Ateş olmayan yerden duman çıkmıyor anlaşılan! Bu soru bir röportajda Islamoğlu’na sorulmuş ve şu cevabı vermiştir: “Hadîs konusunda ne toptan süpürüp atan ne de toptan süpürüp alan bir tavrı doğru görmüyorum. Adam kalkıyor diyor ki; “Bana 500 tane de ayet okusan nafile, Buhari çökerse İslam çöker”. Müslüman bunu nasıl söyler? Bunu söyledikten sonra hala nasıl müslüman kalır? Mesela siz de Buhari okurken benim gibi şu rivayete rastlasanız, ne yaparsınız:
“Bir yoldan geçerken maymunlar sürüsüne rastladım. Maymunlar toplanmışlar, içlerinden bir maymunu zina ettiği için recm ediyorlardı. Orada durdum ben de onlarla birlikte taş atmaya başladım.”
Allah aşkına, siz olsanız bu rivayet karşısında ne dersiniz? Hayvanlar sorumlu mu? Maymunlar nikah mı kıydırıyormuş ki, o maymun zina etmiş? Ne zamandan beri hadler hayvanlara da uygulanmaya başlamış? Bu nasıl akıl, bu nasıl rivayet? Böyle dedik diye “hadis ve sünnet düşmanı” olmakla, Hz. Peygamber’! devreden çıkarmakla itham ediliyoruz. Bu bize yapılan haksızlık değil mi? İftira değil mi?”
İslamoğlu’nun toptan süpürücü olmadığını söylemesi zevahiri kurtarmak içindir.
“Kur’an’ı Anlama Yöntemi” adlı kitabında hadisin temellerini kendince sarsmak için elinden gelen şüpheleri ortaya atıyor, sonra ardından “benim hadisleri inkar ettiğimi söyleyenlere hakkımı helal etmem” mealinde laflar ediyor. Aynen tarihsek! fikirlere hem de Fazlur Rahman’ın tıpkısının aynısıyla kapıldığı halde ısrarla tarihselci olmadığını söylemesi ve tarihselcileri de “Allah, 7. asırda hükmünü verdi, şimdi hüküm vermek sırası bizde” diyerek ağır eleştirmesi gibi.
Tarihselcilerin yerinde olsam İslamoğlu’na okkalı bir cevap vermek isterdim. Ne yani, derdim; “sen de hırsızlık cezası, miras taksimi vs. konularda gaye, amaç, maksad önemlidir ve Allah hedef gösterdi, bunlar makaside göre değişebilir diyorsun, sonra da bizi, şarilik yapmakla itham ediyorsun! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!”Neden böyle bir cinlik gösterisi yapıyor?
Niyet okuyacak halim yok! Fakat yer yer verdiğimiz görüşlerine bakıldığında hadislerle arasının iyi olmadığı kolayca anlaşılır. Muhtemelen tepkilerden korktuğu için böyle yapmaktadır. Hadîslerin Kur’an’a arzına vurgu yaptığı malumdur. Ancak Kur’anla tıpatıp aynı olan hadisleri kabul etmek zaten sorun değildir. Nihayetinde bu hadisler ilave bilgi, açıklama, helal veya yasaklar içermemektedir. Bunları kabul etmek hadisleri toptan süpürmemek anlamına gelmemektedir.
Görüldüğü gibi İslamoğlu’nun Buharî takıntısı bu örnekte de depreşmişe benzemektedir. “Buharî çökerse İslam çöker” anlayışına “bu nasıl Müslümanlık?” dediğine göre Buharî olmasa da İslam baki kalır demeye getirdiği açıktır. “Buharî çökerse İslam çöker” şeklinde dile getirilen ifade Buharî’nin önemini vurgulamak için söylenen mübalağalı bir ifadedir. Bir başkası bunu “sahabe çökerse İslam çöker” hatta “Ebu Hureyre çökerse İslam çöker” yahut mezhep imamları çökerse İslam çöker” şeklinde de ifade edebilir.
Burada anlatılmak istenen şey bellidir. Hadîs, ashap ve müctehid imamlar dini anlama konusunda oldukça önemlidirler. Aksi takdirde sadece Kur an değil, mesela İhlas suresi tek başına elimizde kalsa İslam’ı anlamaya yeterlidir; aynı şekilde Asr suresi İslam’ın kuşat cılığını anlatmaya yeterlidir. Böyle dense herhalde bunlardan diğer sure ve ayetlere ihtiyacın olmadığı kastedilmemektedir. Başka hiçbir hadis olmasa da sadece Cibril hadisi elimizde olsa; başka hiçbir hadis olmasa da sadece “haram da bellidir, helal de..hadisi elimizde olsa dinin temel umdeleri ifade edilmiş olur. Bunlar hep birer vurgu, dikkat çekme, mübalağa ifadeleridir.
Evet, İslam bir bütündür. Bir insan kalp, bevin, kulak, burun, göz, dil, kol ve bacaklarla bir bütündür. Şüphesiz kalbi ve beyni olup da burun, kulak, göz, kol ve bacakları olmavan bir insan da insandır, hatta uzun bir süre de yaşayabilir, ama artık o insan kamil ve ma’ruf bir insan değildir. İslam da elbet sadece Kur’anla baki kalır, ama artık kolu kanatı kırılmış bir kuş gibi yahut yukarıda tavsif ettiğimiz üzere bir insan gibidir. Dolayısıyla sadece Kur’an diyerek İslam budur demek, sadece bedene bakarak yahut sadece ruha bakarak “insan budur” demeye benzer. Böyle bir şey olmaz. Bunları bir tarafa koyup meseleye baktığımızda Soner Duman’ın anlatımıyla şunları söylemek mümkündür:
Buharî (Fezâilü’s-sahabe, 56), Amr b. Meymûn’dan şunu nakleder: “Câhiliye döneminde, bir grup maymunun zina eden bir maymunu recmetmek üzere bir araya geldiklerini gördüm. Onlar taş attılar, ben de onlarla birlikte taş attım.”
Buharî’de geçen bu rivayet özellikle günümüzde çeşitli açılardan itirazlara konu olmuş, iş bununla da kalmayıp topkeyün Buharî’nin ve onun nezdinde bütün hadis kitaplarının güvenilirliği ciddî bir biçimde sorgulanmıştır.
Bu rivayet ile ilgili yaptığım araştırmalar sonucu edindiğim mülahazalarımı belirteceğim:
• Bu rivayet, Buharî tarafından ne Hz. Peygamber (s.a.v.)’e ne de ashab-ı kirama isnad edilmiş değildir. Rivayette yer alan olayın kahramanı Amr b. Meymun, hicri 74 yılında vefat etmiştir. Aslında câhiliye ve İslam dönemini görmüş olmasına rağmen peygamberimizi göremediğinden sahabe kapsamına dahil değil, klasik tabiriyle “muhadramûn” kapsamındadır.
• Buharî bu hadisi, bir hüküm çıkarma meyanında değil hadiste câhiliyyeye ilişkin bir bilgi verildiği için “eyyamü’l-câhiliyye” başlığı altında ele almıştır. Nitekim Kurtubî bu konuda şöyle demiştir: “Şayet bu rivayet sahih ise Buharî’nin buna yer vermesi Amrîın cahiliye dönemine ilişkin zanmnı onaylamak anlamında değil yalnızca Amr’ın cahiliye dönemine yetişen birisi olduğunu ifade etmek içindir.” (el-Câmiu li Ahkâmil-Kur’ân, 1,442)
• Amr b. Meymun, câhiliyede şahit olduğu bir olayı -şayet böyle bir olay gerçekten yaşanmışsa- tamamen kendi kurgusu / tasavvuru/algısı ile anlatmıştır. Zira hayvanlar arasında (özellikle de maymunlar arasında) kavga, mücadele, birbirine vurma, taş, meyve vb. şeyler atma sıklıkla görülen bir durumdur. Muhtemelen Amr b. Meymun da gözleri önünde cereyan eden bir çiftleşme sonrasında maymunlar arasında meydana gelen bu olayı kendi kurgusuyla bu şekle dönüştürerek anlatmıştır.
•Hayvanların dince mükellef olmadığı, hayvanların fiiline sevap, günah bağlanmadığı, dolayısıyla onların çiftleşmesine nikâh ya da zina denilemeyeceği ittifakla kabul edilen bir husustur.
•Amr bin Meymun’un gördüğünü kendi yorumlarıyla bu şekilde anlatmış olmasına gerek klasik dönemde gerekse günümüzde özellikle ehl-i hadis içinden çeşitli itirazlar yöneltilmiştir.
İbn Kuteybe, bu rivayete yönelik olarak ileri sürülen itiraza cevap verirken, bunun tamamen Amr b. Meymun’un kendi zihinsel çıkarımı olduğunu, yoksa maymunların kendilerinin böyle bir şeyi haber vermelerinin söz konusu olmadığını, onlar hakkında zinanın da söz konusu olmayacağını belirtmiştir. (Tevilü muhtelefil-hadis, s. 255-256)
İbn Abdilberr bu rivayet ile ilgili olarak “ilim ehlinin bir grubuna göre maymunlara zina izafe etmek ve onların had cezası uyguladığını ileri sürmek münker bir durumdur” diye belirtmiştir, (el- Istîâb, IH, 1206)
Modern dönemde ehl-i hadisin önde gelen simalarından Elbânî de bunun şu açılardan münker bir durum olduğunu belirtmiştir: Bir maymunun zina ettiği nasıl söylenebilir? O maymunun daha önceden başka bir maymunla evli olduğunu nereden bilebiliriz? Hayvanların birbiriyle nikâhlı olduğu söylenebilir mi ki? Farz edelim ki bunların hepsi mümkün, peki Amr b. Meymun, maymunların taşlamasının bu sebeple olduğunu nereden bilebilir ki?
Sonuç:
•Söz konusu rivayet Buharî’nin hüküm çıkarmak veya içeriğini tasdik etmek için değil, câhiliye dönemine yetişmiş olan bir şahsa dair bilgi vermek üzere aktardığı bir rivayettir.
•Bu rivayette anlatılan olay tamamen ravi tasavvur ve tasarrufuna dayanmaktadır.
• Bu rivayette anlatılan olayı saçma, akıl dışı bulmak veya akla uygun bulmak sonuçta bir inanç meselesi değildir.
•Olayın kendisinin saçma ya da akıl dışı olduğu varsayılsa bile, bu durum, kişisel tecrübesini kendi yorumlarıyla aktaran Amr b. Meymun’un sorunudur. Buna yer veren Buharî’nin güvenilirliğini zedelemez. Siz, “ben havada uçuyorum” diyen birinin sözünü başkasına “filan kişi havada uçtuğunu söylüyor” diye aktardığınızda yalan söylemiş olmazsınız, havada uçuyorum diyen kişinin hezeyanını “sahih” bir şekilde aktarmış olursunuz. Vallahu alem.(1)
Prof.Dr.Yavuz Köktaş-Modern Zamanlarda Hadisi Savunmak,syf:326-330
Dipnotlar:
(1)- İbn Abdilberr “zina ve recim” hükmünü maymunlara isnat ettiği için bu rivayetin sahih olmadığım, şayet sahih ise, bunların maymun kılığına girmiş cinler olduğunu belirtmiştir. Humeydi de bunun asıl Buharî’nin nüshalarında bulunmadığını bildirmiştir. Ancak, İbn Hacer, bu gibi tereddütlere mahal olmadığını, kendisinin Buharî’nin nüshalarının çoğunluğunu gördüğünü ve hepsinde bu rivayetin yer aldığım söylemiştir. Ayrıca şunu da ifade etmek mümkündür: Rivayette yer alan “zina-recim” kavramlarının maymunlar hakkında kullanılmış olması, -benzetme yoluyla -yapılan mecaz bir ifadedir. Dolayısıyla, bu ifadelerden maymunların mükellef oldukları, zina yapmaları onları mesul edeceği, cezasının da recim olduğu hükmü çıkarılmaz. Öyle anlaşılıyor ki, kıssayı anlatan Amr b. Meymun, kıssayı daha da süslendirmek, muhatapların hayretlerini arttırmak, zina suçunun cezasının ne kadar adil ve fıtri olduğunu belirtmek için, maksadını mecaz yoluyla, insanlar için kullanılan aynı kavramları kullanmayı uygun görmüştür. Bununla demek istemiştir ki; zina olarak ifade edilen suç o kadar çirkindir ki, maymunlar bile buna tahammül etmezler. Keza recim cezası o kadar uygundur ki, maymunlar gibi hayvanlar bile yabancı bir maymunla yatması durumunda onu recm eder.
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…