‘ “Birinizin yemeğine sinek düşerse, onu iyice batırsın! Çünkü onun kanatlarından birinde hastalık, diğerinde şifâ vardır. O, hastalık bulunan kanadıyla korunur. Binâenaleyh sineği yemeğe tamamen sokun!”(Buhari,Tıb,58);Ebu Davud,Et’ime,49)
Çağımızda bu hadisi reddedenler vardır. Bu hadîs hakkında Halil İbrahim Molla Hâtır 200 sayfalık müstakil bir kitap yazmıştır. Müellif hadîsin Ebû Hureyre, Ebû Saîd el-Hudrî, Enes b. Mâlik ve Hz. Ali olmak üzere dört ayn sahâbeden rivâyet edildiğini; Ebû Hureyre rivâyetinin 34, Ebû Saîd el-Hudrî rivâyetinin 17, Enes b. Mâlik rivâyetinin 5 ve Hz. Ali rivâyetinin de bir tarîki bulunduğunu, dolayısıyla hadîsin 57 ayrı zincirle rivâyet edildiğini tespit etmiştir. Bu rivâyet zincirlerinin tenkid ve tahlilini de yapan müellif, daha sonra fukaha- nın konuya yaklaşımını, son olarak da eski ve yeni hekimlerin değerlendirmelerine temas etmiştir. Bütün bunlardan sonra da hadîsin sened, metin açısından olduğu kadar tıbbî açıdan da sahîh olduğu kanâatine varmıştır.
Yusuf el-Karadavî(Çağdaş Meselelere Fetvalar,1,139) kendisine sorulan bir soru çerçevesinde şunları ifade etmiştir: “Bu mevzuyla alakalı olarak bilimsel, tıbbi bir reddiyeyi burada nakletmek yeterlidir sanırım. Bu reddiye 1977 senesinde Mısır’da çıkan ‘Tevhit dergisinde yayınlanmıştır. Reddiye, İskenderiye Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Emin Rıza tarafından bir başka tıp doktorunun anılan hadisin etrafında halkı şüpheye düşürmesine karşılık kaleme alınmıştır. Dr. Emin Rıza reddiyesinde şunları söylüyor:
a-Sırf günümüz bilmine uygun olmadığı için bu hadisi veya herhangi bir hadisi reddetmek doğru olmaz. Bilim, devamlı değişmekte ve ilerlemektedir. Hatta bazen önce söylediğinin aksini dahi söyleyebilmektedir. Bugün ilmi naza- riyenin doğru olarak değerlendirdiği bir şey belli bir zaman sonra hatta çok kısa zamanda hatalı olduğu ortaya çıkabiliyor.
b-Bu hadisi veya herhangi bir hadisi kendi mantığıyla çelişiyor diye reddetmek doğru bir şey değildir. Bu çelişkiye sebep olan kusur, hadiste değil işinin kendi aklında aranmalıdır. Çağdaş bilime önem veren herkes kendi aklına da büyük bir şekilde saygı duyar. Akla önem veren kişi bilgiyle cahaleti kıyaslar.
c- ‘Tıpta hastalıkların sinekle tedavisini sağlayacak hiç bir hüküm bulunmamaktadır’ demek doğru değildir. Ben de birçok eski kaynaklar var. Bu kaynaklarda, sinekler kullanılmak suretiyle çeşitli hastalıkların iyileştirilmesine dair reçeteler mevcut. Sülfat terkibinin bulunduğu yıllarda yaşayan cerrahların tümü, çeşitli kırıkların, müzmin yaraların sinekle tedavi edildiğini görmüşlerdir. Zaten o yıllarda sinekler bu hastalıklar için özel olarak yetiştiriliyorlardı. Bu durum, mikrop öldürücü bakteriyofaj virüslerin keşfedilmesi ile de geçerliliğini bir kat daha artırmıştır. İlacın keşfi yapılırken sineğin, aynı anda hastalık etmeni olan mikroplarla bu mikroplara karşı savaş açan bakteriyofajları taşıdığı esasından hareket edilmiştir. Buradan hareketle bu gün artık çıbanların ve kemik iltihaplarının, sinekle tedavisinin yapılmaması, bu tedavi metodunun başarısız olmasından kaynaklanmamaktadır. Bu tedavi metodunun uygulanmayışı, bilim adamlarını dikkatlarini fazlasıyla üzerine çeken sülfat bileşimlerinin keşfedilmiş olmasındandır.
d-Bu hadis sineğin kanadında zehir bulunduğunu haber vermesi sebebiyle gaybı bildirmektedir. Çağdaş bilim bu gerçeği ancak ve ancak son asırlarda ortaya çıkarabilmiştir. Daha önceleri bilim adamları sineğin kanadında herhangi bir zararlı maddenin varlığını bilemediklerinden ötürü yalanlayabiliyorlardı. Fakat daha sonra gerçek ortaya çıkınca yani mikropların keşfi ile beraber eski inkarcı tutumlarını bırakıp hadisi doğruladılar…”
Geçmiş ulemaya baktığımızda İbn Hacer ve Aynî, hadîsteki müşkili halletmek için Hattâbî’nin şöyle dediğini nakletmiştir: “Nasibi olmayan kimseler bu hadîsi eleştirip ‘sineğin iki kanatında hem zehir hem şifa nasıl olur?’ dediler. Bu cahilane bir sorudur. Pek çok hayvan zıt sıfatları kendinde toplamıştır. Mesela arı karnından bal, iğnesinden zehir çıkarır.”(İbn Hacer,Feth,XI,421;Ayni-Umde,XVII,435) Bu hadîsi yorumlayan diğer alimler de İbn Hacer ve Aynî ile aynı görüşte olup yine destekleyici tarzda bu alimlerden farklı yorum yapanlar da vardır.(Bk.İbn Kuteybe,Tevilu Muhtelifil Hadis,273;Kirmani,el-Kevakibud-derari,XIII,221;Münavi,Feyzul Kadir,1,581…)
Hadîse yapılan itirazlaryeni değildir. Günümüzde ise uydurma olduğunu söyleyenlerin yanında bu tür hadîslerin kesin olarak bilim tarafından yanlışlığı ortaya koyuluncaya kadar sahih olmadıklarını söylemenin doğru olmadığını ifade edenler de vardır. Ayrıca tam bir mucizevî beyân olduğu yönüyle bu hadîsle ilgili yoğun tartışmaların yapıldığını belirtmeliyiz. Öyle anlaşılıyor ki, hadîs hakkında red hükmü vermek erken olur. Ancak hadîsin anlaşılması yolunda bilimsel çabaların arttırılmasına da ihtiyaç vardır.
Yavuz Köktaş-Günümüz Hadis Tartışmaları
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…