3. Atabeglik ve Hatunların Siyasî Rolü
Selçuklularla birlikte îslâm dünyasına gelen ve onlardan Gaznelilere, Gürcülere ve daha sonraki devletlere intikal eden müesseselerden biri de Atabeglik müessesesi idi. Devlet hânedan mensuplarının müşterek malı olduğundan şehzâdeler daha küçük yaşlarda eyâletlere Melik olarak gönderiliyor; kendilerini yetiştirmek ve işlerini idare etmek üzere onlara birer Ata-beg tâyin ediliyordu. Şehzâdeler büyüdükten sonra da onların veziri, kumandanı veya müsteşarı olarak kalan bu Atabegler(4) şehzâdelerin devlet adamı olarak yetişmelerinde ne kadar faydalı olmuşlarsa onları sultanlığa veya hâkimiyetlerini genişletmeğe kışkırtmak ve o sayede kendi mevkilerini yükseltmek maksadiyle sebebiyet verdikleri sarsıntılar doiayısiyle de o derece zararlı olmuşlardı.
Ata-begler şehzadelere kızlarını vermek veya onların analariyle evlenmek suretiyle de kudretlerini arttırıyor; fiilî hakimiyeti ellerine alıyor ve İmparatorluğun sarsılmasiyle de müstakil devletler kuruyorlardı. Ata-beglik müessesesinin bu tekâmül icâbı Tuğ-tekin tarafından Şam Ata-begleri veya Böriler (1104-1154), İmâdeddin Zengî’nin kurduğu Musul ve Halep Ata-begleri (1127-1233), Azerbaycan Ata-begleri veya İl-denizliler (1146- 1225), Fars Ata-begleri veya Salgurlular (1194-1286) ve şâir tarihte mühim mevkii olan devletler teşekkül etmiştir. Türkiye Selçukluları devleti feodal bir bünyeye sâhip olmadığı için Ata-beglik burada daha farklı bir tekâmül takip etmiş(5) ve Memlûklerde de, menşeindeki askerî vazifesi münasebetiyle, ordu kumandanı (Atabek al-‘asâkir) olmuş; orada ve Osmanlılarda bu müessese de atabeg yerine “lala” adı ile devam etmiştir.
Selçuk İmparatorluğunda hatunların rolü ve hususiyle Melikşâh’ın zevcesi Terken Hatun’un siyasî ihtirasları da devletin parçalanması âmilleri arasında bulunmaktadır. Eski Türk hukukunda kadın çok yüksek bir mevkie ve siyasî haklara sahipti. Gök-Türk kitabeleri “Türk Tanrısı Türk milleti yok olmasın diye babam İl-teriş Kağan ile anam îl-bilge Hatun’u gönderdi” ifâdesiyle kadının yükse mevkiini meydana koyar(6). İslâmiyetin kabulüne, Karahanlı ve Selçuklu hükümdarlarının imanlı müslüman olmalarına rağmen kadın hukukunda hiç bir değişiklik olmamış; kadınların siyasî rolleri, İçtimaî ve hukukî mevkileri asırlarca devam etmiştir. Nitekim göçebe hayat ve düşüncelerini en güzel bir surette aksettiren Dede Korkut kitabı XV inci asırda da erkek-kadın yaşayış ve münasebetlerinde mühim bir fark göstermez. Türklerde kadının hukukî ve İçtimaî durumuna dâir tarihî kaynaklarda ve etnografik eserlerde bol malzeme vardır.
Nizâm ül-mülk’e göre Acem hükümdarları zamanında kadınların devlet işlerinde bir tesiri olmazdı. Türkistan Hanları bütün devlet işlerinde hatunlarla müşâvere eder ve onların fikirlerini diğerlerine üstün tutarlardı. Türkmen (Selçuk) pâdişâhları da bu yolda gitmişlerdir. Bu sebeple vezirler hatunları memnun etmelidirler(7). Selçuk hatunları arasında Tuğrul beg’in zevcesi Altun-can, Alp Arslan’m hemşiresi ve El-basan’ın karısı Gevher, Melikşâh’ın zevcesi meşhur Terken, Mehmed Tapar’ın zevcesi Gevher ve “Yeryüzü melikesi” unvanını taşıyan Sultan Sancar’ın hatunu Terken(8) bunların meşhurları olup kendilerine ait iktâlara, divan teşkilâtına ve askerlere sahip idiler. Fakat yukarıda bahsettiğimiz üzere(9) bunlar arasında Melikşâh’ın zevcesi Karahanlı Terken Hatun devletin uğradığı buhranda birinci derecede âmil olmuştu.
Karahanlılara ait olan Terken unvanının aslında bir isim olmayıp melike (prenses) mânasında ve bu telâffuzda olduğu artık isbat edilmiş ve ilim alemince de kabul olunmuştur1(0), Hârizm şâh Alâaddin Mehmed’in anası Terken Hatun ise, mensup olduğu Kıpçak Kanglı kabilelerine dayanarak, oğluna karşı siyasi bir rakip vaziyetinde idi. İranlı ve Arapların zihniyetine aykırı düşen bu durum karşısında Nizâm ül-mülk eserinde kadınların devlet ve hükümdarların işlerine müdahalelerinin tehlikelerine ihtiyatlı bir dil ve bol hikâyelerle işâret eder(11). Feodal bünye yanında hatunlara! da devletin parçalanmasında mühim bir rolü olmuştur.
Osman Turan-Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…