Bizce bunun en makul yolu..Sahabe, önceleri konjonktürel ve lokal sebeplerle ilmi/hadisleri yazıyla kaydetmenin ve yazıya geçirilen bu malzemenin sürekli saklanmasının -çünkü Sahabe’nin bir kısmının, ezberlemek için yazdığını ve ezberledikten sonra yazılanı sildiğini biliyoruz, karşısında iken, daha sonraları bu sebeplerin ortadan kalkması yanında yazıya geçmenin zarureti de kendini hissettirince bu yola dönmüştür. Zira yazım taraftarı olmadıkları için bir zaman sonra rivayetleri unuttuklarını ve bunun kendileri için bir kayıp olduğunu söyleyenler az değildir.
Ayrıca rivayetlerden yola çıkarak şunu da söylemek zorundayız: Hadislerin yazıya geçirilmesini hoş karşılamayanlar bu tavırlarıyla, yazım işinin insanları rivayetlerin içerdiği anlamları araştırmada ve bu amaçla hadisleri müzakerede tembelliğe iteceği endişesi yanında yazılan nüshaların ehil olmayan ellere geçmesini ve hadislerin anlamına/ruhuna nüfuz edemeyen bası yetersiz kimselerin, hadislerden yola çıkarak yalan yanlış hükümlere varmasını engellemek amacını gütmüşlerdir. Zira rivayetler hafızada tutulur ve başkalarına da şifahi olarak aktarılırsa, aktaran kişi, aktardığı kişiyi bilecek, onun durumunu göz önünde bulundurarak gerekirse hadisin içerdiği anlamları izah edecek ve böylece istenmeyen durumların/yorumların ortaya çıkmasını engelleme şansını -mutlak anlamda olmasa da- sürekli elinde bulunduracaktır.
Ancak yazı böyle değildir. Hadislerin yazılmasına bir kez izin verildi mi, artık her önüne gelen hadis yazacak, bu hadislerden olmadık hükümler çıkaracak ve nüshalar yayıldıkça hadisi ilk rivayet edene müracaat şansı azalacağı için, böylece ortaya cıkacak olumsuzlukları düzeltme şansı da azalacaktır.
Bu söylediğimiz, özellikle Hadis literatüründe “vicade” adıyla anılan [başkasına ait buluntu hadis mecmuası] nüshalardan yapılan aktarmaların hadis imamları nezdindeki kıymetsizliği de nazara alınarak değerlendirilmelidir. Buna bir de yazılı nüshalara Bidrac” [ravi tarafından açıklama vs için hadis metnine yapılan eklenti], yazılı metinde “tashîf” kelimeleri yanlış kaydetme] gibi ihtimaller de eklenirse, erken dönemlerde hadislerin yazıya geçirilmesinin karşısında olanların bu tavırlarının arkasında yatan mantık daha kolay anlaşılacaktır.
Bu gibi durumların önüne geçmek içindir ki başta Sahabe’den bazı kimseler olmak üzere Selef alimlerinin, her hadisin herkese nakledilmemesi hususunda insanları uyardıklarını görüyoruz.. Birkaç örnek verecek olursak:
i-îbn Abbâs (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Sahabe, “Ya Resulallah! Sizden duyduklarımızın hepsini başkalarına haber verelim mi?” diye sormuş, Hz. «Peygamber (s.a.v) de şöyle mukabele etmiştir: “Evet.
Ancak bir topluluğa, akıllarının almayacağı şeyleri anlatmanız hariç. Çünkü bu durum bazılarının fitneye düşmesine yol açar.’ (Müslim, “Mukaddime”, 3.
ii- Hz. Ali (r.a)’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “İnsanlara anladıkları şeyleri söyleyin; anlamadıklarını da bırakın. Allah ve Resulü’nün yalanlannmasını ister misiniz? el-Buhârî, ‘İlim”, 49.)
iii- îbn Mes’ûd (r.a)’dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Eğer bir kavme akıllarının ermeyeceği bir hadis rivayet edersen, o hadis onların bazısı için ancak bir fitne (sebebi) olur.” Müslim, “Mukaddime”, 3; îbn Abdilberr, 213;)
Iv- îbn Abbâs (r.a)dan rivayet edildiğine göre Şöyle demiştir: İnsanlara, anlayabilecekleri şeyleri rivayet edin. Allah’ın ve Resulü nün yalanlanmasını mı istiyorsunuz!(ibn abdilberr,214)
v-Ebû Kılâbe şöyle demiştir: Hadisi ancak onu anlayana rivayet et. Zira hadis, onu anlamayan kimseye fayda değil zarar verir.(ibn ebi şeybe,VI,126)
Ezcümle Sahabe den Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, He. Aişe, Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Anır b. ef- Âs, Abdullah b. Ebi Evfâ, Abdullah b. Mes’ûd, Abdullah bin Ömer, Abdullah b. ez-Zübeyr, Amr b. Hazm, el-Berâ b. Âzib, Câbir b. Abdillah, Cerîr b. Abdillah el-Beceîî, ed- Dahhâk b. Kay s, ed-Dahhâk b. Süfyân, Ebû Bekir es- Sakafı, Ebû Eyyûb el-Ensâri, Ebû Hureyre, Ebû Mûsâ el- Eş’arî, Ebû Kâfi’, Ebû Sa’ıd el-Hudri, Ebû Umâme el- Bâhilî, Enes b. Mâlik, Haşan b. Ali, Itbân b. Mâlik, Mu âviye b. Ebî Süfyân, Mu’âz b. Cebel, el-Muğîre b. Şu’be, Muharamed b. Mesleme, en-Nu’mân b. Beşîr, Kâfi’ b. Hadîc, Sa’d b. Ubâde, es-Sâib b. Yezîd, Sehl h. Sa’d, Selmân el-Fârisî, Semure b. Cündeb, Sübey a el- Eslemiyye, Şeddâd b. E vs, Şem’ûn el-Ezdî, Ubeyy b. Kal), Üseyd b. Hudayr, Vâsile b. el-Eska’, Zeyd b. Erkam (Allah hepsinden razı olsun) gibi kimselerin hadis yazdıkları tespit edilmiştir.(el Azami,Dirasat fil Hadisin Nebevi,1,92-142) Bunlardan pek çoğunun kendilerine ait hadis kolleksiyonları bulunduğu, rivayetlerde açıkça belirtilmiştir. Diğerleri de şu veya bu şu şekilde Hz. Peygamber (s.a.v)’in hadislerini yazmışlardır. Sahabe’nin çoğunluğu, ÖZTÜRK’un iddiasının aksine hadislerin yazılması taraftarıdırlar ve bu doğrultuda görüş belirtmiş, amel etmişlerdir.
Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da şudur: Yukarıda hadislerin yazılmasını hoş karşılamayan sahabîlerin görüşlerini zikrettiğimiz yerde geçen ifadelere dikkat edilecek olursa onların sadece hadislerin değil, “ilmin” yazılmasına olumlu bakmadıkları zikredilmektedir. Bu da onların, özellikle hadislerin yazılmasına karşı çıktıklarını değil, tümüyle “ilmin” yatıya geçirilmesini onaylamadıklarını gösterir. Buradaki ”ilim” kelimesinin, hadisleri de içermekle birlikte daha geniş bir muhtevaya sahip olduğunda kuşku yoktur.
Şu halde burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Sahabe’nin karşı olduğu husus, sadece ve bilhassa hadislerin yazıya geçirilmesi değil, yazılan şey —Kur’an ve mektuplar vb. dışında- ne olursa olsun bütünüyle ve bizzat “yazma” işidir.
Ebubekir Sifil, Modern Düşüncenin Tenkidi 1.cild
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…