“Bana bir kez salavat getirene Allah on kez; bana on kez salavat getirene Allah yüz kez, bana yüz kez salavat getirene Allah bin kez salavat getirir (o kulu rahmetiyle kuşatır). Bana salavat getirmeyen kimsenin kalbinde -cennete girse bie- ziyandan başka bir şey kalmaz.” İbn Teymiye’ye göre(el-Fetâvâ’l-kübrâ,II,375.)Hz. Peygamber’den sahih olarak sadece hadîsin “Bana bir kez salavat getirene Allah on kez salavat getirir”(Müslim,Salat,70) bölümü sabit olmuştur. Ayrıca “Bir topluluk bir mecliste toplanıp da Allah’ı zikretmeyip bana salat getirmezseler kıyamet günü onlar ziyan içinde olacaklardır”(Tirmizi,Da’avat,8) hadîsi de salavatın faziletini ortaya koymaktadır.
Bu noktada günümüzde salavatı farklı değerlendirenlere de temas etmek faydalı olacaktır. Salât kelimesi çok çeşitli anlamlara gelmektedir. Dua, namaz, yardım ve destek bu anlamlardan bir kaçıdır. Kur’an’ı anlamak için biraz tefsir
ilminden de haberdar olmak gerekiyor. Kur’an’da bir kelime bazen çok çeşitli anlamlara gelebilir. Siz bağlamına göre o kelimeye anlam vermelisiniz.Ayrıca Allah Resûlü’nün o kelimeye yüklediği anlamı da bilmelisiniz. Salata “dua’’ anlamı verip namazı terk etmek isteyen türediler de olmuştur. Günümüzde özellikle salâtın yardım, destek anlamında olduğunu, dolayısıyla salavâtın bir takım lafızları tekrar etmek, dille söylemek anlamına gelmediğini; bir de selâmın “güvenliği sağlamak” manasına geldiğini söyleyenler vardır. Böyle düşünenler Ahzap Sûresi 56. ayetini de buna göre çevirmişlerdir. Bu meal şöyledir:
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi destekliyorlar/ ona yardım ediyorlar/ onun için gerekeni yapıyorlar. Ey mü’minler! Siz de ona destek olun ona yardım edin/onun için gerekeni yapın ve onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayınız!”
Böyle yorum yapanlar şüphesiz iyi niyetle Hz. Peygamber’e gerçekten salât etmenin onun mesajını yaşamak olduğunu söylemektedir. Ancak Hz. Peygamber’in sünnetini gerçek anlamda yaşamak mezkûr ayeti o şekilde çevirmekle mi mümkün olacaktır? Bir mü’minin o ayeti hem dua manasında alıp salavâtı lafızlarıyla tekrar etmesi hem de sünneti bütüncül olarak yaşaması mümkün değil midir? Ya da şöyle soralım: Salât kelimesinin içinde hem dua hem yardım anlamını birlikte düşünmek daha isabetli olmaz mı? Dua etmek yardım etmeyi dışlar mı? Hayır, ama sadece yardım etme manası verirseniz dua etmeyi dışlarsınız. Şimdi hangisi daha bütüncül? Duanın içinde muhakkak sünneti yaşamaya karşı da bir özlem ve bir kararlılık vardır. Bugün salâtı sadece dilleriyle yapıp İslam’dan uzak yaşayanları bir tarafa koyalım. Hem salâtı dille telaffuz edip hem de sünneti yaşayarak Resûlullah’ı yaşatanları esas almak gerekir. Böyle bir anlayışı ve yaşayışı esas alırsak salâtı sadece yardım etmeye indirgemek doğru olur mu? Ki, ayete böyle bir mana verilmesi durumunda mananın tarihsel kılınacağı da akıldan çıkarılmamalıdır. Zira öyle anlaşılıyor ki, ona yardım onunla birlikte olup onu korumak, onunla birlikte savaşmak vs. anlamına gelmektedir. Böyle bir mana ayeti tarihsel kılar. Bu çelişki görüldüğü için Hz. Peygamber’e destek olmak bugün onun mesajını yaşamak vs. şeklinde yorumlanmıştır.
Bu söylediğimi bir başka hadîsle izah etmeye çalışayım. Zira şeklen benzer özellikler göstermektedir. Allah Resûlü şöyle buyurur: “Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları (ezbere) sayarsa cennete girer.”(Buhari,Da’Avat,68) Burada Allah’ın isimlerininsayılarak, ezberlenerek tekrar edilmesi halinde cennet müjdesi vardır. Peki bu sayma sırf bir telaffuz mudur? Oturalım, esma-ı hüsnayı sayalım veya ezberden okuyalım. Sırf bu eylemimiz bizi maksada ulaştırır mı? Allah Resûlü’nün maksadı bu muydu? Elbette sırf onları saymanın bile fazileti vardır. Zira başka bir şeyi değil, Allah’ın isimlerini sayıp tekrar ediyorsunuz. Fakat Allah Resûlu esasen onların sayılması yoluyla içselleştirilmesini, o isimlere bezenmeye çalışılmasını, onların her birini kabiliyetimiz oranında hayatımıza aktarmamızı, hayatımızı esma-ı hüsnaya göre inşa etmemizi kastediyor ve istiyordu.
Tersinden söylersek, o ki, Hz. Peygamber’in maksadı buydu, o halde onları telaffuz etmeye, ezberleyerek öğrenmeye gerek olmadığını söyleyebilir miyiz, daha doğrusu böyle söylemeye gerek var mıdır? Bize göre buna gerek yoktur. Zira onları saymak, ezberlemek, onları yaşamaya, onların gereğine göre hareket etmeye mani değildir. Hem onları ezberler, sayarız hem de Allah’ın isimlerini ahlak haline getiririz. Ama sadece onları yaşamayı, ahlak haline getirmeyi, başka bir şeye gerek olmadığını iddia edersek, onların ezberlenmesini, okunmasını, sürekli tekrar edilip zihinlerin canlı ve dipdiri tutulmasını dışlamış oluruz. İşte buna gerek var mıdır? Aynen burada olduğu gibi salât olayında da mesele budur. Doğrudur, sırf telaffuzla yetinmemek gerekir, sünneti yaşamak, çağa taşımak lazımdır.
Ancak bunun için salâtın içinden dua manasını, belirli lafızları tekrar etmek suretiyle bir nebze de olsa Resûlullah’ı hatırlama ameliyesini çıkarıp atmanın kime ne faydası vardır? Her iki ameliyeyi, hem lafızları tekrar ederek Resûlullah’ı hatırlamayı, ona dua etmeyi, insanların efendisini methetmeyi hem de ona dua edip onu hatırlamak suretiyle diğer sünnetlerini de aklımıza getirmeyi, ardından hayatımıza ve gönlümüze yerleştirmeyi birlikte düşünmek daha isabetli bir yol değil midir?
Yavuz Köktaş-Günümüz Hadis Tartışmaları
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…