Günümüzde Vehhâbîlik ve İslâm Âlemine Zararları

  GİRİŞ İslam tarihinde –ilk siyasi hareket olan– haricilikten sonra en etkili ikinci din kaynaklı siyasi hareket şüphesiz Vehhâbilik olmuştur. Kendilerini muvahhidun veya ehli tevhid olarak isimlendirmeleri, hem imanda hem de amelde gerçek tevhidin sadece kendileri tarafından temsil edildiğine inanmalarından dolayıdır. Ayrıca Vehhâbilik isminin günümüzde bütün şekilleriyle Selefi akımlara atfen kullanılmaktadır. Herhangi bir mezhep veya […]

Daha fazla oku
Necip Fazıl ve Cemil Meriç’e Göre “Yarı” Türkler

Dosto kendi dilini tahrip eden, kötü kunuşan Yahudilere karşı haklı olarak acımasızca tenkit eder. Nefret ettiğini açıkça da beyan etmekten çekinmez. Sadece o mu? Değil! Bir sürü Batı’lı filozof ve şairler, bu ırkın çarpık zihniyet ve karekterleri hakkında yazı yazmışlardır. Mesela belki en düşündürücü ve en çarpıcı ifadeyi hiçte Yahudi düşmanı olmayan, bilakis dostu olan […]

Daha fazla oku
Psodologi:Oryantalizm

‘Oryantalistler getto zekânın çocuklarıdırlar. Emperyalist Batı hem insanı öldürdü, hem de ilimleri bayağılaştırıp, gettolaştırdı. Sonsuz mekanlardaki pınar tazeliğini, kristal, billur örgünün mana ve rayihasından haberi yoktur. Tekniğine gelince, ufukta ve istikbalde ölümün nefesi kokuyor. Batı tekniğinin yüzde yüz bir “Epimetos” olduğunun, Batı’da da farkında olan ciddi ilim adamları ve düşünürleri bu dişi canavarın dehşeti içindeler. […]

Daha fazla oku
Nesillerin Iğdişleştirilmesi ve Melezleştirilmesi

Sosyolog Mannheim meşhur”Ideologie und Utopie, 1929” adlı bu eserinden önce bir sosyoloji dergisinde “Das Problem der Generationeri” adlı meşhur bir Traktat/Risâlesini yayınlar, İslam’ın çok önem verdiği bu nesiller, kuşaklar meselesine, o da çok önem verir. O na göre”Nesiller meselesi ciddiye alınması ge­reken, çok önemli bir meseledir: Onun anlamı pratikte direk, bariz olarak anlaşılır, “diyor. Mannheim okuyucusuna bunu […]

Daha fazla oku
İnsanın Düşmanları ve Şeytanın Köleleri

İnsanın ne kadar da çok düşmanı var. Önce, insan kendi kendinin düşmanı. Nefs, ruha zıt bir üslupla dünyaya yönelir, eşyayı kucaklar ve oluşu yorumlarken, her şeyden önce insanın kendi kendine olan zulmünü dile getirmekte, varlık aynasına insan biçiminde bu zulmün gölgesini düşürmektedir. Nefs,insanın enfüsi düşmanı. İçten vuran düşman. Ve insanın bütün öbür düşmanlarıyla elbirliği eden düşman. […]

Daha fazla oku
Kelam’ı Yeniden Yükseltmek: Bir Vahiy Medeniyeti Olarak İslam ve Batı Medeniyeti

Prof.Dr.Tahsin Görgün Montesquieu Kanunların Ruhu’nun hemen başında zeki varlıkların mevcut olduğu bir dünyayı “kör bir fatum”un oluşturmuş olamayacağını; bir düzenin, bir kanunun varlığının bütün bunları belirli bir şekilde düzenleyen bir düzenleyicinin varlığına bağlı olduğunu ifade etmektedir. Bu çerçevede toplumsal hayatın esasını teşkil eden kanunların da Tanrı tarafından insana, insan tabiatının bir parçası olarak verildiğini; insanın […]

Daha fazla oku
Eşyanın Zaferi

İlim dediğimiz, kâinatı tanıma aşkımızın çocuğu olan teknik,kültürün zaruri bir neticesidir, demiştik. Teknik, ilimlerden doğarak -sanatlardan faydalanmasını da bilir. Onlarla elele verir. Bize kâinatı daima sevimli yapar. Onda gittikçe artan başarımızı ve ona hakimiyetimizi temin eder. Böylelikle o, kültürden ibaret olan ruhumuzu kavrıyan vücudumuz gibidir. Hayat mücadelesi sahnesinde cesaretle yürüyen ayaklarımız ve hayata her adımda uzanan […]

Daha fazla oku
Medyatik Oryantalizm: Kültürel sömürgecilik

Modernliğin bütün dünyaya çeki düzen vermeye başladığı üç yüzyıldan bu yana başka bir dünyanın eşiğine fırlatıldık. Bütün insanlık olarak. Batı uygarlığının modernlikle birlikte geliştirdiği meydan okuma, medeniyetlerin, dinlerin, toplumların, hatta bir toplum içindeki etnik azınlıkların birbirleriyle ilişkilerini alt üst etti. Sadece birbirleriyle değil, birbirlerinin zihinleriyle, kültürleriyle, hatta kendileriyle, kendi kültürleriyle ilişkilerini de tepe taklak etti. […]

Daha fazla oku
Kul hakkı versus insan hakkı

Hıristiyan Batı kültüründe “insan hakları” kavramının kökeni hümanizma telakkisine dayanır. Hümanizma, genelde her tür otoriteye karşı, özelde kiliseye karşı insanı özgür kılma çabası olarak ortaya çıkar. 14. yy.dan başlayarak bu çabaya nesnel bir temel bulma adına antik Yunan-Roma kültürüne müracaat edilmiştir. Çünkü bu kültürlerin mücerret insan kafasının ürünü olduğu kabul ediliyor ve kilise kültürüne karşı […]

Daha fazla oku
İslam’ın Yeri

İslam milli bir anlayış içinde gözönüne alındığı veya dünya kültürü içinde kavranılmaya çalışıldığı zaman şüphe yok ki hem coğrafi hem de tarihî yer bakımından belli sınırlandırmalara maruz bırakılacaktır. Milli anlayış içinde, bir kavmin “manevi değerleri” bütünü içinde ele alınacak, sözgelimi Türklerin İslam öncesi düşünce ve inanç yapıları karşılaştırılarak bü kavmin yaşayışına bağımlı (yani o kavmin […]

Daha fazla oku