Ahlâkta Yıkılışımız

Anadolu’da dokuz yüzyıl gelişen Türkçemizi elli yılda kısır ve cılız bir kabile dili haline koyan suikastın, hem millet kalbine batırılmış hançer, hem de edebiyat kapısına vurulmuş kilit olduğunu görmeyenler, Türk milletini sevmemiş olanlardır.” Onlar Türk milliyetçiliğini bin yıl geriye götürdüler. Bu gidişle şimdi Fuzuliyi anlamayan gençliğin arkasından yakın gelecekte Ömer Sey­fettin’i ve Yunus u da […]

Daha fazla oku
Müslüman-Türk İnanç ve Terbiyesi

Saf olduğu kadar,hayırhah,dürüst ve hayatı ibadet ve iyi işlere koşmakla geçen bir kimse vardı. Batı­da olsa, düşünmeden gün be gün adetleri artırılan azizler zincirinin halkasına yerleştirilerek isminin başına bir saint sıfatı ilâve ediliverirdi. Halbuki bizim saf delikanlı, Müslüman-Türk inanç ve terbiyesinin gereğince, kendisinden üst olduğunun şuûrunda bulu­narak babasının karşısında el pençe duracak bir saygı hatta […]

Daha fazla oku
Osmanlı Devleti’nin İman ve Vatan Aşkı

1878’de cereyan eden Türk-Rus Muharebesinde memleketin her bir köşesinden Silistre’ye de bir grup gönüllü gelmişti. Kumandan paşa, bu gönüllülere hoş-âmedî eder­ken, aralarında yedi sekiz yaşlarında olan bir çocuğa gözü ilişti ve merak ederek, “Bu çocuk kimin?’ diye sordu. Gönüllüler arasındaki yaşlıca bir adam, Mûsâ Paşa’ya: “Ben kulunuzundur efendim. Sefer açıldığınu duyunca bir türlü arkamdan ayrılmadı’’ […]

Daha fazla oku
Evrimcilik Kuramı

Batı düşüncesi,rönesanstan başlayarak 17.yüzyıldan bu yana da gittikçe yoğunluğunu ve hızını arttırarak insanı ‘tanrısal’olandan uzaklaştırmanın savaşını  vermektedir. Bu bütünden herhangi bir alanı ve mesela etkilerini şu veya bu şekilde günümüzde de sürdüren evrimcilik kuramını alalım. Bu kuramın temelde neyi amaçladığının bilincinde olmayan birisi için, belli bir ayrıntıda söylenen doğrular,o kimseye o kuramın bütününün doğru şeyler […]

Daha fazla oku
Karakter Sahibi Olmak

‘Düşünen ve hakikati arayan her insanın gayesi, dengeli karakter sahibi olmaya çalışmaktadır. Karakterin, şahsiyetimizin davranışlarımızda gözükmesi olduğunu söyledik. Şahsiyet, istenildiği gibi değiştirilemeyeceğine göre, karakterin de kolayca değiştirilemeyeceği anlaşılır. Ancak insan, kendi karakterini iste­diği anda ve kolaylıkla değiştiremese bile, uzun süre içinde yapılacak metotlu çalışmalarla onu değiştirmek mümkündür. Önce çevremizi ve davranışlarımızı değiştirerek edindiğimiz iyi alışkan­lıklar, […]

Daha fazla oku
Adalet

Hukukun gayesi,adalettir. Adalet, herkese lâyık olduğunu vermektir. Adalet, ilk bakışta düşüncede eşitlik fikrini doğurur ve bir terazinin kefelerinin denge halinde olması şeklinde tasarlanır. Lâkin her zaman adalet, eşitlikle beraber bulunmaz. Çünkü her­kes aynı şeylere lâyık değildir. Her ferdin lâyık olduğunu ölçen, kendi yetileri ve çalışmasıdır, bu yetilerini kullanmasıdır; yaptığı işin değeri ve çalışması oranında çok […]

Daha fazla oku
Makine Medeniyeti ve Ahlak

Yüzyılımızın medeniyeti makina medeniyetidir. Her gün yaşamayı kolaylaştırıcı yeni araçlar ortaya koyan makine, çalışan insanı kendi şartlarına uydurarak hürriyetini elinden almaktadır. Eskiden küçük sanatlarda bir işçi, yaptığı şeyin bütününü orta­ya koyan bir sanat adamıydı. Kendi başına sanatının sahibi idi. İstediği şartlar altında sanatını yürütüyordu. Bugünün bir fabrika işçisi yalnız başına yaptığı işin bütününü çıkaramamaktadır. Belki […]

Daha fazla oku
Hareketin Nazariyesi

Hakikatte nazariyesi olmayan tek bir hareket şekli olamaz.Hareketin nazariyesi demek,hareketten evvel yaptığım taslak, gayeye giderken tuttuğum yolun doğruluğu,selameti ve bu uğurda sarfedeceğim enerjiyi elinde tutan karardır, hareketimin evrensel nizâm içinde alacağı yeri belli etmektir. Hülâsa hareketimin tarih ve insanlığın mukadderatı ile ilgisini tasarlamaktır. Hareketlerimle dünyanın gidişi ve başkalarının hareketleri arasında böyle sistem yapmak, bütünün düşünülmesidır. […]

Daha fazla oku
“Fert yok, cemiyet var!”

Pozitivizm, hakikati deneylere, pragmatizm menfaate, sosyolojizm ise onu cemiyete esir etmektedir. Bu sistemler hiçbir şeyi izah etmiş değillerdir. Onlar, ruhun görüş ve duyuş ufuklarının daraltılmasından doğmuşturlar. Ruh için bir iktidarsızlığın ifadesi oluyorlar. Pozitivizm, ruhu yalnız zekâdan ibaret farzederek duyguların ve iradenin varlığına hakikatler araştırmada değer vermiyor. İç hayatımızın en derin kaynaklarının onlarda bulunduğundan gaflet gösteriyor. […]

Daha fazla oku
Evrensel Hüküm

Şüphesiz ki, yıldızların hareketiyle kalbin gizli hareketlerini idare eden aynı kanundur. Bir ucu sonsuz kâinata, öbür ucu insa­nın kalbine dayanan bu evrensel hüküm, akla durgunluk verecek kadar kudretle hâkim olduğu halde, onun altında, ondaki müthiş nizâma aykırı nice olaylar görülüyor. Kâinatımız asıl bu sonuncu­ların mahşeridir ve akıl onların varlığına mâna verememektedir. Sanki onlar, ne asla […]

Daha fazla oku