biliyor musun? Bedenin sırtında geçirilen bu dünya ömrü çorak, kuru, Ölü bir âlemindir. Kupkuru bir gölgeye sığınarak buradaki yaşayış, duygusuzluk devridir. Arık hem de […]

Daha fazla oku
Zafer

Gönülleri kahredici kahkahaların göklere yükseldiği ve ümitlere perde indiren çanların çalındığı şenlikte zafer mi arıyorsu­nuz? Kalabalıktan alkış toplayarak ve kılıç şakırtılarına tempo tuta­rak birçok insanları matemlere gömen zaferlerden tarih bugünümü­ze bir neşeli sada mı bıraktı sanki? Ramses, Sardanapal ve Daryüs zafer kahramanı idiler. İskender de muzafferdi öyle mi? Sezar’la Napolyon da zaferlere kanmış serdarlardı. Ne […]

Daha fazla oku
Kendim Yaptım !

“Âlemin bana yaptığı ne kadar müthiş olursa olsun, benim bana yaptığım daha müthiştir!” Oscar Wilde “Ben düştüm! Ben aldatıldım! Ben mahvoldum!.. Düşmüş ve kurtuluş ümitlerini de kaybetmiş bir nesil böyle haykırıyor. Feryat sözlü ve şuurlu değil. Lâkin ondan daha trajik, daha çok mânalı; zira hayatın mahşeri andıran korkunç sahnesinden fış­kırıyor. Bütün değer hükümlerini, bütün hareket […]

Daha fazla oku
Rahmet

Yollar tıkandı, ışıklar söndü, dünyalar karardı. Bana yük olan gövdemin çevrileceği mekân kalmadı artık. Yakınlarımın, milletimin ve bütün insanların ben daraldıkça bana uzanan elleri yok oluverdi bir anda. Okuyordum, düşünüyordum ve doğru bir yolda yürüyor­dum. Şimdi ne oldu bunlar? Okumak boş bir külfet, düşünmek bir işkence, söylemek sade bir hezeyan. Yürüyüp de nereye gideceğim, madem […]

Daha fazla oku