Nitekim Cenab-ı Hak takdir etmiş olduğu her hastalığın devasını da takdir buyurmuştur. Hasta tedavi olunca, Allah’ın inayetiyle şifa bulur. Sabrın her ne kadar nefislere ağır ve zor gelse de elde edilmesi mümkündür. Sabrın İkİ asıl maddesi vardır, biri İlim, diğeri ameldir. Kalplerin ve bedenlerin tedavi edildiği bütün ilaçlar, bu iki maddeden yapılmaktadır. O halde sabrın asıl maddeleri olan il’m ile amelin birarada bulunması gerekir. Çünkü en faydalı ilaçlar bunlardan yapılmaktadır. Sabrın asıl maddelerinden olan ilim; em-redilenlerdeki hayrı, faydayı, lezzeti ve olgunluğu ve yasaklardaki kötülüğü, zararı, ve noksanlığı kavramaktır.
Bu iki ilim tam manasıyla anlaşılınca, bunlara azimetin, yüksek himmet ve gayretin-, mürüvvet ve insaniyetin eklenmesi de gerekir. İlimle amel birleştirilince, bütün meşakkatlere sabır kolaylaşır. Sabrın acılığı ve elemi lezzete dönüşür. Yukarıda geçtiği üzere sabır, akıl ile din ve heva ile nefis kuvvetinin çarpışmasıdır. Bunlardan herbiri diğerini mağlup etmek ister. Burada tutulacak yol bunlardan hangisinin üstün, gelmesi isteniyorsa ona yardım edilmesidir. Bu çarpışma, insan sıhhatta iken de hasta iken de devam eder. Bir kimsenin haram olan cinsî münasebete şehveti kabarınca kendine malik olamaz. Kendisine malik olsa bile gözüne malik olamaz, gözüne malik olsa kalbine malik olamaz. Hatta şeytan içinden durmadan kötülükleri telkin ederek onu- dünya ve ahirette kendisine fayda verecek tefekkür ve zikrin hnkikatmdan alıkoyan Bu hastalıktan kurtulmak isteyen kimsenin Önce şunları yapması gerekir.
Birincisi, şehvet kuvvetinin asıl maddesinin gıdalar olduğunu bilip, bunlan azaltmak suretiyle şehveti tahrik eden bu maddeyi kesmesidir. Eğer gıdaları azaltmakla şehveti tahrik eden madde kesilmiş olmazsa oruç tutmaya devam etmesidir. Çünkü oruç şehvet yollarını daraltıp, hiddetini kırar. Bilhassa iftar vaktinde az yemelidir.
İkincisi, şehveti tahrik eden bakmakdan sakınmalıdır. Mümkün mertebe gözlere hakim olmalıdır. Çünkü şehvani arzulan davet eden bakmaktır. Bakmak, şehvetin kalbe gelmesine sebep olur. Müsned’de rivayet edilen bir hadis-i şerifde şöyle denilmektedir. «Bakmak şeytanın oklarından zehirli bir oktur.» Şeytan, bu oku kalbe yöneltir. Kalbin önünde kalkan bulunmazsa, ona ulaşır. Kalbin önündeki kalkan, gözü kapamaktır Çünkü şeytan şehveti tahrik eden yaylardan bu oku atar. Sen bu okun yolunda bulunmazsan ok sana İsabet etmez. Sen kalbini bu oka hedef dikersen bu zehirli oklardan bîri seni öldürebilir.
Üçüncüsü, haram olanların yerine mubah olanlan almakla nefsi korumaktır. Zira nefsin ve tabiatın arza ettiği her şey Allah’ın mubah kıldıklarında vardır. İnsanların çoklannin hakkında faydalı tedavi yolu budur. Nitekim Resul-ü Ekrem (s.a.v.) bunları bildirmişlerdir. Birinci tedavi yolu, azgın hayvanın ve saldırgan köpeğin kuvvetlerinin zayıflaması için yiyeceklerinin azaltılmasına benzer. İkinci tedavi yolu da köpeğe eti, hayvana arpayı göstermemeğe benzer. Çünkü bunlan gördüklerinde kuvvetleri harekete geçer. Üçüncü tedavi yolu, hayvan ile köpeğin kuvvetleri baki kalıp sahiplerine alışmaları Çİn ihtiyaca göre kendilerine istedikleri yiyeceği vermeye benzer. Zira fazla verildiği takdirde sahiplerine alışmazlar.
Dördüncüsü, fena yoldan ihtiyaçların elde edilmesinden beklenen dünyevi bozuklukları düşünmektir. Şayet cennet ve cehennem olmasaydı, aklı başında olan kimse bu kötülükleri yine yapmazdı. Bu kötülükler saymakla bitmez. Fakat aşkın gözü kördür. Beşincisi, seni kendisine davet eden, hem seni hem de başkasını davet etmekle biliniyorsa onun çirkinliğini düşünmelidir. Köpeklerin ve kurtların içtiği havuzdan su içmekten nefsini ve şerefini korumalıdır.
Nitekim denilmiştir ki, «Sizinle buluşmayı izzet ve şerefime yediremediğimden bırakacağım. Çünkü orada diğer alçak ortaklar vardır.» Diğer biri de şöyle demiştir, «Bir yemek üzerinde sinekler çoğalınca yemeği şiddetle arzu ettiğim halde bırakırım. Zira bir sudan köpekler iç.nce arslanlar ondan uzaklaşırlar.» Bir kimse tükürüğünün habis kimsenin hastalıklı olan tükürüğü ile karışmasını hatırlasın, çünkü fasikın tükürüğü hastalıktır.
Ey kalbim, varını yoğunu iyi ve kötü demeden herkese sarf eden ve ruhunu cömertçe feda eden kimseyi düşünerek teselli ol. Nitekim o cömert insan suya benzer. Suya gelen her hayvan ondan içer. O cömert İnsan dala benzer. Her rüzgar onu sallar. Her ne kadar tükürük tatlı ise de ağzı kokan bir kimsenin tükürüğünü emdiğinde onun acılığını hatırla.
Kendisinde biraz insanlık ve haysiyet olan kimse, bu durumdakiîerle içli dışlı olmayı uygun görmez. Şayet nefsi bu kötü kimselerden uzaklaşmayıp onlarla düşüp kalkmaya razı olursa aklı ile bu sahte güzelliklerin ardındaki gerçek çirkinlikleri düşünsün. Kendini kullandıran kimse, hayvanların dahi düşemiyeceği en alçak duruma düşmüş olur. Domuzdan başka hiçbir hayvan ‘bu çirkin işin kendisine uygulanmasına razı olmaz. Domuzdan başka bu çirkin işi yapan hiçbir hayvan yoktur. Bu çirkin İşi kendisine yaptıran, domuz gibi olur. Bu çirkin İş, yüzdeki ve bedendeki bütün güzellikleri Örter. Bil ki bir şeyi sevmen, seni kör ve sağır eder.
İbn-i Kayyum El Cezviyye, Sabredenler ve Şükredenler
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…