Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
«Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey îmân edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.» (1)
Salât, Resûlullah’ın Değerini Yüceltmektir
Abdullah ibni Abbâs bu âyet-i kerîmeyi şöyle tefsir etmiştir:
“Allah Teâlâ Resûl-i Ekrem’e daha fazla hayır ve bereket vererek onun değerini yüceltir; melekler de Resûlullah’ın değerini yüceltmesi için Allah’a duâ ve niyâz ederler.”(2)
Ayetteki “Allah ve melekleri Peygambere salât ederler” ifâdesini şu şekilde açıklayanlar da olmuştur: Allah Teâlâ, Resûlünün üzerine rahme¬tini daha fazla indirir; melekler de onun huzûrunda daha fazla mütevazı davranırlar.
Salât, Şefkat ve Merhamettir
Arap dili âlimi Müberred de (v. 286/900) bu kelimeyi şöyle açıkı
“Salât, şefkat ve merhamet anlamındadır. Allah’ın salât etmesi,mer hamet etmesi demektir; meleklerin salât etmesi ise şefkat göstermesi ve Cenâb-ı Hakk’ın rahmetini niyaz etmesi demektir.
Şerh:Hadîs-i şeriflerde meleklerin; hasta ziyâret edenlere, namaz için mescidde bekleyenlere, ilim öğrenenlere, cömert kimselere, sadaka verenlere duâ ettikleri belirtilmektedir. Bu konudaki bir hadîs-i şerif şöyledir: “Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için duâ ederse, mutlaka melek ona, Âmîn. Aynı şeyler sana da verilsin’ diye duâ eder”(3)
Şu âyetler, meleklerin bizim dostumuz olduğunu göstermektedir:
“Rabbimiz Allah’tır, deyip de dosdoğru olanlara ise melekler inerler ve ‘Korkmayın ve üzülmeyin. Size vadedilen Cennet’le sevinin! Biz dünya hayatında da, âhirette de size dostuz’ derler’ (4)
Şu âyetler de yine meleklerin mü’minlere duâ ettiklerini göstermektedir: “Arş’ı taşıyan ve onun etrafında bulunan melekler Rablerini hamdederek teşbih eder, Ona îmân eder ve mü minlerin bağışlanmaları için duâ ederler” (5)
“Melekler hamdederek Rablerini teşbih ediyorlar ve yerdekiler için bağışlanma diliyorlar.”(6)
Melekler Nasıl Salât Eder?
Hadîs-i şerifte, mescitte oturup namazı bekleyen kimseye meleklerin nasıl salât ettiği anlatılmış, Peygamber Efendimiz meleklerin: “Allah’ım onu bağışla! Allah’ım ona merhamet eyle!” dediklerini söylemiştir. İşte meleklerin bu sözleri bir duadır.
Şerh:Hadîs-i şerifin tamamı şöyledir: “Bir kimsenin câmide cemaatle kıldığı namaz, işyerinde ve evinde kıldığı namazdan yirmi beş derece daha sevaptır. Şöyleki bir kişi güzelce abdest alır, sonra başka hiçbir maksatla değil,sadece namaz kılmak üzere câmiye gelirse, câmiye gidinceye kadar attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir ve bir günahı bağışlanır. Câmiye girince de, namaz kılmak için orada durduğu sürece, tıpkı namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Biriniz namaz kıldığı yerden ayrılmadığı, kimseye eziyet etmediği ve abdestini bozmadığı müddetçe melekler: Allahım! Ona merhamet et! Allahım! Onu bağışla! Allahım! Onun tövbesini kabul et! diye ona duâ ederler.” (7)
Mâliki âlimlerinden Bekir el-Kuşeyrî (v. 344/955) şöyle demiştir: “Allah’ın mü’minlere salât etmesi, onlara rahmet etmesi demektir. Peygamber Efendimiz’e salât etmesi ise onun şerefini dile getirmesi ve ona daha çok ikramda bulunması demektir. ”
……..
1-Resûl-i Ekrem’e Salâtü Selâm Getirmeyenlerin Yerilmesi
Ebû Hüreyre radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Yanında adım anıldığı hâlde bana salâtü selâm getirmeyen kimse perişan olsun. Ramazân-ı şerife girip de bu ay çıkmadan kendini Cenâb-ı Hakka bağışlatamayan kimse perişan olsun.(8) Anne ve babası yaşlılık günlerini yanında geçirip de, onları hoşnut ederek Cennet’e giremeyen kimse perişan olsun. ”
Şerh;Burada kendilerine “perişan olsun” diye beddua edilen kimseler, tembelliği veya unutkanlığı yüzünden salâtü selâm getirmeyenler değil, Allah’ın Resûlune salâtü selâm getirmeyi önemsemeyen ve umursamayan saygısızlardır.(9)
Ebû Hüreyre’nin talebesi Saîd ibni Satd el-Makburî’den bu hadisi duyup rivâyet eden Abdurrahman ibni İshâk el-Kureşî, Ebû Hüreyre’nin bu rivayetin sonunda ne söylediği husûsunda tereddüt etmiş, onun ya: “anne babası yaşlılık günlerini…” veya “anne veya babasından biri yaşlılık günlerini.–” şıklarından birini söylemiş olabileceğini belirtmiştir.
Şerh;Bu konuyla ilgili âyet-i kerîmedeki emir şöyledir: “Onlardan biri veya her ikisi yaşlanıp eline bakarsa onlara ‘öf’ bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle!”(10)
Hadis ilminde böyle tereddütlü ifâdeye “râvinin şek- ki” denir. Burada, “Şöyle mi idi veya böyle mi idi” diye şüphe eden, Ebû Hüreyre radıyallahu anhın talebesidir.
Bâzen sahâbî râvinin de, “Peygamber Efendimiz şöyle mi demişti, yoksa böyle mi demişti?” diye şüphelendiği de olur.
Peygamber Efendimiz Bu Duâlara Âmin Dedi
Bu konudaki bir başka hadis de şöyledir:
Bir gün Peygamber Efendimiz minbere çıkmaya başladı ve “Amini” dedi. Bir basamak çıktı, yine “Âmin!” dedi. Bir basamak daha çıktı, tekrar “Âmin!” dedi. Ashâb-ı kiramdan Muâz ibni Cebel neden üç defa “Âmin!” dediğini sorunca, Resûl-i Ekrem şu cevabı verdi:
“Cebrâil aleyhisselâm bana geldi ve: ‘Ey Muhammedi Yanında senin adın anıldığı hâlde sana salâtü selâm getirmeyen kimse, ölünce Cehennem’e girsin ve Allah onu rahmetinden uzaklaştırsın! Haydi benim bu duâma âmin dedim.(11) Ben de “Amin!” dedim. Ramazan ayına ulaştığı hâlde orucu kabul edilmeyen kimse için de aynı şekilde beddua etti. Ardından, anne ve babasına veya onlardan birine yetişip de kendilerine iyi davranmayan kimse hakkında da aynı şekilde beddua etti.(12)
Cimri Kimdir?
Ali bin Ebî Tâlib radıyallahu anhın Peygamber Efendimiz’den rivayet ettiğine göre Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur:
«Cimri, yanında adım bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.(13)
Hz. Hüseyin’in torunlarından Ca’fer-i Sâdık’ın (v. 148/765), babası Muhammed el-Bâkır’dan (v. 114/733) rivayet ettiğine göre Resûlullah aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
Benim adım anılılp da bana salâtü selâm getirmeyen Kimse, Cennet’e giden yolu bulamaz.”(14)
Ali bin Ebî Tâlib radıyallahu anhın Peygamber Efendimiz’den rivayet ettiğine göre Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur:
“Yanında adım anılıp da bana salâtü selâm getirmeyen”kimse, cimrinin tekidir.”(15)
Bîr Yerde Oturup da Salâtü Selâm Getirmemek
Ebû Hüreyre radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bir topluluk bir yerde oturur da, orada Allah Teâlâ’yı anmadan, Peygamber aleyhisselâma salâtü selâm getirmeden dağılıp giderse, o yer onlar için bir pişmanlık sebebi olur. Allah dilerse onlara azâb eder, dilerse onları bağışlar.”(16)
Şerh:Bu hadîs-i şerifte anlatılan şudur: Bir yerde oturup da Allah’ı zikretmeden, Resûl-i Ekrem’e salâtü selâm getirmeden dağılıp gidenler, bu tutumlarından dolayı ne büyük kayba uğradıklarını kıyâmet gününde öğrendikleri zaman, “Âh! Bizler neden Allah’ı anmadan, Resûlullah’a salavât getirmeden oturduk ki!” diye pişmanlık duyarlar.
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anhdan rivayet edildiğine göre, Resû-lullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bana salâtü selâm getirmeyi unutan kimse, Cennet’in yolunu da unutur.”(17)
Şerh:Bu hadis; Şifâ-i Şerifte “Cennetin yolunu unutur şeklinde rivâyet edilmekle beraber, Sünen-i İbni Mâcede ve diğer kaynaklarda “Cennete giden yolu bulamaz» şeklinde rivâyet edilmiştir. Esasen unutanın unutulacağı Kur’ân-ı Kerîm’de de belirtilir ve münâfık erkekler ile kadınlardan söz edilirken «Onlar Allah’ı unuttukları için Allah da onları unutmuştur» buyurulur.(18)
Tabiîn müfessirlerinden Katâde bin Diâme es-Sedûsî’den (v. 117/735) rivâyet olunduğuna göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:
“Bana yapılan eziyetlerden biri de, bir kimsenin yanında adım anıldığında, onun bana salavât getirmemesidir. ”(19)
Ashâb-ı kirâmdan Câbir ibni Abdillah radıyallahu anhümânın Peygamber aleyhisselâmdan rivâyet ettiğine göre Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur:
«Bir topluluk bir mecliste oturur, sonra da Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme salavât getirmeden dağılıp giderse, etrafa leş kokusundan daha berbat bir koku yayarak dağılırlar.»
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhın rivayetine göre Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar bir yerde oturup da, orada Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme salavât getirmezlerse; Cennet’e girseler bile, salâtü selâm getirenlerin kazandığı, kendilerinin ise kaybettiği sevâbı görerek, o toplantıdan dolayı büyük bir pişmanlık duyarlar.”
İmâm Tirmizî’nin naklettiğine göre ilim ehlinden biri şöyle demiştir:
“Bir kimse bir mecliste bir defa salâtü selâm getirirse, o mecliste bulunduğu sürece, getirdiği o salâtü selâm yeterlidir.”
Şerh:Peygamber Efendimiz’in adı her anıldıkça salâtü selâm getiren kimse, getirdiği her salâtü selâm için sevap kazanır.
Burada söz konusu edilen, bir mecliste bir defa salâtü selâm getirenin o sorumluluktan kurtulacağıdır.Ünlü muhaddis ve Hanefî fakihi Ebû Cafer et-Tahâvî de (v. 321/933) bu görüştedir.
Bir mecliste bir defa salâtü selâm getirenin sorumluluktan kurtulacak olması, Kur’an Kerîm okuyan kimsenin, bir mecliste birden fazla secde âyeti okusa bile, yapacağı bir secdenin ona yeterli olmasına benzemektedir.
Kadı İyaz,Şifai Şerif Şerhi(Yaşar Kandemir).cilt.2,Syf:409-411;454-458
Kaynaklar:
1)Ahzâb 33/56.
2)Taberî, Câmiu’l-beyân (Şâkir), XX, 320
3)Müslim, Zikir 86-88, nr. 2732-2733; Ebû Dâvûd, Vitir 29, nr. 1534.
4)Fussılet 41/30-31.
5)Mümin 40/7.
6)Şûra 42/5.
7)Buhârî, Salât 87, nr. 477, Büyü’ 49, nr. 2118; Müslim, Mesâcid 272, nr. 649.
….
8)Aliyyü’ 1-Kârî, Şerhu’ş-Şifâ, II, 139.
9)Tirmizî, Daavât 101, nr. 3545; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, II, 254.
10)İsrâ 17/23.
11)Bir Müslümanın Resûl-i Ekrem’e salâtü selâm getirmediği için Cehennem’e girmesi, Allah’ın Elçisi’ne kasten salâtü selâm getirmemenin büyük günah olduğunu göstermek-tedir.
12)Buhân, el-Edebü’l-müfred (Elbânî), s. 222, nr. 644; Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî, Müsned (Esed), X, 328, nr. 5922; İbni Hibbân, es-Sahîh (Arnaût), III, 188, nr. 907.
13)Tirmizî, Daavât, 101, nr. 3546; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 201.
14)Beyhakî, Şuabü’l-îmân (Zağlûl), II, 215, 1573.
15)Beyhakî, Şu‘abü’l-îmân (Zağlûl), II, 213, nr. 1565.
16)Tirmizî, Daavât 8, nr. 3380. Aynca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 26, 98, nr. 4855, 5059; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, II, 446.
17)İbni Mâce, İkâmet 25, nr. 908. Tevbe 9/67.
18)Tevbe 9/67
19)Abürrezzâk, el-Musannef (Azamî),2,317,nr.3121
20)Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ (Bündârî-Kisrevî), VI, 109, nr. 10244. Ebû Dâvûd, Edeb 26, nr. 4855. Süneni Ebî Dâvût rivâyete göre, bir meclisten Allah Teâlâ’yı anmadan kalkanlar için Resûl-i Ekrem buyuruyor;: “Onlar, eşek leşi gibi bir pisliğin yanından kalkmış gibi olurlar.”buyurmuştur.
21)Nesâî, es-Sünenü’l-kübra, VI, 108, nr. 10242. Aynca bk. Ahmed ibni Hanbel, Müsned, es-Sahîh (Arnaût), II, 351-352, nr. 590-592.
22)Tirmizi,Daavat 101,nr.3545
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…