Müslümanların İktidarla İmtihanı: Bir Muhasebe

  İBRAHİM HALİL ÜÇER Müslümanlar son iki yüzyıl içerisinde İslam tarihinde daha önce şahit olunmamış iki büyük travma yaşadı. Bunlardan ilki 19. yüzyıla aitti, İkincisi ise 20. yüzyıla. Her ikisi de Müslüman varoluşuyla ilgili önemli krizlere sebep olan bu travmalardan ilki bir şüphe krizi iken İkincisi siya­set kriziydi. Şüphe krizi etrafında Müslümanlar onları ta­rih sahnesinde […]

Daha fazla oku
Gündem ve Biz

  Bugün pek çoğumuz dakika dakika gelişen olayları, son dakika siyaset ve spor gelişmelerini takip ediyoruz. Cep telefonu elimiz­de kah sosyal medyada tartışmalara giriyor, fotoğraf ve videolara bakıyor, kâh birileriyle muhabbete dalıyoruz. Bazen televiyonda- ki bir tartışmaya saatlerce takılıp ekran başında uyuyakalıyoruz. Ertesi sabah gün boyunca birbirimizle haberlerde duyduğumuz, okuduğumuz haberleri konuşup duruyoruz. Dünyada televizyon […]

Daha fazla oku
Şikayeti Bırak, İşine Bak!

  Bu devirde yaşamış bir Allah dostu doktora gider. Doktor so­rar: “Şikâyetiniz nedir efendim?” O büyük zât cevap verir: “Şikâ­yetimiz yoktur, derdimiz vardır.” Bu sözdeki mânâyı kavrayan kulluğunu kavramış demektir. Tabii ki bu, acı tatlı her şeyi Rab- binden bilen râzı olmuş bir kulun sözleridir. Bir de kendimize bakalım. Nereye baksak, neden bahsetsek, nereye gitsek […]

Daha fazla oku
Aldanmak ve Aldatmak

  Bir gün Resûlullah [sav] pazarda bir buğday sergisine uğradı. Elini buğday yığınının içine daldırdı, parmakları ıslandı. Bunun üzeri­ne satıcıya, “Ey zahireci! Bu ıslaklık nedir?” buyurdu. Adam: “Ey Allah’ın Resûlü! Yağmur ıslattı” dedi. Resûl-i Ekrem: “İnsanların görüp aldanmaması için o ıslak kısmı ekinin üstüne çıkarsaydın ya! Kim bizi aldatırsa, bizden değildir.” buyurdu (Müslim). Mümin ne […]

Daha fazla oku
Yön, Yol ve Yolcu

Amerika kıtasını keşfeden Kristof Kolomb’un hikâyesi ilginçtir. Önce bilmeliyiz ki Amerika zaten oradaydı ve üzerinde insanlar yaşıyordu. Demek ki Amerika keşfedilmedi, Avrupalılar orayı ilk kez gördüler. Zaten Batı her konuda her işi önce kendisinin yap­tığı algısını yerleştirmeye çalışır. Bununla diğerlerine üstünlük kurmaya çalışır. İlginç olan şu ki Kolomb bilerek değil yanlış­lıkla Amerika’ya ulaştı. Çünkü Kolomb, […]

Daha fazla oku
Kimlik; Enfüsün Tezahürü

  Küreselleşme ile beraber; insanlara sağladığı kimlikle kendile­rini anlamlandırmalarına imkân verdiği varsayılan ve böylece onları bir arada tuttuğuna inanılan ulus-devlet fikrinin aşındığına vurgu ya­pılmaya başlandı. Bu aynı zamanda modernist sosyal paradigmanın rasyonel temelde inşa ettiği “toplumsal bağ” fikrinin de zayıfladığına ve dolayısıyla birey/vatandaş kimliğinin aşınmasına yol açan yeni geliş­melere işaret etmesiyle önem taşıyordu. Çünkü kökenle […]

Daha fazla oku
Yaşadığımız Kimlik Değil, Kişilik Krizidir

Müslüman için kimlik yaşanan şartlara bağlı/bağımlı olmayan bir aidiyeti ifade eder. Bu tanım modernist anlayışın aidiyeti bir ulusa ya da ulusla özdeşleştirilmiş bir toprağa bağlı kılan kimlik tanımın­dan mahiyet olarak farklıdır. Bu nedenle İslâmî kimlik yerel ve kü­resellik gibi günümüze hâkim zihniyetin dualist ayrımlamasından farklı özelliği ile bildik kimlik kategorilerini aşar; insanın sadece bu dünyayla […]

Daha fazla oku
Zaman

  Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi Ben zamandan öğrendim Kuruyan hurma dalından öğrendim Damıtılmış petrolden öğrendim Yavrusunu arayan bir deveden öğrendim Hapsedilmiş yarı yanık Sancaklardan öğrendim Yıkılmış taş kemerlerden öğrendim Harap handan köprülerden öğrendim “Hızırla Kırk Saat 3”[39] Zamanın Doğası Karakoç’un düşünce dünyasında “zaman” kavramının özel bir önemi vardır. O, zamanı canlı, dipdiri ve son […]

Daha fazla oku
İnsan-Toplum Doğasının Benzerliği

  Karakoç, toplumu analiz ederken âdeta bir insanın şahsiyetini irdeler gibidir. Bu yaklaşım, onun toplumu birçok şahsiyetten oluşmuş bir şahsiyet, bir üst kişilik olarak kabul etmesinin so­nucu olarak değerlendirilebilir. Karakoç, insanın varoluş sebebini “kendisinden kendisini çı­karmak” olarak gördüğü gibi, toplum, halk ve hattâ insanlık için de aynı kuralı gündeme getirerek, toplumun ancak kendi malzemesinden kendini […]

Daha fazla oku
İnsan

Karakoç, insan olmayı bir imkân yelpazesi olarak kabul et­mektedir. İnsan, yelpazenin neresinde olacağına kendisi karar verebilen yaratıktır. Yaratılanların en şereflisi veya aşağıların en aşağısı olmak insanın kendi elindedir. Bu bakış açısıyla Ka­rakoç insanı şu şekilde gruplandırır:   a.Tabiata özdeşmiş gibi yapışık duran insan. b.Sürekli tabiattan kaçış halinde olan insan. Bu kaçış, doğa­ya belli noktalarda bilinçli […]

Daha fazla oku