Feth’in 7 Harikası

Büyük fethin siyasi değerinin altında barınan derin manasının yani hikmetinin (sagesse) yanında, dış manzarası cidden küçük ‘ka­lıyor. İstanbul alınmış, Bizans’ın baş tacı olan belde Türkleştirilmiş, Asya’dan kopup gelen bir millet Avrupa’nın büyük kapısının bekçi­liğini ele geçirmiş. Islâm medeniyeti. Hıristiyan dünyasile karşı kar­şıya gelmiş, tarihte yeni bir devir başlamış, bütün bunlar, bu zafer­ler ve bu inkılâplar […]

Daha fazla oku
Bize Bir Fetih Lâzım !

Bize bir fetih lâzım… Bu fetih ebedî olacak… Ruhlarımızda yapılacak. Bu fetih, kılıçlarınki kadar kolay değil, sahte şereflerin- ki gibi hayâli değil, ihtiraslarınki gibi süfli değil. Bu fetih, gönülleriyle mazinin en derin tabakalarına bağlanan ve dallarında bütün güzel meyvaları veren hayat ağacının, daima yaratıcılıkla ileriye doğru hamle yapmasıdır. Bu fetih, yeryüzünde büyük sırrın müjdesine eren […]

Daha fazla oku
Genç Adam,Düşün !

· Genç adam, düşün! Evvelâ, insanoğlunun düşünmekten büyük haysiyeti olmadığını düşün! · Senin yaşadığın devirde insanların meşin toptan birer kafa taşıdığını ve bu topu dolduran havanın en basit fikri bile kavurup kül edici bir kezzap buharı olduğunu düşün! · Düşünmeyi düşün; düşünülecek her şey ondan sonra kuyruğa girer. Filozof: “Mademki düşünüyorum, öyleyse varım!” der. Ya […]

Daha fazla oku
Basın Yönünden İnkılaplar

• Üç inkılâp devremiz var: Tanzimat, Meşrûtiyet, Cumhuriyet… Bunlardan birincisi 137,ikincisi 68, üçüncüsü 53 yıllık… • Garplı bir müessise olan gazete, bizde Tanzimat ile başlar. • Tanzimat… Kendisinden birkaç asır evvel Garp âlemine karşı olanca taaruz iktidarını kaybetmiş, hazin ve mezbuh bir müdafaaya geçmiş bir cemiyetin, tamamiyle muvazaacı satıh üstü, malûm, maymunvâri hareketi… Bu devrin gazetesinden, büyük Türk […]

Daha fazla oku
Sınırlar

Allahı sev! Ne kadar?.. «Had» mefhumunu da yaratan o olduğunu bilecek, onun tecelli ettiği her yerde hiçbir zatî had imkânı kalmadığını sezecek, yani «had» mefhumunun zatiyle beraber bütün hadleri yok görecek, yoklukta bile mutlak yokluk haddini tanımayacak kadar… Allah sevgisi, her şeyi sınırlayan mutlak sınırsızlıkta kaybolmanın hudutsuz fışkırış noktasıdır. Onu sev, yanıp kül oluncaya kadar sev!.. Bundan sonra, […]

Daha fazla oku
Niçin ? Niçin ? Niçin ?

İslâm ve Şeriat mefhumlarından niçin korkuyorsunuz? Siz, küfür rahipleri! İslâm ve Şeriat mefhumlarını, niçin tarafımızdan karşılığı olan bir fikir meselesi olarak değil de, çocukların, izahsız ve cevapsız umacı ruhiyatı içinde görüyorsunuz? Bizim bu mevzuda söyliyeceğimiz ve dünya çapında izahına girişeceğimiz sözümüz var da, sizin verebileceğiniz cevap niçin yok? Yoksa bu iki mefhum, sizce, ananızı ve babanızı öldürmüş ve ocağınıza […]

Daha fazla oku
Uydurma Dil Felaketi

• KISA HECELER… Aşağıdaki cümleyi, ona hususî bir mâna biçmeden, onda ayrı bir mâna murad edildiğini hesaba katmadan, sadece Türkçe olarak okuyunuz: • “Ciğerimi delici, yüreğimi yakıcı, kafamı kemirici soru şu ki, gericiliğe mi, ilericiliğe mi, ne tarafa döneceğini bilemeyene, ne diyeceğini, ne edeceğini bulamayana, baba izini görmeyene, anadilini yitirene, yolunu şaşırana, ya kuzu gibi […]

Daha fazla oku
Hürriyet

İnsan hür değildir; hür olan, eşek veya köpek… Tam frensizlik ve alıkoyucu melekelerden yoksunluk mânâsına hayvanî hürriyet, hayvanda bile sınırlıdır ve ona pisliğini toprakla örttürecek kadar olsun, bir hicap zabıtası telkinedicidir! İnsanda, aynı insan tarafından biri istiklâline kavuşturulacak ve başına taç konulacak, öbürü de zindana tıkılacak ve ayağına pranga vurulacak iki zıt hüviyet vardır: Ruh ve nefs… […]

Daha fazla oku
Asıl İnkılab

Eski teşhibimiz: Bir asrı aşan bir zamandan beri, türlü sun’î gübreler ve kimyevî yemlerle bir Noel ağacını beslemeye çalışıyoruz. Batılılık dedikleri ağaç… Yemişleri, Noel ağaçlarının dallarındaki takma ve iliştirme eşyadan ibaret… Bu meyveler ağacın Türk milleti olması gereken kökünden doğma ve beslenme değildir. Dal dal taşıdığı takma ve iliştirme eşya altında bu ağaç tıpkı Noel ağaçlarının bir sarhoşluk gecesi […]

Daha fazla oku
Asıl Dava Hep’çilikte

Bin ciltlik dâvamızı, bir cilde, bir yaprağa, bir satıra, bir cümleye dökülebileceğimiz gibi, bir heceye de yerleştirebiliriz. O hece şudur: Hep!.. Evet, hep!..Hep’e bağlanmak, hep’çi olmak… yol budur! Yani yolun ana metodu, bu!.. Hangi dâvanın adamı olursa olsun, hep’çi olmayan hiçbir şeyci değildir. Biz hep’çiyiz; ve İslâm,gökte tek yıldız ve yerde tek kum tanesi bırakmamak şartiyleher […]

Daha fazla oku