Rivayetin Önemi ve Rivayet Tenkidi Hakkında
Üstâd Süleyman en-Nedvî (rahimehullâh)’nin rivayetin önemi ve rivayet tenkidinin gerekliliğiyle ilgili önemli bir açıklamasını burada aktarmayı uygun gördük. Bu açıklamada Usûlu’l-Hadis, başka bir ifadeyle Mustalahu’l-Hadîs’in güzel ve vecîz bir tanımı yapılmıştır. Nedvî, Sünnetin manası ve konumunu beyan sadedinde şöyle der;
“Rivayet, insanoğlu için zarurî olan bir husustur. Hiçbir ilim ve hiçbir dünyevî iş nakil ve rivayete başvurmaktan kendini alıkoyamaz. Zira her insanın bütün olaylarda bizzat hazır bulunması mümkün değildir. Hazır bulunmayanların haberdar olmalan da ancak sözlü veya yazılı rivayet yoluyla mümkündür. Sonsaki kuşakların aynı hadiseden haberdar olmaları da bir önceki nesilden rivayet ve naki! yoluyla gerçekleşebilir. Geçmiş ve mevcut ümmetlere ait tarihî bilgiler, din ve mezhepler, filozoflara ait teoriler ve milletlerin tecrüb î ve icatları sadece bu yolla yani nakil ve rivayet yoluyla bize ulaşmıştır. Kur’an-ı Kerim de bize rivayet yoluyla intikal etmiştir. Ancak burada Kur’an’la hadis arasında bir fark vardır. Şöyle ki: Kur’an-ı Kerim’in tevatürle nakledilmesine karşın, hadisler sayılı raviler tarafından bize aktarılmıştır. Fakat bu raviler, meçhul olmayıp meşhur kimselerdir. Keza bunlar durumları, davranıştan bilinen ve isnatları korunan kişilerdir. Kur’an ve hadis arasındaki bu fark, yakîn ve itimad derecesi bakımından bir farklılık gerektirir. Yoksa kabul ve itibar etme noktasında bir farklılık doğurmaz. Bu her müslümanın kabul ettiği bir farktır. Hiç kimse Kur’an ve Sünnetin bütün yönlerden eşit olduğunu ileri sürmemektedir.
Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları