Tabiatı Koruma İdeolojisi

Yaşadığımız günlere varan sanayi devrimi insanın kas gücünü en az ölçüde kullanmaya yönelmişti. Makinaların hayatta belirleyici rol oynamalarıyla birlikte “ya­kıt” en önemli enerji kaynağı oldu. Yakıt elde etmek bir yandan tabiattan birşey koparırken, yakıtı kullanmak da tabiatın çehresini bozuyor, kirletiyordu. Yüzyıllar bo­yunca tabiata hakim olmak. Batılı insanın temel felsefesi, sürükleyici kuvveti oldu. İnsan kendine yalnız […]

Daha fazla oku
Teknolojik Medeniyet

Teknolojik medeniyet sokaklarımızı, iş yerlerimizi olduğu kadar evlerimizi de hırdavat deposu durumuna sokuyor. Bugün orta halli bir Türk ailesinin evinde bir – buzdolabı, çamaşır makinası, bütangazlı fırın, radyo, te­levizyon vardır. Bunlara bir de diğer elektrikli ev âletleri, süpürgeler, ızgaralar, tost makinaları, hatta sobalar veya kalorifer radyatörleri eklenecek olursa hayatımızın hır­davatla ne kadar sıkı bir ilişki […]

Daha fazla oku
Modern yaşama biçimi içinde ”Yoksulluk”

Modern yaşama biçimi yoksulluğu antik anlayıştan çok farklı bir platforma oturtmuştur. Bir yanda Bangladeş’in Orta Afrika’nın reel yoksulluğu var. İnsanlar fizikî anlamda aç ve çıplak. Öte yanda çok zengin ülkelerin tereyağı değil de margarin yiyen, teneke evlerde, hatta çöplüklerde barınan yoksulları. Bir yerde insanın yoksulluğunun otomobilinin markasıyla ölçüldüğü ülkeler, öte yanda bir kap bakla ezmesiyle […]

Daha fazla oku
Her unsurun her çağda ve yerde özel önemi ve anlamı var

Her insan, her toplum, her medeniyet bulunduğu yerde, kapladığı zamanda taşıdığı anlamla önemlidir. Belki bizi bugüne getiren etkenler bakımından geç­miş çalışması bilinmeye değer görülecektir. Ama bu du­rumda bize gerekli olan şu anda yaşadığımızın geriye doğru uzanan ucudur. Geçmişte o unsurun yeri ve anla­mı farklı olabilir. Geçmişte herşey çok değişik boyutlar­da algılanmış olabilir. Hiçbir şey bize […]

Daha fazla oku
Müslümanların Asli Görevi

Yaşamaya yani hayata sahip çıkmak müslümanların aslî görevi olsa ge­rek. Çünkü onlara Allah’ın ipine sıkıca sarılmaları emre­dilmiştir, yani hayy olanla hayat bulacak insanlar müslümanlardır. Bu anlayış içinde hayat ve ölüm birbirine ya­bancı iki bölge olmaktan çıkar. Ne var ki çoğu kimse için hayat saadet, ölüm felâket anlamına gelir ama yine de her iki kavram anlamdan […]

Daha fazla oku
Adalet

İnsan etik, politik, estetik, psikolojik ve sosyolojik yanlarıyla bir­likte, her şeyden öte kâinata ve Allaha açık bir varlık olarak, kendisini ifade etmek ve gerçekleştirmekle yükümlü bir varlıktır, işte adalet, insanın tüm bu veçhelerinin birlikte ve bir bütün olarak değerlen­dirilmesi anlamına gelmektedir. Yoksa amaç, salt biçimsel anlamda bir matematiksel eşitliğin sağlanması değildir. İslam, elbette liyakate önem […]

Daha fazla oku
Modern Batı Medeniyetinde Silikleşen Zaman Mefhumu

Machiavelli’nin ortaya koyduğu ve Geothe’nin Faust’unda pekiştirdiği ve Modem Batı Medeniyeti’nin bizzatihi zihniyet olarak kendi olan ‘insan tipi’, Sanayi Devrimi sonrası oluşturduğu doyumsuz bir üretim-tüketim zaman mefhumunu bir başka mefhum olan ‘hız’ ile silikleştirmiştir.Modern Batı Medeniyeti’nin dünya sistemini de kurguladığı bu yapıya eleştirel olarak bakan bir çok düşünür, bu yapının ortaya koyduğu şehir kurgusunu,ticaret kurgusunu,eğitim […]

Daha fazla oku
Batı’nın Ruhu

Batı’nın başarı formülleri üzerine pek çok fikir insanı, düşünce beyan etmişti. Necip Fazıl’a göre Batı’nın dayandığı düşünce formülü şuydu: Yunan+Roma+Hristiyanlık=Batı Medeniyeti.” Necip Fazıl’a göre Batı, ruhunu tamamen kaybetmiş ve kuru bir akla teslim olmuştur: “Batıyı Doğuyla beraberce, lif lif, en mahrem köklerine kadar muhasebe etmiş bir idrakin varacağı hüküm, Batının, geniş madde planıyla baştan başa […]

Daha fazla oku
Şimdinin Vakitsiz Seferberliği

Hasanali Yıldırım (…)Günümüzde de dünyanın bütün çocuklarının masal dinleyerek büyüdüğünü mü umanlardansınız yoksa? Hangi çocuk ruhu, en çok gereksindiği evrede hayalimi kışkırtan ve onu insan-toplum-nesne ilişkilerine farkettirmeden hazırlayan, zihnini dünyaya ayarlamasını kolaylaştıran masalların yokluğunun bıraktığı boşluğu bir benzeriyle doldurabilir? Hangi şey, varolmayan tiplemelerle dolu bir olay örgüsü üzerin- den varolanlar dünyasına özgü gerçekleri işaret eden […]

Daha fazla oku
Resmi Tarihin Oluşumu

Tanıl Bora resmi tarihin oluşumunu iki evreye ayırır;’’Doruğunu Türk Tarih Kongresi(1932) oluşturduğu (romantik) denilebilcek evre ile,2-Türk Tarih Kongresinden(1937) başlatabilceğimiz,1950’lere kadar uzanan ikinci evre.İlk evrede kadın kadın,Türk Tarihinin idealleştirilmesi ve etnisist bir tarihçilik hakim.İkinci evrede ise tarihsel  mitos üretiminde bir durulma söz konusu;mamafih devlet mitosu tahkim ediliyor ve ilk evrede üzerinden atlanan Osmanlı tariihi daha fazla […]

Daha fazla oku